Muharrem ERGÜL
  • 23/02/2016 Son günceleme: 25/02/2016 11:18
  • 12.867

Yakın Tarihimiz hala 'Sisler Bulvarı'nda seyreder gibidir. Herkesin, kendi beslendiği kaynak kadar doğrusu vardır.

Oysa gerçek ve doğru tektir. Ne yazık ki, rivayetler gerçeği örtmüş haldedir. Kim, kimdir? Hainlerle kahramanlar iç içedir. Sanki Shakespeare'in oyunlarındaki entrikaları biz de kendi tarihimize adapte etmişiz.

Yakın tarihimizin iki döneminin, üç önemli şahsiyeti vardır. Bugüne bakmak istiyorsak bu şahsiyetleri ve dönemlerini iyi bilmemiz gerekir.

İlk dönem, İttihat ve Terakki Dönemi'dir. Bu dönemin efsanevi üçlüsü de Enver, Cemal ve Talat Paşalardır.

İkinci dönem, Cumhuriyet Dönemi'dir. O dönemin de efsanevi üçlüsü Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü'dür.

Hepsi nevi şahıslarına münhasır Osmanlı Paşalarıydı. İlk üçlü Osmanlı'nın yıkılışının, ikinci üçlü de Cumhuriyet'in kuruluşunun en önemli aktörleriydi.

Geçtiğimiz günlerde, bu Paşaların hepsiyle görevi gereği çalışmış olan İstiklal Savaşı'nın önemli şahsiyetlerinden Mareşal Fevzi Çakmak'ın hatıralarının bir kısmı, yeğeni Adnan Çakmak'ın kendisinden naklen anlatısıyla yayınlandı. Resmi tarihin ötesinde, Fevzi Çakmak bilmediğimiz birçok ayrıntıyı sade bir dille atlatmış. Hem İttihat Terakki'nin muktedir Paşalarını hem de Cumhuriyet'in kurucu olan arkadaşlarından söz etmiş.

Hatıratı okuyunca Fevzi Çakmak'la ilgili birçok yanlış ve doğru zihnimde yerli yerine oturdu. Size hatıratı bu yönüyle aktarmayacağım. Hatırattan yola çıkarak. Fevzi Çakmak ve Beykoz özelini sizlerle paylaşacağım.

Herkes Fevzi Çakmak'ı askeri okullardaki 'Kavaklı Fevzi' lakabından dolayı Anadolukavaklı bilir. Oysa durum hiçte sanıldığı gibi değildir. Hatıratta Fevzi Çakmak bunu şöyle anlatır:

"Ben iki buçuk yaşında iken meşhur Ali Suavi Vakası oldu. Sonra babam, Bahrisiyah (Karadeniz) Topçu Alayı’nda Albay Kâtibi olunca Rumelikavağı'na taşındık. Orada kiraladığımız bir evde yaşamaya başladık. Kuleli İdadisi'nde bana Kavaklı Fevzi denmesinin nedeni buydu. Yoksa ben Rumelikavağı'nda değil, Cihangir'de doğdum ama ordudaki şöhretim ‘Kavaklı Fevzi’ diye kaldı."

Fevzi Çakmak'ın anlatımı böyle.

Mareşal Fevzi Çakmak'ın bizzat kendi ifadesiyle doğum yerini Cihangir olarak belirtmesine rağmen, hala yazılı basında ve internet ortamında doğum yeri yanlış yazılmaktadır. Bu büyük bir hatadır. Öncelikle bu noktaya dikkatinizi çekmek istedim.

Peki, Fevzi Çakmak kendini İstanbul'un hangi semtine ait hissetmektedir. “Çok mu önemli?” diyeceksiniz. Tarihe kayıt düşme açısından bence çok önemli… Cihangir, Fevzi Çakmak'ta bir çağrışım yapmaz ve bir hatırası da yoktur. Rumelikavağı muhayyilesinde bir çocuk hatırlaması kadardır.

Yine sözü Fevzi Çakmak'a bırakalım:

"Bütün hayatım, cephelerde ve savaşlarda geçmiştir. Diyebilirim ki, Cumhuriyet devrine, 1923 yılına kadar uyku uyuyabildiğim geceler pek azdır."

Buradan anlıyoruz ki, Fevzi Çakmak 47 yaşına kadar cepheden cepheye koşmuştur. Peki, Fevzi Çakmak'ın cepheden cepheye koştuğu bu yıllarda evi neredeydi? Eşi Fitrat Hanım ve dört çocuğu nerede kalıyordu? Yine hatırattan öğreniyoruz.

"Müşir Ahmet İzzet Paşa'nın Başkanlığında kurulan yeni Hükümet, Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı zaman ben, Beykoz'daki evimde amipli dizanteri hastalığından yatıyordum."

Mondros Mütarekesi, 30 Ekim 1918'de imzalanmıştır. Buna göre de Fevzi Çakmak henüz 42 yaşındadır. Dört çocuğu ve eşiyle Beykoz'da oturmaktadır. Çocukları da Beykoz'da doğmuştur. Fevzi Çakmak'ın hatıratın tümünde sözünü ettiği tek evde şahsi parasıyla satın aldığı bu evdir. Peki, bu ev Beykoz'un neresindedir?

Bilenler bilir, Beykoz her dönemde havası, suyu ve doğal güzelliğiyle yaşamak için tercih edilmiştir. Şehrin gürültüsünden uzak ama şehre yakın olduğu için ulaşım probleminin olmaması cazibesini artırmıştır. Bu nedenle devlet ricali de bu bölgeyi tercih etmiştir.

Bu satırların yazarı olan benim çocukluğum da bir devlet ricalinin evinde geçmiştir. Ailemiz geniş olduğu için babam, Beykoz Ali Bey Sokak'taki 39 numaralı Filibe Başşehbenderi (Başkonsolosu) Ali Şefik Bey'in evini kiralamıştı. Yıllarca o evde yaşadık. O evi ve sokağı hiç unutmam.

Yeniden Fevzi Çakmak'ın hatıratına dönelim.

"Ben Harbiye Nazırlığı'ndaki odamda iken kapı açılmış, içeriye bir İngiliz Subayının komutasında, süngü takmış olarak giren İngiliz askerleri, süngülerini göğsüme dayamışlardı. Çaresiz makam odasını terk ederek ve oradaki bazı subaylara gerekli emirleri verdikten sonra, doğruca Beykoz'daki evime gelmiştim.”

Anlayacağınız, İstanbul, İngiliz işgali altındadır. Fevzi Çakmak, anlatmaya devam eder:

"İstanbul'da birbirinden habersiz birkaç gizli teşekkül kurulmuştu. Bu işi onlar yapmaya devam edeceklerdi. Ben de onları artık Ankara'dan idare edecektim. Beykoz'da genç bir Jandarma Teğmeni vardı: Salih Kılıç… O da Anadolu'ya geçmek için can atıyordu. Önce atları Beykoz'dan Üsküdar'a geçirdim. Sonra bir gece Salih Kılıç'la birlikte yanımıza Çavuşları alarak, Adapazarı üzerinden Ankara'ya devam ettik. Sonradan öğrendiğime göre, İngilizler kaçtığımı bir gün sonra haber almışlar. Beykoz'daki evimi basmışlar, izimi bulamayınca çekip gitmişler."

Fevzi Çakmak'ın Ankara'da karşılanışı da 27 Nisan 1920'dir.

Yukarıdaki bütün alıntılardan anlıyoruz ki, Fevzi Çakmak'ın tek evi vardır ve o da Beykoz'dadır. Yeri hakkında yakın zamana kadar ne yazık ki, kayda geçmiş bir bilgi yoktur.

'Kavaklı Fevzi'den yola çıkarak, 'Beykozlu Fevzi'ye ulaşabilmeli ve evinin yerini bulabilmeliydim. Güzel rastlantılar ve yaşanmışlıklarla evinin yerini bulabildim. Meğerse Fevzi Çakmak, bizim Ali Bey Sokak'tan komşumuzmuş.

Beykoz Merkez'de Onçeşmeler'den batıya giden sokağın adı Ali Bey Sokağı’dır. Ali Bey Sokak ile Panayır Sokak'ın kesişiminde bugün yüksekçe bir bina vardır. İşte bu binanın yerinde, bir zamanlar Fevzi Çakmak'ın güzelim evi varmış. Fevzi Çakmak'ın vefatından sonra, varisleri tarafından bu ev satılmış. Keşke o binaya bir plaket çakıp 'Fevzi Çakmak bir zamanlar bu binada oturmuştu' yazılabilse... Ne kadar da şık olurdu, öyle değil mi? İşte, Beykozlu Fevzi o zaman bir anlam kazanırdı.

Benden bu kadar... Tarihe not düşersek, yarına daha kıymete haiz kültürel izler bırakırız.

Kalın sağlıcakla.

Yazarın Yazıları