Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Kulluk aksamalarında mazeret olmaz…

Hiç düşündük mü, Kur’ân da o kadar ciddi olaylardan, emir ve yasaklardan veya geleceklerden bahsedilirken, hikâye-vâri Peygamber kıssaları niçin anlatılıyor?

Bu konudaki tespitlerimi ve düşüncelerimi, siz dostlarımla paylaşmak istiyorum.

Zâriyat Sûresi, 57. âyette Yüce Rabbimiz, biz insanları niçin yarattığını ve dünyada bizden ne istediğini çok net ve kesin ifadelerle bildirmiştir.

Şöyle ki:

  • Ben, insanları ve cinleri ancak bana kulluk ve ibadet etsinler diye yarattım…

Aslında, hiçbir yoruma, açıklamaya veya te’vîle gerek yok, fakat biz yukarıdaki sorunun cevabına temel olması için üzerinde biraz duracağız.

Bu âyetteki “ANCAK” ifadesi her şeyi anlatıyor.

Ancak; “..sizin yaratılmanızda, başka sebepler teferruattır, esas yaratılış sebebiniz KULLUK ve İBADETTİR” anlamına geldiği kesindir.

Şu halde, kulluk ve ibadetlerinizi aksatırsanız, hiçbir mazeretiniz geçerli değildir. Allahın azabı da kaçınılmazdır.

Bu konuda size azabım haksızlık değil, bu azabı hak etmeniz, kendi kendinize bir zulümdür, anlamında şu âyete de lütfen dikkat.

Hûd Suresi, 101. Âyet: “Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmettiler…”

Hiçbir mazeretin geçerli olmadığı da, Peygamber kıssalarıyla adeta vurgulanıyor.

Meselâ:

Sorgulama sırasında, kulluk ve ibadetler yetersiz görüldüğünde, kulun; “..Yâ Rabbi, ben bir çok hastalıklara dûçâr olduğum için, kulluk ve ibadetlerimde aksamalar oldu!” dediğini düşünelim. Olay ve kıssa hazır:

-“Sen Hz. Eyyüb Peygamberden daha mı hastaydın? Ondan hiç mi örnek almadın!?”

Veya mazeret olarak:

-“Yâ Rabb. Ben çok yakışıklıydım, beni elde etmek için çok mücadeleler edildi, nihayet ben de nefsime uydum ve aldandım” dediğinde:

-“..Sen Hz. Yusuf Peygamberden daha mı yakışıklıydın? Onun bu konudaki mücadelelerini, size boşuna mı bildirdim?!”

Veya Mazeret olarak:

-“Yâ Rabb. Ben çok zengindim ve bu zenginlik benim âcizliğimi unutturdu. Mal-mülk çokluğu ile meşgul iken ibadet ve kulluk görevlerimi düşünemedim!” dediğinde:

-“Sen, Hz. Süleyman Peygamberden daha mı zengindin? O daha da zenginleştirildikçe, kulluk, ibadet ve şükrünü arttırmadı mı?!”

Veya mazeret olarak:

-“Ben öksüz ve yetimdim, yetişkinliğimde de çok yoksulluklar çektim, aç kaldım, çaresiz kaldım.” Vs. dediğinde ise Hazreti Muhammed S.A.V. en güzel bir örnek olacak. (Ve Hâ kezâ.)

Sahabelerden bir kaçı Mescid-i Nebeviye geldiklerine bir de bakıyorlar ki Hz. Muhammed S.A.V. mescidin bir köşesinde oturarak namaz kılıyor.

Bunu gören sahabeler birbirilerine “..acaba niçin böyle kılıyor, namazın kılınış şekli hakkında yeni bir âyet mi nâzil oldu acaba” gibi sorular soruyorlar. Neticede de yanına gidip kendisine (S.A.V.) soruyorlar.

Zoraki verilen cevap çok hazindir:

-“Evimizde yiyecek namına hiçbir şey kalmadı, üç günden beri açım. Dizlerimde derman kalmadığı için oturarak kılıyorum!…” buyuruyor.

***

Mübarek vücudundaki hırkası çok eskidiğinden, zengin sahabelerden birisi uygun bir hırka diktirerek, Hz. Muhammede S.A.V. hediye eder. O hırkayı giydiğinde, yoksul sahabelerden birisi de; “Yâ Rasülellah, hırkanı çok beğendim” deyince, dayanamaz. Evden eski hırkasını getirtir ve yeni hırkayı o sahabeye hediye eder…

***

Saygıdeğer dostlarım.

Görülüyor ki; gerek şahsi ve gerek sosyal ibadetlerimizi aksattığımızda, hiçbir mazerete sığınamayacağız. Yukarıda arz ettiğim Zariyat suresinin 57. âyetindekiYARATILIŞ GAYEMİZ ne ise ona göre yaşamak zorundayız.

Bunun için de dünyevî sınavlarımıza yaptığımız yatırımlar gibi, bu konuda da çok ciddi yatırımlar yapmalıyız. Şu mübarek Ramazan ve Kadir gecesi, bizler için çok büyük bir fırsat idi. İnşallah gerektiği gibi değerlendirebilmişizdir…

Geçmişimize bakarak, ciddi bir pişmanlıkla, şunları söyleyebiliyor muyuz?

  • “Yüklensem günahlarımı omzuma, tüm mahcubiyetimi alsam yanıma, utanç duyarak gelsem kapına, beni de af eder misin Allahım?…

  • Gözlerim dolu yaşlarla, günahlarımın verdiği pişmanlıklarla, fakat beni af edeceğin umuduyla gelsem, beni de af eder misin Allahım?…

  • Belki yüzüm yok gelmeye, fakat başka bir merci yok ki gitmeye, kalbimdeki sonsuz sevgi ile gelsem, beni de af eder misin Allahım?… (Hfz. A.K.Ö.)

***

Bilvesile; RAMAZAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DUYGULARIMLA TEBRİK EDER, İKİ CİHAN SAADETİNE KAVUŞMANIZI CANAB-I HAKTAN NİYAZ EDERİM. A. Raif Öztürk

***

NOT: Bir sonraki yazımda, “devasa camiler ve bir medresenin açılış” programlarına katılmak için gittiğimiz, Rusya-Çeçenistan seyahatimizle ilgili, çok ilginç gözlemlerimizi sizlere takdim edeceğim, inşallah…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER