Dr. Mahmut AKYILDIZ
  • 01/01/1970 Son günceleme: 21/11/2012 23:11
  • 13.657

Koroner kalp hastalığı sonucu ortaya çıkan kalp krizleri en tehlikeli sağlık risklerimizden biridir.

Kalp hastalıklarının birinci sebebi kalbi besleyen koroner damarların şu veya bu nedenle daralıp tıkanmasıdır.

Önlenebilir sağlık sorunları arasında olmasına rağmen her yıl binlerce insanı bu krizler sonucu kaybediyoruz. Daha önceden kalp krizi geçiren birinde yeni bir kalp krizi ihtimali maalesef her zaman var, muhtemel yeni kalp krizlerinden korunmak için yapılması gerekenler de var.
NASIL KORUNUCAĞIZ?
Korunmanın ilk basamağı, öncelikle ilk kalp krizine yol açan birinci nedenin kontrol altına alınması olmalıdır. Şeker hastalığı olan birinde kan şekerini daha dikkatli izlemek, hemoglobin A1c değerlerinin yüzde 6-6,5 rakamlarını geçmesine müsaade etmemek önemlidir. Çok yüksek LDL kolesterolü olan kalp krizi geçirmiş birinde LDL kolesterolü 100 rakamlarının üzerine çıkarmamak, çok düşük HDL kolesterolü olan birinde ise HDL’yi 40’lı rakamların üzerinde tutmaya çalışmak lazımdır.
Özellikle HDL düşüklüğü olanlarda eğer bir trigliserid yüksekliği de mevcutsa trigliserid seviyelerini 200’lü rakamların altına çekmek gerekmektedir. Tabi bu önlemlere mutlaka fazla kiloları vermeyi, göbek çevresinin kadınlarda 88 cm, erkeklerde 100 cm’yi geçmemesini de eklemek zorundayız.

Özellikle şeker hastalarında kan şekeri ve kolesterol yüksekliği bir aradaysa bu iki tehlikeyi mutlaka kontrol altına almalıyız. Özellikle 50’li yaşların altında kalp krizi geçirenlerin, şeker hastalarının, fazla kilolu göbekli, insülin dirençli, düşük HDL kolesterollü ve aşırı yüksek trigliseridli olanların “ikinci bir kriz” bakımından uyanık olmalarında fayda var.

Yeni yapılan çalışmalara göre pek çok besin gibi etin de “azı karar, çoğu zarar!” Kırmızı et faydalı, gerekli, hatta vazgeçilmez bir besin ama gereğinden fazla tüketildiğinde ömrü bile kısaltıyor!
 
Fazla miktarda kırmızı et tüketiminin kalbe, tansiyona iyi gelmediği, damar sertliğini tahrik edip kanseri tetikleyebildiği, dahası vücuda fazla miktarda kimyasal girişine (hormonlar, antibiyotikler) yol açabildiği biliniyor.

Sorunlar sadece kırmızı etin çok fazla yenmesi ile de sınırlı değil. Yediğiniz etin cinsi, pişirilme biçimi ve hazırlanışı da sağlığı doğrudan etki ediyor. Kömürde pişirilen yani ateş üstünde dumanı tüttürülerek hazırlanan, yani ateşle doğrudan temas eden veya tütsülenen kırmızı etler için çok daha ciddi uyarılar var. Bu etlerde bazı kanserojen maddelerin fazlaca bulunabileceği uyarısı yapılıyor. Pek sevdiğimiz ateşte ızgara kırmızı et tüketimini mümkün olduğu kadar sınırlamalıyız. 
Olabildiği ölçüde “tanıdık, bildik kasaplardan, kaynağı belirli yerlerden” kırmızı et tüketmeye çalışmalıyız.

Haftada 2–3 porsiyonu geçmemekte ve porsiyonları 80–100 gr civarında tutmaya, kırmızı etin yağsız taraflarını yemeye, fırında, buharda ya da tencerede pişmiş et yemeklerini tercih etmekte kararlı olmalıyız.
Yazarın Yazıları