A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 17/10/2013 00:11
  • 10.754

Hani kurbanlarımızı keserken, ıtrînin bestesiyle söylediğimiz o tekbirlerde müthiş bir sır olduğunu, şu altmışlı yaşımda ve bu bayramda çok daha iyi idrak etmiş oldum.

Ve gerçekten hem Kurbanımızın başında tekbirler getirirken, hem de bayram namazında ve bayram süresince, diğer 23 vaktin farzlardan sonra söylediğimiz teşrik tekbirleri sırasında, müthiş feyizler aldım.

Bazı vakitlerde ise hücrelerime kadar lezzet aldığımı hissettim.

Her güzelliği paylaşmaya çalıştığım sizlerin, benim kadar geç kalmamanız için, bu feyizli sırrı ifşa etmeye çalışacağım. İnşallah bunda da muvaffak olabilirim… 

Elbette bu sırrı bilenler olabilir, ancak bu vesileyle, benim gibi bu güne kadar ihmal etmiş olanların “hayırlı dualarına mazhar olacağımı” umuyorum… 

  •  

Bu kıssa Saffât Sûresinde, 100-113. Âyetlerle özet olarak anlatılır. Şerh ve tefsirlerle ise açıklığa kavuşturulur. Şöyle ki:

Hikmet-i İlâhi gereği Hz. İbrahim’in, 86 yaşına kadar hiç çocuğu olmaz. Her baba gibi Hz. İbrahim de bir evlât hasreti çeker. Nübüvvet dâvasını ve neslini devam ettirecek bir evlat arzusu nedeniyle, yaşının ve fıtratının ümitsizliğine rağmen Rabbine şöyle niyazlarda bulunur:

“-Ya Rabbi, bana bir evlat verirsen, onu Sana kurban ederim”…

Murâd-ı İlâhi ve imtihan gereği bir erkek evlâdı olur. Şefkat ve sevgi ile yetiştirilen İsmail, nihayet bulûğa yakın bir yaşa gelince, İbrahim AS “Eyy İbrahim nezrini îfâ et” (yani, verdiğin sözü yerine getir) mesajlı bir rüya görür.

Peygamber rüyaları da bir nevi vahiy hükmünde olduğundan, Hz. İbrahim verdiği sözün yerine getirilmesi gerektiğini anlar. Fakat bu nasıl icra edilecektir.

Şam’dan Mekke’ye gelinceye kadar, Hacer validemiz veya İsmail’in bu emri İlâhiyi nasıl karşılayacaklarını düşünür durur. Neticede, her ikisinden de “Eğer, Allah emrettiyse, bizi sabredenlerden bulacaksın” şeklinde itaat görür.

Nihayet İbrahim AS ile oğlu İsmail Mina-Müzdelife bölgesinde ıssız bir yere gelirler. (Şeytanın, Hacer validemiz ve İsmail arasındaki fitnelerini ve taşlanma olayının detayına girmiyorum.)

Burada İbrahim AS oğlu İsmail’e İlâhî Emri hatırlatarak, “ey oğulcuğum, ben Rabbime şu nedenlerle bir söz vermiştim. Şimdi ise o sözümün yerine getirilmesi hususunda ikazlar aldım. Bu işe sen ne dersin?”

İsmail ise tam bir olgunluk, itaat ve teslimiyetle:

“ ..Ey babacığım, sen emir olunduğunu yerine getir, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” der. İbrahim AS çaresizlik ve teslimiyet içinde dalmışken İsmail devam eder“..Babacığım. Yüzüme bir örtü (Mendil) ört. Olur ki yüzüme bakınca (Babalık şefkati ve) merhamet duygularına mağlup olup, İlahi Emri yerine getiremeyebilirsin” ..der.

İbrahim AS de bu haklı teklifi yerine getirerek, sınavını vermeye başlar.

Kendisini Nemrud’un ateşinden kurtaran O Yüce Kudrete, elbette teslim olacaktır. Kendisi bir Peygamberdir ve oğlunun da gerçek mâlikinin Allah c.c. olduğunu ve onu da kendisine ihtiyarlık yaşındayken, bir vaadine karşılık emanet edildiğinin de idraki içindedir. Çok kısa bir düşünceden sonra, keskin bıçağını İsmail’in boynuna hızlıca sürer, fakat bıçak kesmez. Emri yerine getirememe endişesiyle, bıçağı daha hızlı ve kuvvetlice tekrar İsmail’in boğazına sürer.

Hani İbrahim AS Urfa’da, dağ misali büyük ve kızgın ateşe atıldığında, fıtraten mutlaka yakması gereken ateş, Allahın c.c. emriyle nasıl yakmadıysa, burada da kesmesi gereken bıçak, elbette aynı emir ile kesmemektedir. Çünkü bu kural ve kanunları koyan Allah c.c., dilediği zaman kaldırma Kudretine de sahiptir.

 İbrahim AS bu fiili üçüncü kez ve daha kararlı bir şekilde tekrarlarken, gümbür-gümbür bir nidâ ile “ALLAHÜ EKBER, ALLÂHÜ EKBER” (Allah c.c. En büyüktür, Allah c.c. En büyüktür) diyerek, Cebrail AS’IN süzülerek indiğini görünce sağ eli havada kalır. Çünkü Cebrail AS kendisine, kesmesi için mükemmel bir KOÇ getirmiştir. Cebrail AS “Eyy İbrahim, Rabbimizin sana selâmı ve müjdesi var. Bu büyük sınavı da kazandın. Oğlunu bırak, bu koçu kurban et” nidâsını duyunca, İbrahim AS sevinçle haykırır. “LÂ İLÂHE İLLELLÂHÜ VELLAHÜ EKBER” (evet ben zaten biliyordum ki dercesine, “ALLAHTAN BAŞKA İLÂH YOKTUR, evet O ALLAH ÇOK BÜYÜKTÜR”) diyerek, koçu teslim alır. Bu manzarayı gören İsmail ise sevinçle ayağa kalkarak “ALLAHÜ EKBER VE LİLLÂHİL HAMD” diye haykırır. YaniEy Allahım sen gerçekten en büyüksün ve ben de sana sonsuz HAMD ederim”,demektir… 

  •  

  •  

  •  

İbrahim AS’IN Yüce Rabbisine yakınlaştığı gibi, bizim de Yüce Rabbimize KURBUMUZU, yani yakınlaşmamızı umarak kendisinden murâd ediyoruz.

Sonra da, şükür mesabesinde olan iki rekât kurban namazımızı kılıyoruz…

Bu duygular içinde kurban tekbirini söylemek ile âdet yerine gelsin diye tekbir söylemek arsındaki büyük farkı idrak edenler, mutlaka bana hak vereceklerdir...

Yine bu duygular içinde kurban kesenler, elbette müthiş lezzetler ve feyizler alacaklardır. Yüce Rabbim kurbanlarınızı, tekbirlerinizi, haclarınızı ve diğer tüm ibadetlerinizi, en güzel bir şekilde kabul eylesin. Âmin… 

Yazarın Yazıları