A. Raif ÖZTÜRK
  • 21/02/2016 Son günceleme: 21/02/2016 15:50
  • 5.831

Açık kalp ameliyatı olmadan önceki yıllarda, davet edildiğim İl ve ilçelere, kolej, vakıf ve derneklere giderek, hiç Kur’ân okumasını bilmeyen yetişkinlere, sadece 10 saatte (yani; aynı günde 09:00-19:00 arası) Kur’ân öğretiyordum. Yani, çok farklı ve özel tekniklerle verilen bu eğitimle, aynı günün sabahı Kur’ân okumasını hiç bilmeyenler, akşam evlerine Kur’ân okuyarak gidiyorlardı. Bu gerçeği; “aşağıda arz edilecek ağır vebalden kurtulmak, aslında hiç de zor değil” anlamında arz ediyorum…

İşte o yıllarda hep, Kur’ân okumanın önemi, dünyevî ve uhrevî avantajları, insan vücuduna olan müthiş faydalarını, belgesellerle ispat etmiştim. Bakınız: http://www.dostbeykoz.com/kim-ki-kur-an-bilmedi- ve http://www.dostbeykoz.com/mutluluk-ve-bahtiyarlik-ilani- bir de http://www.dostbeykoz.com/hicbir-mazeret-kalmadi-  

Ağır bir sorumluluktan kurtulmak için, mutlu ve huzurlu olmak için, Fırsat buldukça lütfen bu linkleri inceleyiniz…

Bu gün ise Kur’ânı okumanın veya okuyamamanın vebâli ve acıklı neticesi hakkında bir araştırma yapıp, sizlerle dertleşmeye kendimi mecbur hissetim. Çünkü, bu sabah Kur’ân ve meâlini okurken, Tâ-hâ suresin 124.-126. Âyetlerine rastlayınca irkildim. Âdetâ şok oldum.

Kur’ânın sadece indirildiği tek bir geceye bile, BİN AYDAN daha fazla değer veren Allah-ü Teâlâ, Kur’ânın okunmasına, yukarıda arz ettiğim üç linke bile sığmayacak kadar çok olan İlâhî mükâfatlar ve avantajlar bahşeden O yüce Kudretin, okumayanlara da, ilgilenmeyenlere de can yakıcı cezaları da varmış meğer. Bu sabah işte o âyetleri okuduğum için, benim gibi geç fark edenlere ve genç bahtiyarlara da faydam olabilir düşüncesiyle, hemen paylaşma ihtiyacı hissettim. Ne mutlu bu sorumluluğu erken fark edenlere…

İşte o âyetler: Tâ-Hâ, 124.: “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona (dünyada) dar bir geçim vardır. (*.) Biz de onu kıyamet gününde kör olarak haşr ederiz.” 125.: O da şöyle der: “Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşr ettin?” 126.: Allah, “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der.

  • Evet, çok korkunç bir âkıbet, değil mi?

İşte bu acı âkıbetten tüm insanları kurtarmak amacıyla, o ceberût tek parti döneminin yasaklamalarının aksine, son 10 seneden beri her yerde Kur’ân seferberlikleri ilân edilmektedir. Hiç olmazsa bu seferberliklere her Müslüman’ın severek iştirak etmesi gerekiyor, değil mi?

Fakat niçin hâlâ lâkayt kalınıyor? Sadece lâkayt kalınsa yine de bir derece, maalesef aksine faaliyet gösterenler de var. Bir örnek arz ederek, bu günkü beraberliğimizi noktalayacağım.

Önceki Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun, o yıllarda 'Akşamları televizyonları yarım saat daha az seyredin. Kur'an'la buluşun' açıklaması, kusura bakmayın ama o mâlûm zihniyetteki bazı haddini bilmezlere alerji yaptı. Bu mâkul ve gerekli açıklamayı, 'insanlara zorla kitap okutma'  veya 'televizyon seyredilmesini yasaklama' biçimindeymiş gibi değiştirerek, ciddi tepkiler gösterdiler. Hatta “özgürlüğümü kısıtlama” vs yazılı afişlerle, yürüyüşler yaptılar.

Oysa 'Diyanet İşleri Başkanlığı’ adındaki bir makamın ve o makamdaki kişilerin, topluma Kur'an okumayı tavsiye etmesinden daha normal bir şey olabilir mi?

Yukarıdaki âyetlerle de zarûreti ispat edilen, “Günde yarım saatlik Kur’ân okuma” teklifine bile tahammül edilemiyor ise şâyet, bunun sebepleri araştırılmalı, bu ârızanın giderilmesi için bilinçli, hızlı ve emin adımlar atılmalıdır. O Kur’ân düşmanı zihniyete de hiçbir zaman asla tâviz verilmemelidir…

En bilinçli, en hızlı ve emin adımlar, yani ‘İmana ve Kur’âna hizmet’ kervanına, yani ulusal ve uluslar arası hizmetlerde çığır açan Risale-i NUR kervanına katılarak, hem dünyevî hem de uhrevî hayatımızda, huzur ve mutluluğa yelken açılmalıdır...

“Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nisa sîresi, 147. Âyet.)

Kişiye zulmetmek istemez Hüdâsı. Herkesin çektiği kendi cezası… Vesselâm.

NOT: 1.) *. Yukarıda 124. âyetteki, “dar bir geçim sıkıntısı” kısmını düşünürken, şeytan; “Kur’ân okumadığı halde çok zengin olanları” vesvese olarak akla getirebilir. Bu sinsi vesveseye bir açıklık getirelim istedim:

Nice ehl- îman ve ehl-i Kur’ân fakirler vardır ki, tevekkül ve iktisat prensipleriyle, tüm inançsız zenginlerden çok daha huzurlu ve mutludurlar. Yani bunlarda geçim darlığı ve sıkıntısı yoktur. Daima hallerine şükrederler.

Zenginlerden de tek bir örnek: Kur’ândan uzaklaşmış olanlara ise bu vesveseler, şeytandandır. Geçtiğimiz yıllarda, “9,5 Trilyon sermayeye sahip olan yabancı iş adamı, 2,5 Trilyon zarar ettiği için, geride 7 milyar sermeyesi olduğu halde intihar etti”, haberi çok yankı uyandırmıştı.

Yani, geçim darlığı veya sıkıntısı ayrı bir derttir, çok çok zengin olmaya bakmıyor. Buna benzer birçok örnek gösterilebilir. İnsanoğlu, geride kalan 7 trilyonlarla bile geçim darlığı ve sıkıntısı yaşıyor ki intihar edebiliyor...

2.) Bu vebalden herkesin kurtulması için, ülkemizdeki tüm camilerde “Yetişkinlere, Kur’ân Öğretme kampanyaları” başlatılmıştır. Yani, o ceberut yıllardaki yasaklara ve her türlü tehlikelere rağmen, Kur’ân öğrenildiği halde, bu gün artık hiçbir mazeret kalmamıştır. Hangi cami görevlisine müracaat etseniz, sizi sevgi ve muhabbetle karşılayacaktır...  

Yazarın Yazıları