Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

MARMARAY’IN, Boğazı Geçişteki İSMİ?

Üstün başarılar, ‘banal’ isimlerle taçlandırılmamalıdır. Bir çuval inciri berbat etmekten çok daha çirkin bir iş yapılmaması için, bu harika icraatın taçlandırılmasına da katkıda bulunmak istiyoruz.

“Tüp Geçit”, “Marmaray”, “Londra-Ankara Hattı” gibi donuk, basit ve banal isimlerin düşünüldüğü bu hârika Tüp geçide, İstanbul ve Üsküdar ile ilgili müstesnâ bir zatın ismi yakışır. Ve asla esirgenmemelidir… (Fatihin kalesinin yanına yapılan köprüye, “Fatih Sultan Mehmet” ismi yakıştığı gibi.)

  • TARİHİ BELGE:

Sultan Abdülmecid’in 148 yıl önce yapmayı plânladığı ve Tünel-i Bahri’nin üzerinden geçen hat, tam dört asırdır ‘Hüdayi Yolu’ olarak anılıyor. Çünkü bu geçidin işareti yaklaşık 4 asır önce, dönemin en meşhur âlimi Aziz Mahmud Hüdâyi Hz. tarafından verilmişti. Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri’nin harikulade coğrafî bilgisiyle ve kerametiyle öğrettiği bu yolun, halen balıkçılar tarafından kullanıldığı da bilinen bir gerçektir…

Aziz Mahmud  Hüdayi Vakfı (eski) Başkanı (bugün D.İ.B. Yrd.) Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz da 2008 yılında verdiği bir beyanatta, bu tarihî vurguya dikkat çekiyordu:

-“Bu geçide, padişaha hocalık yapmış bir âlimin adı verilse, tarihe saygı açısından da çok güzel bir jest olur. Bunu biz de destekliyoruz. Nasıl ki köprüye ‘Fatih Sultan Mehmet’ adı verildiyse, dört yüz yıldır bu isimle anılan bir yola da, ‘Hüdayi Yolu’ veya ‘Hüdayi Geçidi’ denilebilir ve denilmelidir.”..diyor…

  •  

Bir gün Sultan Ahmed Han yolda Hüdayi Hz.’ne rastlar, derhal atından inip eyeri gösterir. “Efendim buyurmaz mısınız?” Talebeleri Hüdayi Hazretleri gibi mütevazı bir velinin bu teklifi reddedeceğini sanırlar. Ancak Hüdayi Hz. ata biner, Koca Padişahı ardından yürütür. Ama birkaç adım ya gider, ya gitmez, iner. “Bunu sırf hocamın duası yerine gelsin diye yaptım.” ..der. “Yoksa Padişahımın atına binmek ne haddime!…”

***

Hüdayi Hazretleri bir gün saraydadır. Feyizli bir sohbetin ardından namaz vakti girer. Mübarek, taze bir abdest almaya niyetlenirler. Koca Sultan Ahmet, koşar ibrik getirir. Şehzadeler seccadeleri sererler. Valide Sultan kafes arkasında peşkir (havlu) hazırlar. Kadıncağız kalbinden, “Ah şu mübareğin bir kerametini göreydim” diye geçirir. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerine bu durum malum olur. Peşkiri alırken sultan anneye “Hayret!” buyururlar, “..Bazıları hâlâ keramet görmek istiyor. Koskoca Halife-i rûy-i zemin Padişah, bizim gibi bir garibe ibrik tutsunlar, muhterem anneleri peşkir hazırlasınlar. Bundan âlâ keramet mi olur.”…

***

Sultanahmet Camii’nin açılacağı gün, cuma hutbesini okuma şerefi Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerine verilir. Ancak o gün deniz kabına sığmaz olur, rüzgâr kamçı-kamçı dolanır. Dalgalar kubbe-kubbe gelir, sahili döverler. Sular kıyılara gülle gibi patlarlar. Ama Hüdayi Hazretleri balıkçıların şiddetli ikazlarına rağmen fırtınaya hiç aldırmaz, Sarayburnu’na doğru açılırlar. Fakat o da ne!!! Teknenin geçtiği yerde derya sütliman oluyor. Talebeleri ardı sıra ilerler, adeta (Kızıldeniz’in Musa AS’a açıldığı gibi)sanki tünelden (!) geçerler…

İşte bu ehline aşikâr yol zaman-zaman sandalcılar tarafından kullanılır. Hoş, Üsküdarlı kayıkçıların tamamı ona intisaplıdır. Netameli havalarda “Ya Rabbi şeyhimin hatırına”der, sığınırlar Hüdâyi yoluna.

Söz konusu GEÇİT daima sakin ve daima emindir…

 

Aziz Mahmud Hüdâyi Hz.’nin, yani bu güzide şahsiyetin ve isminin nelere lâyık olduğunu bir kez daha hatırlatmak istedim. (Daha önce bir vesileyle arz etmiştim.)

ŞÖYLE Kİ: Son on yıldan beri, şahlanmış olan devlet hizmetlerinde ortaya çıkan ŞÂHESER tesislere, bazen rastgele isimler konuluyor. Oysa üstün başarıların mutlaka en isabetli ve en uygun bir isimle taçlandırılması gerekmektedir.

İşte, Üsküdar’ımızın manevî hâmîsi olan Aziz Mahmud Hüdayi Hz. maalesef ihmal edilerek, onun semtindeki DEVÂSA bir esere, uyduruk-kaydırık isimler yakıştırılmakta olduğunu gördükçe çok üzülmekteyiz ve onun ruhaniyetinden utanmaktayız…

Bu önemli gerçeği de sesimizin ulaştırıldığı yerlere ve ilgili makamlara böylece haykırmak istedim. Sanıyorum benden günah gitti.

Benim duyuramadığım makamlara da sizler ulaştırabilirsiniz.

Bundan sonrasını, güvendiğimiz, duyarlı makamlara havale ediyoruz.Vesselâm…

 
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER