Kader GÜR
  • 09/09/2015 Son günceleme: 09/09/2015 14:18
  • 8.451

Türk Milleti aslında akıllıdır… Akıllı olmasının yanında siyasi konularda da oldukça tecrübelidir. Çünkü ömrü hep mücadele ve vatan hainlerine karşı strateji geliştirmekle geçmiştir… Onun içindir ki, ülkemizde son günlerde yaşanan gelişmelerin arkasında ne olduğunu anlamak; zor değildir.

Türk Siyaset tarihini incelediğiniz zaman birçok badireler atlatan halkımızın en iyi kenetlenmeyi AK Parti Hükümeti döneminde sağladığını görürsünüz. En yüksek oyla iktidara gelen parti ve 13 yıldır kesintisiz devam etmesi, artık milletimizin kenetlendiğini ve birçok gerçeği gördüğünü anlamak için yeterlidir.

Dolayısıyla bu kenetlenme Osmanlı’dan beridir Türkiye üzerinde hesap yapanları ürküttü. Arkasına Halk desteğini alan Recep Tayyip Erdoğan da uzun vadede ülkenin ekonomisini güçlendirecek, çok önemli hamleler yaptı. İstanbul’da 3. Havaalanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Şehir Hastaneleri ve bunlardan da önemlisi Türkiye artık tankını-tüfeğini kendisi üretir duruma geldi.

Bu gelişmeler Türkiye’yi dışa bağımlı olmaktan kurtaracağı gibi Türkiye’nin imkânsızlıklarını fırsat bilerek, kanını kene gibi emenleri de rahatsız etti. Kimdir bunlar? ABD, İsrail, İngiltere ve Almanya…

13 yıllık AK Parti iktidarında yaşanan toplumsal krizlerin arkasında hep bu güçlerin olduğunu görürsünüz. Bu güçler, Türkiye’yi içeriden karıştırmak için her yolu denediler. Bütün argümanları kullandılar.  Fakat milletimizin birbirine kenetlenmesi, bu krizlerin savuşturulmasında etkin rol oynadı. Yani başka bir deyişle, oynanan oyunların farkına varan Milletimiz, Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkarak, “Ülkeyi kimin yöneteceğine ben karar veririm” dedi.

O kadar ki, Milletimizin hiç umudu olmamasına rağmen “Çözüm Süreci’ne” bile Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan güven nedeniyle sınırsız destek verildi… Tam işler yoluna giriyor derken, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla AK Parti’de yaşanan geçiş sürecini fırsat bilen güçler, yeniden harekete geçti.

İçerde daha önce kullandığı argümanlarla birlikte elde kalan PKK harekete geçirildi. “Çözüm Süreci’nin” başarıya ulaşması Türkiye’ye olağanüstü katkılar sağlayacaktı. Sürecin başından beri Türk Milleti’nin iyi niyetinin ve kardeşlik duygularının kötüye kullanıldığı, bugünlerde yaşanan haince saldırılarla ortaya çıkmış olsa da; itiraf etmek gerekir ki, ben şahsen bu günleri bekliyordum.

21. Yüzyıl’da ve dünyanın yeniden şekillendiği dönemde, Osmanlı’nın torunlarının nerede duracağını belirlemeye çalışıyorlar. Türk Milleti, bu çıtayı yükseğe koydukça, Türkiye düşmanları da bu çıtayı aşağıya çekmeye çalışıyor.

Bize en büyük zararı içerde yaşanacak bir kardeş kavgasından verebileceklerini bildikleri için önce terör olaylarıyla halkımızı gerginleştirdiler… Şimdilerde ise yangına körükle gidercesine toplumuzun bazı kesimlerini sokağa çekmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken de yine iki kuş vurmanın hesabı içindeler… Hem Erdoğan düşmanlığını körüklüyor, hem de ülkenin birlik bütünlüğüyle birlikte ekonomik verilerini zayıflatarak, AK Parti’nin işini zorlaştırma amacını taşıyorlar.

Ama biz bu oyuna gelmemeliyiz! Hiç kimse ülkesi için fedakârlık yapıyor diye, ne AK Parti’yi sevmek zorundadır ne AK Partilidir. Böyle bir şey yok!.. Recep Tayyip Erdoğan, milletimizin yüzde 52 oyuyla seçilmiş meşru bir Cumhurbaşkanıdır. AK Parti de Anayasamıza göre kurulmuş bir siyasi partidir. Türkiye Cumhuriyeti de bir ‘hukuk devleti’ olduğuna göre, bu çerçevede yapılacak tartışmaların bir hükmü yoktur.

Dolayısıyla siyasi anlamda birlikte olmak zorunda değiliz. Amma… ‘Tek Vatan, tek Bayrak ve tek Devlet’ anlayışında birlikte olmak zorundayız. Kim olursak olalım; ırkımız, mezhebimiz, dinimiz, dilimiz her ne olursa olsun, aynı vatanda yaşadığımızı görebilmeliyiz.

O nedenledir ki, tepkimizi yasalara bağlı kalarak göstermeliyiz. Şehitler hepimizin. Bu vatan hepimizin… Al bayrak hepimizin. Bir kardeş kavgası yaşayarak Osmanlı düşmanlarını ve bu topraklarda gözü olan hainleri sevindirmeyelim.

Kuklaya değil, kuklacıya dikkat edelim…

Yazarın Yazıları