Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 16/02/2016 Son günceleme: 09/03/2016 10:51
  • 9.005

İnsan her şeyden vazgeçebilir ama özgürlüğünden asla!

Ne kadar özgürüz , nedir özgürlük? Her istediğimizi eyleyebilmek midir  özgürlük yoksa eylemlerimizi  meşrulaştırabilmek midir ? Hele bir de işin içine "Ahlak" dediğimiz kavram girince haydi çıkalım işin içinden.

Doğada "ahlak" diye bir kavram varken insan mutlak anlamda özgür olabilir mi?  Özgürlük ahlakın içine dahil edilebilir mi? Ahlak ne peki? Toplumun kurallar bütününden başka bir şey mi yoksa çevrenin bize dikte ettiği kurallara itaat etmek mi? Ahlaklı bir insan olabilmek için çevredeki bütün kurallar bütününe uymak mı gerek yani herkes gibi olmak. Yani normal olmak. Normal olan şeyler de zaman ile değişebilir. Ahlak ölçütünün kriteri değişebilir. Bir hikaye paylaşmak isterim sizlerle. Normal kavramının değişebilirliği ve de normal olanın daima ahlaklı olup olmadığı hakkında.

Bir zamanlar uzak virane kentinde bilge ve güçlü bir kral hüküm sürüyordu. Ve gücüyle korku salıyor, bilgeliğiyle seviliyordu.

Bu kentin ortasında suyu serin ve berrak bir kuyu vardı. Kral ve saray halkı dahil bütün kent oradan su içerdi. Çünkü başka kuyu yoktu.

Bir gece herkes uyurken bir cadı kente girdi ve kuyuya garip bir sıvıdan yedi damla damlattı ve dedi ki: "Bu saatten sonra bu sudan kim içerse delirecek."

Ertesi sabah kral ve mabeyincisi dışında herkes kuyudan suyunu içti ve cadının söylediği gibi delirdi. Kral ve mabeyincisi zekilik yaptıklarını düşündüler fakat o kadar delinin içinde akıllı olmak "normal"  olmamaktı.

Ve o gün boyunca insanlar dar sokaklarda ve pazar yerlerinde birbirlerine şundan başka bir şey söylemediler: "Kral delirmiş, kral ve mabeyincisi akıllarını yetirmiş. Kuşkusuz deli bir kral tarafından yönetilemeyiz."

Kral, akşam bir kuyudan kadehin doldurulmasını emretti ve kadehten bol bol içti ve mabeyincisine de içirdi.

Ve uzak Virane kentinde büyük bir sevinç yaşandı. Çünkü kral ile mabeyincisi de artık halk gibi deli olmuştu.

Toplumun kriterlerine uyulmazsa, dışlanma durumu yaşanılıyor bu doğru bir tespit fakat  toplumdaki  "başkası ne der?" algısını yıkmak  için kral gibi deli olmak mı hakiki olandır. Bu mudur idealler çerçevesinde yaşamak. Topluma ayak uydurmak, onlar arasında barınmak için deli olmak mı yoksa daima iyi ve doğruyu isteyip ona yönelmek mi?

    Krala karşıt bir örnek olarak  Aydınlanma felsefesinin, ödev ahlakının babası Kant efendiyi ortaya  koyarım ben de. Immanuel Kant "her ne olursa olsun iyiyi iyi olduğu için iste, ne bir çıkar için ne de fayda için. İyi sadece iyi olduğu için istenmelidir" diyor.

Örneğin bir bakkal, müşterisini on liralık bir ürünü on beş liraya satmak istiyor sonra kendi kendine düşünüyor. "Ben bu ürünü on beş liraya satarsam ve müşteriyi kandırdığım anlaşılırsa benden alışverişi kesebilirler" der ve on liralık ürünü on liraya satar müşterisini kandırmaz. Bu  durum ne kadar ahlakidir.  Kant'ın ödev ahlakına göre bu durum ahlaki değildir. Çıkarı için iyilik eylemi sergilenmiş ise bu durum iyilik değildir. İyiyi iyi olduğu için istemek bu amaca hizmet etmek gerekir.

Şimdi hayatınızı düşünün, yaşamınızı, eylemleriniz iyiyi iyi olduğu için mi istersiniz yoksa toplumun kurallarına ayak uydurup ahlaklı görünmek adına mı?

Kral gibi deli olmak mı, Kant gibi akil olmak mı siz karar verin.

Yazarın Yazıları