Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Merkebin Gölgesi !…

İnsanlığı aydınlatmayı ve onlara faydalı olmayı gâye edinmiş bir âlim, konferans vermek üzere kürsüye çıkar. Bakar ki kendisini hiç kimse dinlemiyor.

 

Bu duruma çok üzülür ve mikrofondan yüksek bir sesle, “sizlere sadece birkaç cümlelik bir fıkra anlatıp, konuşmamı bitireceğim” ..der.

Herkes pürdikkat kesilince, şu fıkrayı anlatmaya başlar: 
“..Geçmiş zamanda; henüz otomobil icad edilmeden önce adamın biri, gideceği yere ulaşmak için bir merkep kiralar. Merkebin asıl sahibi de zaten aynı yere gitmektedir. Merkebi kiralayan kişi merkep üstünde, asıl sahibi ise yaya olarak, birlikte yola çıkarlar. Bir müddet gittikten sonra aşırı çöl sıcakları ve yorgunluk iyice şiddetlenir ve dayanılmaz bir hâl alır. Dinlenmek için sığınacak bir gölge ararlar. Fakat ne yazık ki merkebin gölgesinden başka gölgelik bulamazlar. Merkebi kiralayan kişi hemen merkebin gölgesine sığınır. Merkebin asıl sahibi sıcaktan kavrulmaya dayanamadığından, bu duruma itiraz eder.

“..Bu merkebin esas sahibi benim, dolayısıyla o gölge benim hakkım” der. Diğeri ise:

-“..Nasıl olur, ben bu merkebi kiraladım, parasını da ödedim, varış noktasına kadar merkep benim hakkımdır” der.

Diğeri ise tekrar:

-“..Evet sen merkebimi BİNEK olarak kullanmak üzere kiraladın, fakat gölgesini değil!…” diye kükrer.  ……….
***
Kürsüdeki âlim zât tam sözün burasında konuşmasını keser ve kürsüden iner. Ancak; herkesi çok derin bir merak sarmıştır:

-“Acaba gölge kimin hakkıydı?” diye birbirilerine sormaya başlarlar.

Neticede cevap bulamayan topluluk ayaklanır ve o âlime ısrarla yalvarmaya başlarlar.

-“Hocam, n’oolur, hikâyenin sonunu da anlatın!” 

Âlim zât ısrarlara dayanamaz ve tekrar kürsüye çıkar ve şu balyoz gibi ifadeleri sıralamaya başlar:

-“Ben sizin hem dünya hayatınızı ve hem de ebedî ahiret hayatınızı müsbet etkileyecek bilgiler vermek için, tâ uzaklardan buraya kadar geldim. Sizler ise beni hiç dinlemediniz bile. Bu kadar önemli konuları hiç merak etmiyorsunuz da tutturmuşsunuz ..eşeğin gölgesi kimin hakkıydı, diye merak ediyorsunuz.

  • İstikbalini, bu dünyaya niçin geldiğini, buradan nereye sevk edileceğini, gideceği o uzun ve ebedî yolculukta buradan nelerin temin edilmesi gerektiğini merak etmeyen kimselere, benim söyleyecek hiçbir lâfım yok!” der ve kürsüyü de, o beldeyi de terk eder…

***

Saygıdeğer dostlarım. Şimdi bizler de “..acaba bu âlim zât mı haklıydı, yoksa cemaat mi haklıydı?” diye merak ediyoruz, değil mi?

Bunu anlamak için, şöyle kendimize ve etrafınıza bir bakalım:

Bizler, merkebin gölgesinden bile daha basit konuları merak etmiyor muyuz?

  • Şike var mı, yok mu?

  • Falan maç kimin hakkı? Yarınki falan maçı kim kazanacak? Hangi futbolcu kaç lira aldı?

  • Filan artist neden hoşlanıyor? Kim ile evlenecek? Güzellik yarışmasını kim kazanacak?

  • Yaprak dökümü filmi nasıl bitecek? Hangi dizi, nasıl devam edecek?

  • Siyasette, kimin eli kimin cebinde?

  • TV. Yarışmalarında, acaba kim kaç lira kazanacak?

  • ………………….ve daha neler neler?

Böylesine basit konularla ilgilenmekten, dünya ve ahiret hayatlarımıza yön verecek konuları, ne kadar merak ediyoruz? Böyle önemli âlimleri ne kadar tanıyor ve eserlerini ne kadar okuyoruz?

  • Bu konuda verilen konferanslara, toplantılara, nurterapilere ve sohbetlere ne kadar zaman ayırıyoruz?

Yüce Rabbimizin Sıfatlarının ve Esmâ-ül Hüsnalarının tecellilerini ne kadar merak ediyoruz?

Bizlere Rabbimizi, Peygamberimizi (sav.), dünyaya niçin gönderildiğimizi, ölümsüz olan ebedî ahiret hayatımız için neler hazırlamamız gerektiğinin öğretildiği NURTERAPİ’LERİN, semtimizde nerelerde olduğunu, ne kadar merak ediyoruz?

  • Tercihimizi her zaman:

A- ..böylesine lüzumlu olayları merak etmekten yana mı? Yoksa:

B- ..merkebin gölgesinden daha basit konuları merak etmekten yana mı kullanıyoruz?…

Eğer hiç tereddüt etmeden “A- şıkkı” diyebiliyorsanız, ne mutlu sizlere. Sizleri tebrik ediyorum. Çünkü sizler, Şeytanın, şeytanlaşmış insanların ve nefsinizin esiri değilsiniz.

Lütfen bu kaygan zeminde ayağımın kaymaması için, bana da dualar ediniz…

***

Bu konudaki son sözüm, sözlerin balı ve insanlık âleminin pusulası olan çok önemli bir Hadis-i Şerif olsun:

“İnsanlar helâk olacak, fakat ÂLİMLER müstesna… (Yani hariçtir.)

Âlimler de helâk olacak, fakat ÂMİLLER (bildiklerini tam uygulayanlar) müstesna…

Âmiller de helâk olacak, fakat MUHLİSLER (bildiklerini, “desinler” diye değil, sadece Allah rızası için uygulayanlar) müstesna…

Muhlislerin yollarında da, ayaklarını kaydıracak birçok tehlikeler vardır…” (Kaynaklar: K.Sitte; Buhârî ve Müslim'in el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve ibn Mâce. )

  • Böylesine ciddi ve tehlikeli bir sınavda olan aklı başında bir insan, acaba merkebin gölgesi gibi basit konulara hiç vakit ayırabilir mi?… Vesselâm.

Allah c.c. hepimizin YÂR ve yardımcımız olsun. ÂMİN…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER