Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 05/12/2018 Son günceleme: 05/12/2018 13:02
  • 8.925

Bu yazıyı öncelikle kendi annem ve eşimin annesi olmak üzere anne adayı olan ablama ve tüm annelere ve anne adaylarına armağan ediyorum.

İki kişinin canından üçüncü bir canın çıkmasının müjdesiyle başlar serüvenimiz. “Hayırlı olsun, Anne oluyorsunuz” sözlerini duyduktan sonra boşalır gözlerden yaşlar. Heyecanın ve mutluluğun müjdesi yakınlara ve sevilen dostlara yayılmaya başlar. Tebrikler gelmeye başlamıştır tabi yanında telkinler de. Gelen telkinler serüvenin kahramanına kolaylık sağlamak ve ferahlık vermenin yanı sıra genelde kahramanımızı strese sokmuştur ve kahramanımızda kafa karışıklıklarına sebep olmuştur.

 Serüven kahramanımız olan Anne’ ye bu fikirleri sunan eş dost akrabanın asıl niyeti tecrübelerini paylaşmaktır. Ancak bu tecrübeler birden fazlalaşınca anne adayına kolaylık sağlamaktan ziyade anne adayını strese sokmaktadır. Çünkü unutulmamalıdır ki her tecrübe kişiye özeldir.

Toplumumuzun bilinçaltı, bazı geleneklerimiz, eskilerden kalan özlü sözler tabiri caizse koca-karı sözleri serüven kahramanımız olan Anneyi aciz ve hasta olarak görmektedir. Hamilere söylenilen “ Allah kurtarsın, geçmiş olsun” sözleri bunun örneklerindendir.

Bunun yanı sıra; “onu yersen kilo – ama sen iki canlısın ye, Hamilesin sen çok gezme – hareket edersen doğumun kolay olur.” Gibi zıtlıklarla söylenmiş tavsiyeler de anne adayının epey kafasını karıştırmaktadır.

Derken doğum yaklaşır ancak sözler, öneriler, tavsiyeler tüm hızla devam etmektedir. “Normal doğum yaparsan şöyle olur, sezaryen olursa böyle olur, benim doğumum şöyle olmuştu, Ayşe teyzenin kızı şurada doğurdu... Derler de derler.

SONRA, Bir bakmışsınız kendi tecrübenizi yaşamışsınız ve doğumunuzu gerçekleştirmişsiniz. Dünyanın en mucizevî tecrübesini yaşadınız TEBRİKLER. Şimdi her detayında yaratıcının bir mükemmelliğini göreceğiniz mucizeyi dikkatle izleyip sonsuz şükürler edin ve anın tadını çıkarın.

SONRA, Lohusalık, insanı ürküten dinen doğruymuş gibi algılanan yanlış inanışlar; Albasması, kırk basması, sarılıktan koruyan sarı tülbent, Yeni doğan bebek yalnızken başucuna bıçak koymak, tuzlama, Toprak içine yatırma (Höllük), göbeğin saklanması, bebeğe şekerli su verilmesi...

SONRA, SONRA, SONRA

Sonralar hiç bitmeyecektir ve siz var oldukça kulağınıza fısıldanacaktır. Değerli olan her annenin yaşayacağı kendi tecrübesi ve seçeceği kendi kararıdır.

Unutmayın, hiçbir doktor, hiçbir ilaç, hiçbir reçete evladınıza sizin iyi geldiğiniz kadar iyi gelmeyecektir. Her anne çocuğunun doktorudur. Tabi önce kendi doktorunuz olmalısınız. Siz ne kadar kararlı ve cesur olursanız evladınız da o kadar mutlu ve sağlıklı olacaktır. Zaten gerçek kahramanlar da kararlı ve cesur olmazlar mı?

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz