Av. Ferda KAZANCIBAŞI
  • 18/02/2016 Son günceleme: 20/02/2016 09:29
  • 5.643

Devletin ve milletin varlığını tehdit eden, tekelci, baskıcı, talancı, dikta eğilimli fırsatçılara karşı, demokratik halk yaşamı adına dünya anayasalarının temelini oluşturan vazgeçilmez güvencedir.

Türkiye’de ki gelişmelere gelince;

PKK’nın fırsat bulduğu Barış süreci ile birlikte telaffuz edilen anayasa değişikliği, 2013 yılında Türkiye’nin gündemine getirildi. Anayasa değişikliği üzerinden bölünme tehlikesini sezen halkın gösterdiği büyük tepki karşısında siyasiler değişiklik girişimlerinden geri adım atmak zorunda kaldılar.  Aradan üç yıl geçmesinden sonra 2016 yılını yaşadığımız şimdiki aşamada anayasa değişikliği teşebbüslerinin tekrar estirilmeye başlandığı görülmekte. Emperyalizm dediğimiz sömürgenler tarafından yüze gülen fakat arkadan sinsice dayatılan anayasa değişikliğinin içine yerleştirilmiş dört dinamit var.

1.(Etnik farklılıklar)  ön plana çıkartılarak Türkiye’yi irili ufaklı parçalara bölme tuzağı

2.Anayasa’dan (Türk Milleti) tanımlaması çıkartılarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Milli Kimliğinden soyutlayarak ülkenin dünya ulusları karşısında savunmasız duruma düşürülme tuzağı

3.Bütün yetkilerin tek kişinin elinde toplandığı ve halkın demokratik haklarının elinden

alındığı  (Başkanlık Sistemi) tuzağı

4.  Yeryüzündeki modern Anayasalarının vazgeçilmez şartı olan (Kuvvetler Ayrılığı İlkesi)’nin dışlanarak halkın antidemokratik yaşama mahkûm edilme tuzağı  

Yukarda açıklaması yapılan her bir konu ayrı ayrı ele alınmayı gerektirmektedir. Gazetemizin bu ay ki sayısında (Kuvvetler Ayrılığı) ilkesinden başlıyorum.

Kuvvetler Ayrılığı İlkesi

Aşağıdaki satırlardan itibaren demokrasilerin temelini oluşturan (Kuvvetler Ayrılığı) ilkesi konusunda sizleri İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Dalı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Fuat Başgil Hocamız ile baş başa bırakıyorum.

Yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tek elde toplanması takdirinde halkın hürriyeti, huzuru ve güvenliğinin hiç bir teminatı kalmaz. Gücü tek bir elde toplayan kişi veya kadrolar kendilerine muhalif gördükleri, istemedikleri, şüphelendikleri kimseler hakkında zalimce icra etmek üzere kanun koyar veya koydurur. Kendi emniyetini korumak için bütün kamu varlığını tehdit eder. Bu bir kanundur ki bir kuvvet karşısında kendi cinsinden başka bir kuvvete rastlamadıkça doludizgin gider. Siyasi iktidarın bir elde toplanması için tüm tedbirleri almaya başlar.  Taşkın ve kabına sığmaz bir otorite halini alır. Devletin bütün icra ve idare organlarını emrine tabi kılar ve tek bir irade ve ferman merkezi haline gelir. Kendisini denetleyecek ve frenleyecek başkaca güç kalmadığından doludizgin bir gidişat ile devleti uçuruma doğru sürükler.

18’nci yüzyılın başlarında Fransız düşünürlerinden MONTESQUİEU, devlet organları arasındaki demokrasileri tehdit eden dengesiz güç kullanımı karşısında İngiltere devlet yapısındaki uyumu inceliyor ve devletin temel yapısını oluşturan (YASAMA), (YÜRÜTME) ve (YARGI) üçlüsünün aynı elde toplanmasındaki tehlikeyi görüyor. Bunların arasındaki ilişkilerde (Gücün gücü durdurması)’nın, diğer bir ifade ile (Bir gücün diğer bir güç ile durdurulması)’nın önemini görüyor. Kuvvetin, kötüye kullanılmasının önlenmesi için, kuvvetler arasındaki ilişki o şekilde tertiplenmelidir ki, (Kuvvetin Kuvveti Durdurması) sayesinde her bir gücün kendi işlev ve yetkileri ile dengeli bir şekilde baş başa kalabilmesinde ki çözümü görüyor.               

Montespuieu’ tarafından açıklaması yapılan Kuvvetler Ayrılığı İlkesi, Fransızlar üzerinde geniş yankılar uyandırdı ve 26.08.1789 tarihli İnsan ve vatandaş hakları beyannamesinde yer aldı Aynı fikir Fransa’dan Amerika’ya geçti ve 1787 tarihli Amerikan Anayasası’nın en derin ilham kaynağı oldu. Fransa ve Amerika’dan sonra Kuvvetler Ayrılığı İlkesi 19 ve 20’nci asırlarda bütün medeni  dünyayı dolaşarak modern anayasaların hemen hepsinde muhtelif şekil ve formüllerle yer alarak dünya siyasi hukukunun temel öğesi haline geldi.

Ali Fuat Başgil Hocamızın yukarda virgülüne kadar sadık kalarak aktardığım açıklamalarını (Türkiye Siyasi Rejimi ve Anayasa Prensibi) başlıklı kitabının (273 / 311) sayfaları arasında bulabilirsiniz. Piyasada bulunamadığı takdirde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kütüphanesi’nden yararlanmak mümkündür.

1982 Anayasası’na gelince;

Dünya ülkelerinin benimsediği ve demokrasilerin temel güvencesi olan modern anayasaların içeriğindeki (Kuvvetler Ayrılığı İlkesi), 18.10.1982 kabul tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda baş tacı gibi yer almaktadır. Yeryüzünde Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’nin yer almadığı hiçbir anayasa’ya demokratik anayasa demek mümkün değildir. 

Bizim siyasilerimiz ise, demokrasinin vazgeçilmez şartı olan Kuvvetler Ayrılığı İlkesi’nin yer almadığı bir anayasa değişikliğinin peşindeler.

Konuyu siz sayın okurlarımızın değerlendirmelerine sunarken, Anayasa Hukuku dalı Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil Hocamızı bir kere daha rahmetle anıyorum.

Yazarın Yazıları