Muharrem ERGÜL
  • 18/04/2016 Son günceleme: 18/04/2016 15:13
  • 5.275

"Biz" dedi... "Ev satmayız!"... Sonra devam etti: "Biz, anahtarı komşuya veririz; o, istediğine satar evi"...

Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Hadi Neziri idi bu sözlerin sahibi...

Benim bir sorum üzerine söylenen bu sözler, masadaki herkesi şaşırtmıştı.

Alışık değildik çünkü biz böyle durumlara... Daha doğrusu -sözde- modern yaşam, bir çok kavramı yerle bir ettiği gibi komşuluk kavramını da yıllar içinde hak ile yeksan etmişti.

Mesele şuydu aslında: Hadi Neziri Bey, Makedonya'nın Gostivar şehrinde oturuyordu. Oradaki evini satıp Başkent Üsküp'te bir ev satın almak istiyordu. Ancak önce evini satması gerekiyordu. Ancak Hadi Bey, bir emlâkçiye gidip, "Al bu evi sat, fiyatı da şudur" demiyordu. Ya ne diyordu?

Anahtarını, yıllarca kader birliği yaptığı ailesinden biri gibi gördüğü komşusuna veriyor ve ona "Bu evi siz ve kendi anlaşabileceğiniz birine satın" diyordu. Ardından komşusuna, "Fiyatını da siz belirleyin" diye ekliyordu.

Hayretler içinde kalmıştık. Masada bulunanların bir kısmının komşuluktan bihaber olduğunu da eklemek isterim bu arada...

Masada bulunanlar içinde Hadi Bey'le eski hukuku olan bir kişi olmam dolayısıyla tekrar söze girdim: "Bu, size has bir davranış mı, yoksa burada yaşayan Türkler hep böyle mi yapar?" dedim.

Hadi Bey, soruma şöyle yanıt verdi: "Hepimiz böyle yaparız. Komşu, akrabadan ileridir bizde... Bu bizim için çok eskiden beri yapageldiğimiz bir davranıştır. Boşuna dememişler, 'Ev alma, komşu al' diye..."

Şaşkınlık, sessizlik ve takdir duyguları, masadaki herkesi sarmış; birimizden diğerine yansıyıp dağılıyordu. Hadi Bey'in sözleri, arkadaş grubumuz arasında hâlâ bugün dahi dillendirilir.

Yaşadığımız çevre ve muhitte, her gün daha bir yok olan komşuluk ilişkilerini görünce, "böyle davranışlara ne kadar çok ihtiyacımız var" diye düşündüm.

Birbirlerine selam vermeyen komşular... 'Selam' bir yana 'zarar' veren komşular... Sudan bir sebep yüzünden kan akıtan komşular... Birbirlerine hasetle bakan komşular...

Nereden nereye geldik. Sakın, "Bizim çevremiz böyle değil!" demeyin. Türkiye'de yapılan bir araştırmayı okudum ve şu sonucu çıkarttım: Komşuluk konusunda biz 'ölmüşüz de ağlayanımız yok'...

Komşuluğun kentleşmeyle birlikte azaldığını söyleyebiliriz. Ancak yanlış kentleşmenin bu azalmayı tetiklediği de bir gerçektir. Doğru ve insani bir kentleşme, komşuluğu böylesi negatif etkiler mi; bu da araştırmaya muhtaç...

Komşuluğun azalmasının önemli etkenlerinden biri de hiç şüphesiz sosyal medya... Bana kimse sosyal medyanın kerametlerinden de dem vurmasın!

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden oluşturulan arkadaş gruplarının yazışmalarını bir arkadaşım gösterdi.

Yazışanların yaşlı başlı komşular olduğunu, birbirlerinin aleyhinde ağza alınmayacak sözler sarf ettiklerini görünce, "Vah, vah..." dedim.

Nereden dereye geldik?

Biz niye böyle olduk?

Her dinin, kültürün ve medeniyetin komşuluk prensipleri olduğunu biliyoruz.

Kimi toplumlar daha sıcak ve canayakın komşuluk ilişkileri kurarlar. Kimi toplumlar da daha bir mesafeli komşuluk ilişkileri kurar.

Genel bir kabul olarak bilinir ki, Müslüman Türkler, daha bir yakın komşuluk ilişkileri kurar. Özellikle de Balkanlar'da yaşayan Müslümanların komşulukları dillere destandır. Anadolu'daki komşuluk ise akrabadan öte bir komşuluktur.

Komşuluk üzerine kitaplar yazılmış, şiirler döktürülmüş, şarkılar, türküler söylenmiştir.

Bütün hadis kitaplarımızda, sahih hadis olarak, "Komşusu açken tok gezen, bizden değildir" yazısı her yerde tekrarlanır durur.

Komşuluk o kadar önemsenmiştir ki, Peygamberimiz Hazreti Muhammed, "Komşu komşunun varisi olacağını zannettim" diye buyurmuşlardır.

Bütün bunlar ortadayken komşuluk ilişkilerimiz her gün biraz daha azalıyor. Komşuluklarımız azaldıkça da yalnızlığımız artıyor. O zaman da daha bir bireyselleşiyoruz, bencilleşiyoruz. Bilmem tehlikenin farkında mısınız?

Yakın çevreden, tanıdıklardan, yaşanmışlıklardan edindiğim kanaat o ki, komşuluk ölmüş, cenazesine de gidecek kimse kalmamış...

Komşuluk ilişkilerinin azalması sonucunda toplum süratle ayrışıyor. Evler ortak yaşam alanı olmaktan çıkıp, modern şehir hapishaneleri haline geliyor.

Şimdi, "Eee, ne var bunda? Bu çağda herkes iş, güç, geçim telaşında... Gemisini kurtaran kaptan; komşuluğa ayıracak vakit de yok" dediğinizi duyar gibi oluyorum.

İşte zaten tüm değerlerimiz, bu şekilde; ilgisizlik ve bencillik yüzünden yok oluyor.

Dikkat edin! Yarın bir gün tabutunuza omuz verecek "Dört inanmış adam" bulamayacaksınız!

Cebinizdeki telefona, masanızdaki bilgisayara, evinizdeki tablete ayırdığınız vaktin binde birini yakın çevrenize ayırmadığınız sürece toplumsal çöküşümüz devam edecektir.

"İyi insanlar iyi atlara bindi gitti diyen Şair, ne kadar da haklıymış" demek istemiyorum.

Benden söylemesi...

Kalın sağlıcakla...

Yazarın Yazıları