Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 20/07/2019 Son günceleme: 20/07/2019 16:47
  • 8.287

Liberasyon kelimesinin Türkçe karşılığı özgürlük anlamındadır.

Hürriyet ama kimin özgürlüğü? Sokaktaki vatandaşın özgürlüğü mü?  Hayır, ithalatçı tüccarların dış ülkelerden diledikleri kadar sınırsız mal ithal etme özgürlüğüdür. 

Türkiye’de Liberasyon Dönemi

Adnan Menderes döneminde ithalatta liberasyon ilan edildi. Liberasyonun sınırsız ithalat hürriyetinin tanıdığı imkân sayesinde tüccarlar giriştikleri borcu karşılayamayacak ve ekonomik güçlerini aşacak miktarda karşılığı olmayan mal ithal etmeye başladılar.  Bir anda piyasada mal bolluğu başladı.  Bolluk karşısında halk Adnan Menderesi ayakta alkışlıyordu.  Ne zamanki ithal edilen malların ödenme aşamasına gelindiğinde tatlı rüya son buldu ve acı gerçekle karşılaşıldı.  İthal ettikleri malların karşılığının ödenmemesi sebebiyle ithalatçı tüccarlar dış ülkeler tarafından kara kaplı deftere alındılar.  Türkiye’nin itibarı nedeniyle tüccarların borçları Devlet tarafından karşılanmak zorunda kalındı.   Bu sebeple devlet hazinesi çok zarar etti ve Türkiye ekonomisinin beli kırıldı.

Kota Dönemi

Ülkenin gördüğü ekonomik darbe nedeniyle liberasyon uygulamasından vazgeçildi ve kontrollü ithalat ihtiyacı ile (Kota) sistemine girildi.  O dönemler Merkez Bankası tarafından Şişhane yokuşu üzerinde Okçu Musa sokağında bir bina kiralandı ve Tahsisler Servisi kurularak birinci kota uygulamasına geçildi.

O dönemler Merkez Bankası’nda memurdum.  Birinci kota sonuçlarını hazırlarken mesai saatinin bitiminde hanım memur arkadaşlarımız ve müstahdem kadrosu evlerine gittiler.  Biz erkek memurlar ise bankada çalışmaya devam ediyoruz.  Gece saat 01.00 olmuş, masadaki çayımız soğumuş, aralıksız çalışmadan gözlerimiz yorulmuş. Önümdeki işim bitse de amirden birkaç dakika göz dinlendirme izni alsam diye ümitle çalışmaya devam ediyorum. Nihayet önümdeki işim bitti ve amirime işimin bittiğinin haberini verdiğimde, biraz dinlen demek yerine hemen öbür işe başla diyordu.  Şafak söktü, ortalık aydınlandı biz hala çalışıyoruz. Saat 09.00 oldu hanım memur arkadaşlarımız geldi, biz hala çalışıyoruz.  Nihayet saat 10.00 olduğunda hadi evlerinize gidin yatın dediklerinde gözlerimiz çok yorgun ve rengimiz sapsarı idi. Çünkü gece boyunca Adnan Menderes Ankara’dan birinci kota rakamını bekliyordu.

Takip eden günlerde Amirim Müfit Yüce tarafından İsrail’den ithal edilecek mallara ilişkin proforma faturalar üzerinde İsrail Ticaret Ataşesi’nin mühürlü onayı istendi ve eksik olanların tamamlattırmak üzere geri çevrilmesi talimatı verildi.  Talimatı aynen uyguladım ve noksan olanları tamamlattırmak üzere iade ettim.  Ne kadar Salamon, Moiz, Yasef adlı İsrail kökenli tüccarlar varsa hepsinin Proforma Faturalarının üzerinde İsrail Ticaret Ataşesi’nin onaylı Mühürleri vardı.  Buna karşılık Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin gibi ne kadar Türk firması varsa İsrail Ticaret Ataşesi’ni makamında bulamadıklarından şikâyet ettiler.  Başvuruları onaysız kaldı ve kabul edilmedi. Neticede kota döneminde İsrail’den mal ithal etme tekeli Musevi kökenli firmaların eline geçti.    

Aynı dönemde diğer amirim Aziz Güner İsrail dışı ülkelerden yapılacak ithalatta Proforma faturalar üzerinde basit noktalarda geçerlilik şartı koştu.  Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin’in noksan evrakını tamamlattırıp tekrar getirmeleri için geri çevirdim. Bir keresinde ise geri çevirdiğim evrakın sahibi bankodan arkaya doğru “Merhaba Aziz bey” diye seslendi. Aziz bey ise  “Oooo Mösyö Salamon gel”  diyerek yanına çağırdı. Az sonra da bana hitaben “ Ferda, Mösyö Salamon’un evrakını al” diyerek emir verdi.  Ben de o gece ne kadar Ahmet, Mehmet, Hasan Hüseyin adındaki Türk Firmaları varsa hepsinin evrakını hazır hale getirdim Ertesi sabah imza için Aziz beyin masasına koydum.  Aziz bey ise etrafa laf atarken imzaladığı evraka bakmazdı.  Masadaki yığınla evrakın hepsini imzaladı. Bende evrakı Muhaberat Servisine aktardım. . Bu sayede Türk firmaları gümrükten malları önceden çekip piyasaya sürme imkânını buldular. Ertesi günü durum fark edilince Muhasebe Servisi’ne sürüldüm ve sürülmekten de gurur duydum.     

Sonuç olarak;

Merkez Bankası’na memur olarak girdiğim 01.04.1957 tarihinden itibaren maaşım aylık 200.-TL iken para biriktirebiliyor, maaşımın bereketini görebiliyordum.  Ne zaman ki 01.01.1959 tarihinden itibaren maaşım (% 100) zam görerek 400.-TL olunca paranın bereketi kalmadı ve borçlanarak ay sonunu getirmeye mecbur kaldım. Nihayet Liberasyon sebebiyle Hazine ağır şekilde zarara uğramış ve Milli Ekonomi ağır şekilde darbe yemişti. Aynı zamanda halk Vatan Cephesi’nden olanlar olmayanlar diye ikiye bölünmüş, köylerde bile kahveler Vatan Cephesi’nden olanlar olmayanlar şeklinde ikiye ayrılmış, gergin hale gelen halk arasında ağır yaralanmalara ve hatta ölümlere varacak kadar taşlı sopalı kavgalar ülke genelinde yaygınlaşmaya başlamıştı. 

Nihayet,  27 Mayıs 1960 Cuma sabahı Askeri müdahale gerçekleştiğinde halk bayram yapıyordu.   

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz