Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Misafirlikteki GEYİK muhabbetleri…

Geçtiğimiz hafta ısrarlı talepler üzerine, bir yakınıma misafirliğe gitmiştim.

Misafirliklerde; genellikle geyik muhabbetleri revaçta olduğu için, hem vaktimizin boşa geçmesi, hem de zaman zaman gıybete girilmesi sebebiyle, bu tür misafirliklerden soğumuştum. Çünkü; müdahale edip faydalı konulara yönlendirdiğim zaman, ev sahibinin veya oradaki diğer davetlilerin “..yâ hocam, şimdi ağır konuların zamanı mı? Kaçıncı asırdayız? Zaten ayda yılda bir araya geliyoruz. Ne güzel vakit geçiriyoruz işte!” gibi şuursuz tepkilerle karşılaşıyordum.

Oysa vakit geçirmek için illâ gıybete, film veya maç izlemeye, münakaşalara ve geyik muhabbetlerine hiç gerek yoktu. Hatta hiçbir şey yapmasanız da vakit zaten geçip gidiyordu. Hâlbuki vakit sermayesi bizlere, GEÇİRMEK İÇİN değil, en güzel bir şekilde değerlendirilmek ve onunla ebedî hayat için kazançlar elde etmek için veriliyordu. Eninde sonunda gideceğimiz ve sınırsız olan o ebedi hayatımızın, makam ve mevkileri, şu kısacık sermaye ile kazanılacaktı…

 

Evet; altın, para, arsa, mal, mülk, gayrimenkuller, antika eşya v.s birçok sermayeler, bekletildiği zaman değer kazanabilir, hatta değer kazanmasa bile, stok edilebilir. Fakat zaman, yani vakit, asla STOK edilemediği gibi, bekletildiği zaman da böylesine kıymetli olduğu halde,tamamen boşa akıp gider. Bizlere sayılı olarak ve zimmetli veriliş gayesinin dışında harcandığı için de, bizlere bu sermayenin hesabının verilmesi kalır. Bizlere bahşedilen zaman, o kadar çok kıymetlidir ki, Yüce Rabbimiz bunu vurgulamak için “zaman” üzerine yemin bile etmiştir. Zamanımızı, boşa harcadığımız zaman bile, bunun hesabını vereceğimize dâir birçok îkaz ayetleri vardır. (Aşağıda birkaçını arz edeceğim, inşallah.)

 

***

 

Bu kez, bu misafirlikte sükût durmayı, sadece dinlemeyi ve pek müdahale etmemeyi kararlaştırmıştım. Aslında, müdahale edilmeyince, “acaba % kaç oranında ciddi ve faydalı konulara girilecek” diye de merak ediyordum.

 

·        Bu duygularla diğer konukları izlemeye başladım:

“Nasılsınız, iyi misiniz?” ..gibi klasik muhabbetler, 3 buçuk saatin sadece beş dakikasınasığdırıldı. Futbol, maç veya siyaset muhabbeti (muhabbeti yerine, münakaşaları demek daha doğru olur) buradaki zamanın % 70’ten fazlasını kapsadı. Bir hayli canım sıkıldı. Çünkü; bizlere, Yüce Rabbimiz tarafından yaratılış gayelerimiz “.. İnsanları ve cinleri ancak ve ancak Rablerini tanıyıp kulluk etsinler diye yarattım” ve “..sizi, hanginiz daha güzel ameller işleyeceksiniz diye, imtihan ediyoruz” ve “şu kısacık fâni ömrünüzde, sakın gafillerden olmayın!” gibi ifadelerle bildirildiği halde, bu sorumluluk ve mükellefiyetin, hiç kimsenin UMURUNDA BİLE OLMAMASI çok ağırıma gidiyordu.

 

Bu kadar da lüzumsuz konuşmalara, daha fazla tahammül edemezdim.

 

·        Bir ara konuyu değiştirmek istedim:

-“Bugün, sabah namazımı Ataşehir’deki Mimar Sinan camiinde kıldım. Mısır’dan gelen dünya birincisi hafızlar Kur’ân ziyafeti verdiler. Binlerce kişi vardı. Hattâ bazı milletvekilleri ve bürokratları da vardı. Hârika oldu.” ..Gibi açış cümleleri kurdum, fakat sadece hatır için bir dakika kadar üzerinde duruldu. Ve hemen “keçiboynuzu” kabilinden boş konulara geçiliverdi. Böylesine gaflet içinde zaman harcanan bir odadan, başka bir odaya HİCRET zorunda kaldım.

 

·        Bunları niçin sizlere anlattım? Kısaca arz edeyim:

Saygıdeğer dostlarım. Her insan ölecek yaştadır, sadece yaşlılar değil.

Bakınız şair bu gerçeği, ne güzel ifade etmiş:

Bu günü düşünürüm, dün geçti, yârın var mı?

Gençliğe de güvenmem, ölen hep ihtiyar mı?…

 

Aslında tüm geyik muhabbetleri veya masiva denilen Allah'ın c.c. (ve rızasının) dışındaki her şey, lânete uğramış şeytanın, nefret ettiği şu insanlar için hazırladığı planları ve uygulamalarıdır.

 

İşte Nisa S., 118, 119. Âyetler: O şeytan ki: (Allahın lâ’netine uğrayınca) “Ya Rabbî, Senin kullarından mutlaka bir pay edineceğim(onları kendi tarafıma alacağım). Mutlaka onları saptıracağım, onları (şunu da edineyim, bu işimi de tamamlayayım, şöyle neşeli vakit geçireyim gibi) birtakım temennilerle oyalayacağım. ………” dedi. Kim ki Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinirse, apaçık bir hüsrana uğramış olur…

 

Oysa; Tekâsür suresinin sekizinci ayet-i kerimesinde:

“Sonra o gün(yani kıyamet günü) her türlü nimetten mutlaka hesaba çekileceksiniz” buyrulmaktadır.

Bir hadis-i şerifte de şöyle buyruluyor:

 “Ademoğluna kıyamet günü şunlar sorulmadıkça, asla yerinden ayrılamaz: Ömrünü nerede ve ne şekilde geçirdiğinden, İlmi ile ne yaptığından, Malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve Bedenini nerede yıprattığından” [Tirmizî]

Evet dostlarım. Geyik muhabbetlerinden bile sıkılmakta haklıymışım, değil mi?

Diğer yandan Yüce Yaratıcımız Mü’minleri şöyle tanımlıyor:

 “O mü’minler ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.” [Mü’min S., 3. Âyet.] Aslında sadece bu Âyet, Mü’minin davranış biçimini çok net anlatıyor.

Hz. Ebu Bekir de bu konuda şunları bildiriyor:

“Allahın c.c. Gazabını ve azabını, ancak Allaha c.c. itaat etmek ve emirlerini yerine getirmek önleyebilir”. (!) Yani geyik muhabbetleri değil…

NETİCE:

·        Cehennemle sonuçlanacak olan, mutlu bir hayatta hayır yoktur.

·        Cennetle sonuçlanacak olan, sıkıntılı bir hayatta dahi ŞER yoktur…

İnsan, ebediyete meb'ustur (gönderilmiş, yollanmıştır) ve saadet-i ebediyeye (ebedî Cennetlere) ve şekavet-i daimeye (sürekli azâba) namzeddir (adaydır). Küçük-büyük, az-çok her amelinden (her türlü yaşantısından) muhasebe görecek. Ya taltif (iltifat ve mükâfat) veya tokat yiyecek. ..Artık, sen bilirsin…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER