Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Kader Gür
Kader Gür

MHP: üçüncü CHP…

Şu günlerde Türk kamuoyu, 12 Eylül darbesinin izlerini taşıyan 1982 Anayasası’nın sivilleştirilmesine yönelik anayasa değişikliğiyle çalkalanıyor.

Anayasa değişikliğinde, Ana Muhalefet Partisi CHP’ni tavrı net: Değişiklik paketinin kapağını bile açmadan “Hayır!..” dedi.

Bu durum bizleri pek şaşırtmadı.

Neden?..

Çünkü CHP , genel karakteristik özelliğini sergiliyor…

AK Parti’nin yanlışına da doğrusuna da kapıları kapalı bildik bileli…

Şaşırtıcı olan MHP’nin tavrı… O da CHP gibi pakete kapılarını kapadı… 30 Mart 2010 tarihli grup toplantısında, Genel Başkan Devlet Bahçeli, “MHP grubu, AK Parti’nin anayasa değişikliği tekliflerine esastan ve usulden kapalıdır.” dedi.

Oysaki mevcut anayasa ve anayasayı hazırlayan zihniyetten en çok çileyi MHP çekmiştir. 12 Eylül darbecileri, o dönemde, terör faaliyetlerine katılan sol için darbe yapıldığı izlenimi verirken, darbeden kısa bir süre sonra, suçu sadece kendilerini savunmak olan ülkücüleri tutuklamışlar, hapislerde olmadık işkencelere maruz bırakmışlardır. O dönemi yaşayan ülkücülerin hatıraları hâlâ taptaze hafızalardadır. Yeni MHP’li gençlik, şu an ağabeyleri belki de babaları yaşlarında olan o dönemin ülkücü büyüklerini dinlesinler ve onların hatıralarını kendilerine ibret dersi edinsinler.

Yaşanılan süreçten sonra anlaşıldı ki, 12 Eylül darbesi, illegal olan sol zihniyeti meşrulaştırmak için yapılmıştı. O günden sonra, sadece silahlı terör örgütü yapılarıyla temsil edilen sol, yapılan kadro değişiklikleriyle devletin meşru kurumlarında da temsil edilemeye başlandı.

Yargının siyasallaşma süreci de bu dönemde hızlandı. Mevcut süreç, darbecilerin planının aksine, merhum Turgut Özal’ın Anavatan Partisi iktidarıyla her ne kadar baltalandıysa da 1991 seçimlerinden sonra oluşturulan DYP-SHP ve DYP-CHP koalisyonlarında, kamuoyundan bile gizleme gereği duyulmadan, alenî olarak tamamlandı.

1991-1994 yılları arasında Adalet Bakanlığı yapan Seyfi Oktay, daha sonra da CHP’li Adalet BakanıMehmet Moğoltay, verilen görevi bihakkın yerine getirdiler, korkunç bir kadrolaşma hareketiyle, yargıyı, siyasî bir parti haline getirdiler.

O dönemi çok iyi hatırlıyorum, 1995 CHP İstanbul İl Kongresi’nde konuşan dönemin Adalet Bakanı Mehmet Moğoltay, “Evet, Hükümetten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Doğu’dan, Güneydoğu’dan gelen insanlar aç mı kalsın, işsiz mi kalsın? Bu kadroyu örgütüme vermeyip de milliyetçilere mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde iki bin hâkim aldık.” diyerek ve bugünkü milliyetçilere ibret-i âlem bir konuşma yapmıştı.

Yargının niçin ideolojik ve siyasal kararlar almasının altındaki temel etken işte budur. CHP de, işte bu sebeple darbe anayasasından yana tavır almaktadır. Çünkü onlar için, ikinci bir CHP gibi kullandıkları yargı gücünü elden kaçırmak tam anlamıyla ahmaklıktır. Anayasa Mahkemesi, her tekliflerini noter gibi tasdikliyor… Yargıtay, CHP grubu, HSYK merkez yürütme kurulu gibi… Üstüne de asker desteği… Ne gerek var demokrasiye, meclise, partiye?.. Halkın yüzde yüz oyunu alsanız ne yazar?..

İşte MHP , anayasa değişikliğine kapı kapamakla, böyle bir zihniyete destek vermiş oluyor. Hem de kendisiyle tamamen zıt bir zihniyete… Bu hareketleriyle MHP, CHP’ye benzemeye başlıyor. Kendisini üçüncü Cumhuriyet Halk Partisi olmaya aday görüyor. Bu halk, tek bir CHP’ye tahammül edemezken, karşısında üç CHP buluyor. Ülkemizin üçüncü bir CHP’yi kaldıracak gücü yok. Zaten Türk demokrasisi, ne çektiyse, İnönü’den sonraki CHP zihniyetinden çekti. “İktidar olursunuz ama muktedir olamazsınız!” anlayışındaki CHP zihniyetinden… Gelin siz de bu zihniyetin kurbanı olmayın. 12 Eylül öncesi şehit ülkücülerin canını sızlatmayın…

Evet, Cumhurbaşkanı seçiminde halkımız, nasıl ki, solun yanında yer alan -başka bir deyişle CHP’leşen- Türkiye’nin kemikleşmiş iki partisini (ANAP ve DYP) ve liderlerini (Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar) paçavra gibi bir kenara attıysa, anayasa değişikliği sebebiyle de MHP ve liderini de atabilir. Şimdi onların, esamesi bile okunmuyorsa, MHP ve liderinin de okunmayabilir. Bizden dost uyarısı… Gerisini MHP ve tabanı bilir… Bizim korkumuz tarihin tekerrür etmesi… Niye tekerrür etsin ki?..

Kader Gür
Kader Gür HAKKINDA

1972 yılında Rize’nin Güneysu ilçesinde doğdu… Eğitim hayatını orada tamamladı… Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine yapmış olduğu birçok seyahatinde çeşitli araştırmalar yaptı. Libya, Cezayir, Tunus, Fas, Beyrut, Suriye, İtalya, İspanya, Rusya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerde seyahatleri sırasında Türkiye ile ticari ilişkiler üzerinde çalışmalar yürüttü. Kader Gür, Refah Partisi Gençlik Kollarında siyaset yaptı. 1997 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kamuda çalışmaya başladı. 1997 yılında Akit Gazetesinde, Recep Tayyip Erdoğan’ı konu alan bir makalesi nedeniyle 28 Şubat aktörleri tarafından soruşturmaya tabi tutuldu. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nde başlatmış olduğu parti çalışmalarına Beykoz’da destek verdi. Partinin kuruluş aşmasında aktif rol oynadı. AK Parti Kurucu Beykoz İlçe Başkanı Dr. Ahmet Hulusi Batu, Salim Kararmaz ve Adem Sefer’in basın danışmanlığını uzun yıllar yürüttü… 1998 yılında yazmaya başladığı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını konu alan, “Esaretten Zirveye” isimli kitabı 2002 yılında yayınlandı. Kader Gür'ün yine kendi yazılarından oluşan 2 kitabı bir de Yayın Yönetmenliğini yaptığı toplamda 4 kitabı raflardadır. Beykoz Rizeliler Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Gür, halen Beykoz Polis Hizmetlerini Koruma Derneği Yöneticisidir. Kader Gür, Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği ve Yüzüncü Yıl Gazeteciler Derneği üyesidir. 2024 yılında kamu çalışma hayatını sonlandıran Gür, evli ve 3 çocuk babasıdır… Kader Gür, yine 2002 yılında bir araya geldiği arkadaşlarıyla Dost Beykoz’u kurdu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER