Dr. Mahmut AKYILDIZ
  • 01/01/1970 Son günceleme: 16/02/2012 23:11
  • 15.451

Günümüzden 100 yıl kadar önce 40 yıl civarında olan ortalama insan ömrü bugün gelişmiş toplumlarda 80 yaş sınırını zorlamakta, bizim ülkemizde de neredeyse 70 yaş civarına ulaşmış bulunmaktadır.

Ancak, bugün insanları tehdit eden ölüm nedenleri bundan 100 yıl öncesine göre çok daha farklıdır. O zamanlar büyük toplumsal tehdit olan infeksiyonlar bugün çok daha az ölüme yol açmaktadır. Buna karşılık kalp ve damar hastalıkları en önemli toplumsal sağlık sorunu olarak kendisini göstermektedir.
Bugün için toplumdaki ölüm nedenlerinin yarıya yakını kalp ve damar hastalıklarından ötürü olmaktadır. En yakın takipçi olan tüm kanserler bu miktarın yansına ancak ulaşmaktadır.
Toplumu bu kadar ciddi şekilde tehdit eden ve de etmeye devam edecek olan koroner arter hastalığım tanımaya çalışacağız.

KORONER DAMAR HASTALIĞI NEDİR?

24 saat durup dinlenmeden vücuda kan pompalayan kalbin bu işin üstesinden gelebilmesi için yeterli besin ve oksijene gereksinimi vardır. Bu gereksinimi kalbin koroner damar sistemi denilen çok gelişmiş damar ağı karşılar.

Kalbin sağında ve solunda olmak üzere iki ana koroner damar vardır. Bu iki ana koroner kalbin yüzeyine bir ağacın dal ve dalcıkları gibi yayılır.
Koroner damarların herhangi bir nedenle daralıp görevini yerine getirememesine koroner yetersizliği diyoruz.

Tam tıkanmanın sonucu ise o bölgenin tam anlamıyla kansız ve görev dışı kalması demek olan Akut Kalp İnfarktüsü'dür.

Koroner damarların en başta gelen daralma ve tıkanma nedeni damar sertliğidir (Ateroskleroz).
Damar sertliği, damar iç duvarlarında ölü hücreler, yağ ve kireçten oluşan plakaların damarların iç çapım daraltmağıdır. Daralma yavaş yavaş ilerler ve damar %70 oranında daraldığında kalbin beslenmesinde tehlike çanları çalmaya başlar. Özellikle zorlayıcı bedensel hareketler, sinirlenme ve yemek yeme gibi kalbin işinin arttığı durumlarda, bu işler için yeterli kan gelmeyince kişiyi özgün bir ağrıyla uyarır.
Ağrı daha çok göğsün ortasında, sırtta, sol omuz ve kolda, bazen göğsün sağ yanında mide bölgesinde, çene hatta dişlerde hissedilebilir.

Ağrı yanma, baskı, sıkışma, kunt ezilme biçiminde olabilir. Eforla artış gösterip, eforun kesilmesiyle azalarak kaybolan ağrının süresi genellikle yarım saati geçmez.
 
KORONER KALP HASTALIĞININ (KKH) GÖRÜLME SIKLIĞI

Koroner kalp hastalığı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en başta gelen ölüm ve hastaneye yatma nedenidir.
Koroner kalp hastalığının görülme sıklığı ve ölüm oram ülkeler ve bölgeler arasında büyük farklılıklar gösterir.
Kuzey Amerika ve Avustralya gibi sigara, yüksek tansiyon ve hiper kolesterolemiye savaş açan ülkelerde KKH görülme sıklığı düşerken, risk faktörlerinin olumsuz etkilendiği Doğu Avrupa ülkelerinde KKH sıklığı artmaktadır.

Ülkemiz de, çoğunluğu genç olan 72 milyon nüfuslu gelişmekte olan bir ülkedir. KKH görülme sıklığı yaşla birlikte artma gösterdiğinden ve ülkemizde yüksek oranda olan sigara, içki, doymuş yağlardan zengin diet, hipertansiyon, şişmanlık gibi faktörler KKH riskini önemli derecede arttırdığından yakın bir gelecekte ülkemizde KKH yaygın bir hal alacağı endişesi bulunmaktadır.

Halen ülkemizde yaklaşık 2 milyon kişinin koroner kalp hastası olduğu ve her yıl buna 200 bin yeni vakanın eklendiği, gerekli önlemlerin alınmadığı taktirde 2010 yılında bu rakamın 3,5 milyona ulaşması beklenmektedir.

KKH' nin ilk ortaya çıkışı 1/4 oranında ani ölümle olur, yani o zamana kadar sağlıklı olan bir kişi ani ölümle kaybedilir. Yaklaşık 1/3 vakanın ilk kez myokard infarktüsü (kalp krizi) ile, bir diğer 1/3 oranında kesimin eforla gelen göğüs ağrısı ile ortaya çıkar.

Myokard infarktüsü sonrasında bir yıllık ölüm oram % 30 civarındadır. Toplumdaki her beş kişiden birisi kalp ve damar hastalığına yakalanmakta ve toplumdaki her 6 kişiden biri 65 yaşından önce kalp ve damar hastalığı nedeniyle ölmektedir.

Kalp ve damar hastalıkları ile ilgili bu sonuçlar toplumsal maliyet açısından da önemlidir.
Örneğin ABD'de kalp ve damar hastalıklarının açtığı 1 yıllık maliyet 500 milyar dolar gibi gerçekten büyük bir rakamdır. Olayın bu yönünden bakıldığında, bu hastalıkla mücadelenin sonucunda kurtarılacak hayatlar olduğu kadar, tasarruf edilecek ve başka şekilde toplumun yararına harcanabilecek fonlar vardır.

Amaç sağlıklı ve uzun yaşamak olduğuna göre toplumları tehdit eden sonuçlan vahim bu felaketten kurtulmak için neler yapabiliriz.
 
KHH'ından KORUNMA

Birincil korunma; hiç hasta olmamış olanlarda hastalığın oluşmasını engellemeye yönelik girişimler.
İkincil korunma; Hastalığa tutulmuş olanlarda risklerin ve hastalığın ilerlemesini önlemeye yönelik girişimler.

Birincil korunmada konunun muhatabı tüm toplum olduğundan olayın sosyal ve ekonomik boyutu çok büyüktür. Bu yüzden de birincil kapsamındaki kişilerin karşı karşıya oldukları risklerin belirlenmesi ve kişilerin risk durumuna göre kategorize edilmesi gereklidir.
 
KKH'nin GÜNÜMÜZDE KABUL EDİLEN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

1-  Yaş (Erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaş ve üstü, ayrıca erken menapoz)
2-  Aile öyküsü (Birinci derece akrabalardan erkekte 55, kadında 65 yaşından önce KAH bulunması)
3-  Sigara içiyor olmak
4-  Hipertansiyon (Kan basıncı > 140/90 mmHg üstü)
5-  Hiperkolesterolemi (Total kolesterol > 200 mg)
6-  LDL Kolesterol (130 mg üstü ise)
7-  HDL Kolesterol (40 mg altında ise)
8-  Şeker hastalığı
 
YAŞ: Artan yaş KKH riskini artırdığı için bir risk faktörü olduğu söylenebilir. 45 yaş ve üstündeki kişilerde değiştirilebilir risk faktörlerine yönelik olarak daha fazla agresif olmak gerekmektedir.
CİNSİYET: Kişinin cinsiyeti riskin önemli bir belirleyicisidir. 40 yaşlarında erkeklerin KKH'ından ölme riski aynı yaştaki kadınlara oranla 4 kat daha fazladır. Ancak bu fark 70 yaşında yarıya düşer. Menapozdan sonra kadınlarda risk giderek artış gösterdiği için 55 yaşından sonra yaş bir risk olarak ele alınır.
 
KAN YAĞLARI: Kan yağlan total kolesterol ve Trigliserid'lerden oluşur.
Organizmanın hormon ve enzim yapı taşlarından olan kolesterol üç ayrı formülden oluşur.
LDL ve VLDL denen kolesterol zararlı, HDL ise yararlı kolesteroldür.
Günümüzde kabul edilen sınırlar Total kolesterol için 185mg/dl altı, HDL için 40mg/dl'nin üstü, LDL içinde 130 mg/dl'nin altıdır.
Katı yağlar, tere yağı, yumurta sarısı, kırmızı et ve yan ürünleri, yağlı süt ve ürünleri gibi doymuş yağ asitlerinden zengin besinler LDL kolesterolü yükseltir.
Sebzeler, meyvalar, tahıl (fasulye, mercimek), yağsız süt ve ürünleri, sıvı yağlar ve beyaz etlerin kolesterolü düşüktür.
Araştırmalar, nabzı %50 artıran bir tempoda günlük yarım saatlik yürüyüşlerin bir ayda LDL'yi % 40 düşürdüğünü göstermiştir.
Kolesterolün % 1 azalması, kalp krizi riskini % 2 azaltmaktadır.
Örneğin: Kolesterolünüz 250 mg iken, 225 mg'a düşürülürse (% 10) kalp krizi olasılığı % 20 azalacaktır.
Japonya'da ortalama kolesterol 150 mg düzeyindedir. Japonya'da kalp krizi nedeniyle ölümlerin oranı % 7'dir. Oysa gerek bizde gerek ABD'de bu oran % 45'dir.
Kolesterol düzeylerinin düşük olduğu bir ülkeden bu düzeylerin yüksek olduğu bir ülkeye göç eden insanlarda bir kuşak sonra hem kolesterol düzeyleri hem de KKH sıklığı göç edilen ülkeyle aynı düzeye ulaşmaktadır.
Halen ülkemizde 8 milyon yurttaşımızın 200 mg'dan 2 milyon kişinin de 240 mg/dl'den yüksek kolesterol düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.
 
YÜKSEK TANSİYON (Hipertansiyon)

Erişkinlerde büyük tansiyonun > 140 mmHg, küçük tansiyonun > 90 mmHg bulunması hipertansiyon olarak tanımlanır.

Hipertansiyon KKK'nm hem yaygın hem de önemli bir belirleyicisidir. Halen ülkemizde 5 milyon Erkek ile 6 milyon kadınımızda hafif veya yüksek tansiyon bulunduğu tahmin edilmektedir.
Tüm kalp ve damar hastalıklarının %35'inde hipertansiyon sorumlu tutulmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda tansiyonda 10 mmg'lık artışın KKH riskini % 25 artırdığı gösterilmiştir.

SİGARA: KKH'nın en önemli risk faktörlerinden biri olan sigara, ülkemizde yaygın kullanımı nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Yaklaşık 16,5 milyon yurttaşımızın sigara içtiği tahmin edilmektedir.
Sigara içenlerde kalp krizi ve kalp'ten ölüm riski içmeyenlere göre erkekte 2,7 kadınlarda 4,7 kat daha fazla bulunmuştur.

Çevresel sigara dumanına maruz kalan bireylerde de (pasif içici) KKH rolü artmaktadır.
Kalp krizi geçirmiş olgularda sigaranın bırakılmasını takiben birinci yılda risk yarı yanya azalmakta ve ikinci yıl içinde de risk hiç içmeyenler düzeyine inmektedir. Sigara faydalı kolesterolü düşürüp, zararlı kolesterolü artırmaktadır.

ŞEKER HASTALIĞI (DİYABET)
Toplumumuzda görülme sıklığı kaygı verici biçimde artma eğiliminde olan bir risk faktörüdür. Diyabetik olgularda damar sertliği daha sık ve erken yaşta görülmektedir.
Diyabet, KKH riskini erkeklerde 2, kadınlarda 4 kat artırmaktadır.
Kalp krizi geçirmiş diyabetik olgularda hastane içi ölüm, diyabeti olmayanlara göre % 50 daha fazla ve 2 yıllık ölüm oranının 2 kat sık olduğu saptanmıştır.
 
FİZİKSEL İNAKTİVİTE
Fiziksel aktivite azlığı (sedanter yaşam tarzı) KKH için önemli bağımsız bir risk faktörüdür.
Egzersiz azlığında harcanan kalori azaldığından şişmanlığın yanı sıra insülin direnci, kan lipid bozuklukları, hipertansiyon gibi risk faktörleri ortaya çıkmaktadır.
Düzenli fiziksel aktivite ile kilo azalmakta LDL-Kolesterol ve Trigliserid düzeyleri düşmekte HDL-K düzeyleri yükselmekte, insüline duyarlılık artmakta, kan basıncı düşmektedir.
 
PSIKOSOSYAL ETKENLER
Ruhi depresyon, kaygı durumu, düşmanlık duygusu ve sosyal yakınlık gibi psikososyal etkenlerin KKH riskini artırdığı gösterilmiştir.

Akut kalp krizi sonucu ciddi bir depresyon öyküsü gelecekteki KKH riskini 6 kat artıran bağımsız bir etmen olarak gösterilmiştir.

Düşmanlık ve  öfke  ile KKH  arasında ilişkiyi  destekleyen  çok  sayıda çalışma bulunmaktadır.
Burada KKH'yı kısaca özetlemeye çalıştım. Tanı ve tedavi yöntemleriyle ilgili başka bir yazıda buluşmak dileğiyle.
 
Riskleri iyi belle; dert edinme, 
Obur olma; ot ye, ak et ye, al et yeme, 
Tütünden ırak dur; oksijenini eksiltme, 
Aşkı, sevgiyi, sevmeyi ihmal etme, 
Rahat ol, hoş gör; çevrenle itişme, 
Yürü, gez, eğlen; evde çöreklenme.
Yazarın Yazıları