Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Mahkeme-i Kübra’da, tartısı hafif gelenin hali

Bir yerde namaz kıldırırken, gayri ihtiyari Karia suresini okumuştum.

Daha önce bu surenin anlamı üzerinde biraz çalıştığım için, bu namaz sırasında adeta ürperdim ve terledim. Eve gelir gelmez, bu surenin mesaj içeriğini daha teferruatlı incelemeye başladım. Çok derin ve anlamlı mesajlar yüklü olduğunu, daha yakından görünce kendimi, bu önemli gerçekleri dostlarımla da paylaşmaya mecbur hissettim.

Çünkü mahkeme-i Kübra da insanlar o acı akıbetini görmeye başlayınca, kendilerine suç ortağı arayacaklar.

“Falan kişiler bunları biliyordu da bana bildirmedi” veya “sözlerine itimat ettiklerim, falan dostlarım bu gerçekleri bildikleri halde, dünyada bana anlatmadılar. Onlar da suçludurlar” diye yalvaracakları, Kur’ânda haber veriliyor.

 

İşte bir örnek: Ahzâb S. 67,68.Ayetler; Yine şöyle diyecekler, “Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar. Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden mahrum et!”

İşte bu nedenle yeni öğrendiğim bu gerçekleri, ilk fırsatta sizlerle birlikte mütalâa etmeye karar verdim.

Hepimizin bildiği gibi yaratılış gayemiz: “Ben cinleri ve insanları ancak Beni (Esma ve Sıfatlarımla) tanısınlar ve Bana kulluk etsinler diye yarattım.”… Zâriyât S. 56. Ayet. (Buradaki “ancak” te’yidi, “başka bir gaye yok” anlamına gelmektedir. Yani, gerisi teferruat.)

 

Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece (Takvaya yakışır şekilde, yani tüm imkânları kullanarak) sakının! Ona lâyık olduğu tazimi gösterin ve ancak O'na teslim olan Müslüman olarak can verin! (Âli İmran-102. Ayet)

Gelelim Karia suresi, 6-11. Ayetlere:

İlk 1-5. Ayetler kıyametin dehşetli sahnelerini anlatıyor. Esas konumuz sonraki ayetlerdir.

.6. ve 7. Ayetler ise: Artık kimin tartıları (sevapları) ağır gelirse, işte o, hoşnûd (olacağı) bir yaşayış içinde olacak! (Yani ebedî Cennete girecekler.)8. ve 9. Ayetler: Fakat kimin de tartıları HAFİF gelirse, artık onun anası (sığınacağı yer) Hâviye'dir.(Onun kucağına düşecek!)10.Ayet:(Ey Resulüm!) Onun (o Hâviye'nin) ne olduğunu bilir misin?

11.Ayet:(O,) pek kızışmış bir ateştir!(yani Cehennemdir.)

Peki, tartıları HAFİF gelmek ne demek?‘Anası’ ve ‘Haviye’ ne demek? Bu tehdit ve vebalden nasıl kurtulacağız? İşte bunları da mütalâa edeceğiz.

Tefsirlerde haviye kelimesinin kısaca açıklaması şöyle:

 

Haviye, Cehennemde derin bir çukurdur, ancak sadece derin bir çukur değildir. Aynı zamanda körüklenmiş ateşle de doludur. "Haviye", "hava" kelimesinden gelmektedir. Bir başka manası, yüksek yerden aşağı düşmektir. Cehennemin hâviyesi ise, çok derin olan ve ehl-i cehennemin yukarıdan içine düşeceği yer olacaktır.

 

"Onun anası cehennem olacak"ın anlamı ise: Çocuğun korunma yerinin annesinin kucağı olması gibi, ahrette de ehl-i cehennem için cehennemden başka kucak olmayacaktır...

Şimdi esas mühim olan “tartıda sevapların HAFİF gelmesi” faciasına sebep olan davranış biçimimizi inceleyelim ki, gaflete düşmeden en sağlıklı tedbirimizi alalım. Çünkü bu işin şakası da yok, geri dönüşü de yok, tekrarı ise hiç yok.

Hepimizin bildiği gibi; “dünya fâni, ölüm ani” ve hepimiz kendimizi çok ciddi bir sınavın içinde bulduk. Bu sınavı da mutlaka kazanmamız şarttır. Mülk Suresi, 2. Ayet: O Allah ki; “Hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi sınamak için ölümü de, hayatı da yaratan O’dur.” Bu ciddi sınavın sonunda imanı olmayanlar, yani kâfirler ölünce, kabirleri Cehennem çukuru olacak. Akıbetleri de sonsuz Cehenneme giderek ve orada sonsuz kalacaktır. İmanlı olanların ise sevapları, günahları tartılacaktır. Sevabı fazla gelenler Cennete gidecek ve orada ebedî kalacaktır.[Enbiya 47] & (El-Araf 7/8-9.) HAFİF gelenlerin hâli ise yukarıda arz edilmişti… Dünyada herhangi bir sınav öncesi, sınavın önemine göre, sınavların tekrarı olduğu halde herkes azami derecede hazırlık yapar. Arada hiç boşa zaman harcamaz. Oysa bizim sınavımızın tekrarı yok, sınavın bitiş saati de belli değil, bu sınavın tekrarı da yok.

Tekrarı olmayan bir sınavın sonucu ya ebedî Cehennem veya ebedî Cennet hayatı olduğuna göre, bu sınav mutlaka kazanılmalıdır. Mutlaka kazanılması için de günümüzün her dakikası içinde bu sınavın idraki içinde olup, bizden talep edilenleri dolu dolu yaşamamız gerekiyor.  Başka yolu yok…

Dünyaya ait sınavlarda %75 alırsan kazanırsın. Bazı hallerde % 95 aranabilir, bazı durumlarda ise % 60 bile yetebilir. Kur’ân’da vaat edilen ise yarı yarıyanın bir fazlasıdır, yani % 49,99’a – % 51,01 bile ebedî Cennetlere vesile olabiliyor. Detayını diğer ayetlerden öğrendiğimize göre, kul hakkı ve hayvan hakkı vs. haricindeki günahlara Yüce Rabbimiz, lütuf, merhamet, af ve bağışlama nazarıyla muamele edilecek…

Şimdi lütfen kendi yaşantımıza bir bakalım: Günümüzün yarıdan fazlası, kulluk, ibadet, taat, Rabbimizle hemhâl olarak mı geçiyor? Yoksa günümüzün yarıdan fazlası, sınavda olduğumuzun gafleti içinde mi geçiyor? Ben şahsen, kendi adıma çok endişeliyim…

Ancak; Rızık peşinde de koşacağımızı bilen Yüce Rabbimiz, bizlere bu konuda çok kolaylıklar sergilemiş. İmanın şartlarını ‘hakkal yakin’ yerine getirdikten sonra, Allahtan korkun, yasaklarından sakının, beş şartını yerine getirin, özellikle de namazı dosdoğru kılın. Her namaz arsındaki boşlukları hayır, hasenat, Kur’ân ile meşguliyet, vs. ibadetlerle geçirmeye gayret ediniz. Eğer böyle yaparsanız; Rızkınızı ve nafakanızı helâl ve meşru yoldan kazanmak için yaptığınız bütün mesailerinizi de ibadetten sayacağım, diye vaat ediyor…

Yani bu şekilde yaşayan bir kişinin terzisi hafif gelir mi hiç? İhlâs derecesine göre elbette ağır basacaktır, inşaallah. % 51’in üzerindeki her yükseliş ise Ahrette alt derecelerdekilerini gıpta ettirecek yüksek lütuf, makam ve mevkilere vesile olacaktır, inşallah…

NOT: Tekrarda fayda var. Bazı kardeşlerimiz, “çalışmak ta bir ibadettir” prensibiyle teselli oluyorlar. “Çalışmak, ancak kebâirden kaçıp, özellikle 5 vakit namazı dosdoğru kılmakla ibadet olabiliyor.” Namazda aksama veya gevşeklik varsa, çalışmak ibadet değildir.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER