A. Raif ÖZTÜRK
  • 27/03/2018 Son günceleme: 27/03/2018 08:39
  • 6.071

Herkesin malumu olduğu gibi, her şeyin bir sağlaması var.

Toplamanın sağlaması, çıkarma. Çarpmanın sağlaması, bölme. İcraatların ve faaliyetlerin sağlaması ise neticeleridir, söylemleri değil!...

Onun içindir ki Ziya paşa; "Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" demiş. Yani; "Kişinin aynası işidir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi, niyeti ve maksadı yaptığı işte görülür."

Mealcilere, Şiilere, vahhabilere, mezhepsizlere, hatta fetöcülere ve bunların “İslâm’a hizmet” vb. söylediklerine baktığımız zamanlarda hep yanıltıldık.

Hiç sağlama yapmayı denemedik ve çoğunlukla aldandık... 

Bari hiç olmazsa bundan sonra dikkatli olmak maksadıyla, H. Hızır Çakır hocamızın bu konudaki mütalâalarından birkaç hususu paylaşmak istiyorum.

Öncelikle ve çok net bilinmesi gereken sağlama şudur ki; İslâm’a hizmet arzusu, niyeti ve maksadı olan kişi, İslâm’ın diğer mezhep ve meşrep sahipleriyle asla uğraşmaz. Çünkü bunlar nasılsa İslâm’ın içinde olan kişilerdir.

Yöresel ve muasır farklılıklar, fıtrîdir ve olması da gerekir.

Sıcak iklim-soğuk iklim, şehir yaşantısı-taşra yaşantısı ve nihayet asırlar arasındaki medeniyet farklılıklarına göre, elbette farklı kurallar ve uygulamalar olmalıdır. Zaten aksi olursa haksızlık ve adaletsizlik olur.

İşte İslâm’a hizmet etmek isteyen kişiler, bu olması gereken farklılıklarla uğraşması ya cehaletten kaynaklanan abesle iştigaldir. Ya da maalesef, ŞER odaklar tarafından görevlendirilmiş, proje görevlilerdir...

Maksadı, gayesi ve niyeti “İslâm’a hizmet etmek” olan Müslüman, asla Ehl-i Sünnetle uğraşmaz. Kesinlikle; doğru yolda olmayan ateist, Siyonist, Budist veya diğer gayri Müslimlerle uğraşır ki, onları yanlışlarından ve dolayısıyla da ebedî Cehennem azabından kurtarsın.

Yani Hac görevi için nasılsa Kâbe’ye gidenler, ister falan TUR ile ister filan TUR ile hangi tur ile giderse gitsin, yolları aynı yere gitmektedir. “Sen niye feşmekân tur ile gitmiyorsun?” Diye lüzumsuz mücadele etmek ve bunları suçlamak nasıl basit bir abesle iştigal ise Ehl-i Sünnetin mezhepleriyle uğraşmak ta böyledir. Hatta yaptıkları tahribat, tur örneğindeki kadar basit de değil, vebali çok ağırdır.

Şimdi yukarıda saydığımız Mealcilere ve diğerlerine dikkatlice bir bakalım, bunların ateistlerle, Siyonistlerle, Budistlerle veya diğer gayri Müslimlerle mücadele ettikleri hiç görülmüş müdür? Maalesef HÂYIR!...

Bunlar sadece Ehl-i Sünnet Müslümanlarla uğraşıyorlar!...

Acaba neden? Niçin?

İslâm’a Hizmet adına işleri güçleri; İslâm’ın Temel esası olan Edille-i Şer’iyye (Kur’ân, Sünnet, İcmâ-i Ümmet, Kıyas-ı Fukahâ) DÖRT olduğu halde, sadece Kur’ân ile sınırlandırmaya çalışarak, Müslümanların içinde fitne çıkarmak değil midir?

İslâm’ın diğer temel esası; Sıdk, sadakat, ulul-emre itaat, vatanı mukaddes bilerek iç ve dış şer güçlerle savaşmak değil mi? Bu fitnenin sebebi ne ola ki?

Bakınız bu kısır çekişmelerle günler, aylar, ..derken seneler geçiyor, gidiyor. Harcadığımız her seneyi bu kusurlarla heba edip geriye atıyoruz.

Diğer yandan ise şer güçler ve düşman, kaleyi içten feth etmeye çalışıyor da haberimiz bile olmuyor.

Çok daha da önemlisi: Bizler bu gaflet içindeyken, O büyük hesap gününe, yani Kabre ve Mahkeme-i Kübra’ya biraz daha yaklaşıyoruz. Elimizde kısır çekişmelerden başka bir şey yok!...

Öyle ise o büyük hesap gününde, yani Mahkeme-i Kübra’da hesaba çekilmeden önce, henüz buradayken kendimizi hesaba çekelim.

Hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarla dolu hayattan, yılandan, çıyandan, akrepten kaçar gibi kaçalım ki, orada hüsrana uğramayalım. Vesselam…

Yazarın Yazıları