A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 10/06/2011 00:11
  • 9.783

Önceki yazımın devamı niteliğindedir…

Malûmdur ki; aydınlık ile karanlık, gündüz ile gece, akıllılık ile ahmaklık, kuru ile yaş birbirilerinin zıddı olduğu gibi, ÎMAN ile KÜFÜR de birbirilerine tamamen zıttırlar.

Bu saydıklarımızın birisi mevcut ise yekdiğeri yoktur, olamaz ve olması da mümkün değildir. Yani ışık geldiğinde karanlık barınamaz. Gündüz geldiğinde, gece gitmiş olur. Akıl kemale erince, ahmaklık gider. Bir yer kuruduysa, ıslaklık kalmaz.

İman ile Küfür de birbirilerine tamamen terstirler, zıttırlar demiştik.

Eğer bir kalbe ÎMAN girerse, küfür ve inkâr artık o kalpte barınamaz.

  • Eğer iman ışığı bir kalpte sönmeye başlarsa, küfür zulmeti ve karanlığı o kişide hâkim olmaya başlar.

Her ikisini birden taşımaya çalışan, yani iman etmediği halde menfaat gereği mü’min gözükmeye çalışan kişilere ise Münafık denir. Bu davranış biçimine Kur’ânda çok ağır ifadelerle zem edilerek, münafıklar hakkında çok şiddetli tehditleri vardır.

Nisa S. 138. Â.: Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele!

Nisa S. 145. Â.: Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın…

Bir önceki yazımda, önemli bir girizgâhtan sonra; …“Global bir değerlendirme ile ve özetle; insanlık âlemi öncelikle ‘İNANANLAR ve İNANMAYANLAR’ olarak ikiye ayrılırlar. Detaylandırmalar ise daha sonra gelir. Şu dünya hayatı bir ‘SINAV YERİ’ olduğu için, ömür sermayelerimizi kullanımdaki isabet derecelerimiz, Mahkeme-i Kübra’da çok net belirlenecek ve kazanımlarımıza göre ebedi bir karşılık göreceğiz. Bu karşılık, yâ ebedî Cennetler veya Cehennem olacak…” demiştim.

Bu bir iddia değildir, Yüceler Yücesi olan Rabbimizin kelâmıyla ve O’nun c.c. en seçkin Kulu ve son Peygamberi S.A.V.nin sözleriyle bildirilen gerçeklerdir…

Âkil ve bâliğ her vatandaşımız, her konudaki tercihlerini, bulunduğu konumuna göre yapar. Yakışanı da zaten budur.

Eğer bir kimse bulunduğu konumuna göre tercih yapmıyor ise “kutuplarda deve, çöllerde penguen beslemeye çalışmak” kadar abesle iştigal eder. Ve asla netice alamaz. Üstelik sermayesini boşa harcadığı gibi, çok-çok gülünç durumlara düşer.

Bu icraatını bir patronun sermayesiyle yapıyorsa eğer, vâyy onun başına gelenlere…

 

Saygıdeğer dostlarım.

Bu girişi seçim arifesinde olduğumuz için, gayet ciddi olarak, dünya ve ahireti beraber düşünerek, dikkatlice ve özene-bezene yapmaya çalışıyorum.

  • İnanmayanlara veya yüce dinimize herhangi bir zarar gelmemesi hakkında bir derdi olmayanlara, bugün hiçbir sözüm yok...

İnançsızlıkları gereği, istediği yere oy verebilirler. Onlardan, muhafazakâr partilere oy vermesi beklenemez. Bu davranışlarını da kınayamayız. Çünkü, Ahirete ait tercihlerini inançsızlık yönünde kullanan kişilerin, dünyevi tercihlerini de aynı paralelde yapmaları gayet normaldir. Uhrevi neticelerini zaten kendileri kabullenmişlerdir…

Benim bu günkü sözlerim, inançlı oldukları halde; inanca saygısı olamayan ve her fırsatta yüce dinimize cephe alan bir cephenin tuzağına düşme endişelerim nedeniyle, tüm inançlı kardeşlerimedir.

Yani bugünkü tablo, maalesef şöyle netleşti:

Bir tarafta inançsızlıklarıyla adeta övünen, (seçmen kesimi hariçtir) iktidarı da “ülkemizi dinselleştirmesiyle” suçlayan malum bir zihniyet, CHP, ETÖ, PKK, BDP, KCK, HPG, terör çeteleri, silah ve zehir kaçakçıları, tüm iç ve dış ŞER GÜÇLER ittifak etmişler. Saltanatları ellerinden kaçmakta olan darbeciler ve cuntacılar da birbirileriyle kenetlenmişler.

Bunlar diğer yandaki; “birçok eksiklerine ve kusurlarına rağmen, kendilerine bu masum halkı ezme fırsatı vermeyen, “artık yeter” diyen, halkın önünde bir kalkan gibi siper olan iktidardan kurtulmak için”, âdeta seferber olmuşlar.

  • Benim inançlı kardeşlerimden bazıları da, “maalesef o cephenin kuru sıkı laflarına bakarak, sınırsız ve mantıksız vaatlerine inanarak, Allaha c.c. inancının aksine bir tercihte bulunma eğiliminde oldukları” yürekler acısıdır.

“Kutuplarda deve veya çöllerde penguen” kadar akıldan uzak ve ters bir davranıştır.

Yüce Rabbimizin bahşettiği, daha doğrusu emanet olarak verdiği akılı YANLIŞ KULLANMAKTIR.

Hatta daha da kötüsü, Yüce Rabbimizin razı olmadığı bir tercihte kullanmaktır.

Vebâli de, hesabı da, cezası da elbette çok ağır olabilir…

 

Yukarıda arz etiğim gibi bugün, inancı zayıf olanlara ve inançsızlığı tercih edenlere hiçbir sözüm yok.

  • İnançlı olup da birtakım KÜÇÜK PARTİLERE meyletmek de, sadece bu gün için vebaldir. Çünkü, birbirileriyle kenetlenmiş olan “inanç karşıtı o gurupların” ekmeğine yağ süreceklerdir. Onların istedikleri de zaten budur.

Bu netice çok nettir…

Bu haykırışlarımı hiçbir partiye veya siyasi kuruluşa, hiçbir bağı olmayan, sadece Yüce Dinimizi, imanımızı ve ahiretimizi düşünerek yapıyorum…

Bu konu 12 Hazirandan sonra, beklide yıllarca medâr-ı bahs olmayacağına göre, sözlerin en güzeli ve en doğrusu ile taçlandıralım.

Hûd Sûresi, 113. Âyet: “..Bir de, sakın-sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati bile duymayın. Yoksa size de ateş (Cehennem) dokunur. Aslında sizin Allah'tan başka yardımcınız yoktur. Sonra O’ndan da yardım görmezsiniz.” (Prof. Dr. Suat Yıldırım mealinden.)

Yazarın Yazıları