Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Komşu gitti / Adı kaldı yadigar

"Biz" dedi... "Ev satmayız!"... Sonra devam etti: "Biz, anahtarı komşuya veririz; o, istediğine satar evi"...

Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Hadi Neziri idi bu sözlerin sahibi…

Benim bir sorum üzerine söylenen bu sözler, masadaki herkesi şaşırtmıştı.

Alışık değildik çünkü biz böyle durumlara… Daha doğrusu –sözde– modern yaşam, bir çok kavramı yerle bir ettiği gibi komşuluk kavramını da yıllar içinde hak ile yeksan etmişti.

Mesele şuydu aslında: Hadi Neziri Bey, Makedonya'nın Gostivar şehrinde oturuyordu. Oradaki evini satıp Başkent Üsküp'te bir ev satın almak istiyordu. Ancak önce evini satması gerekiyordu. Ancak Hadi Bey, bir emlâkçiye gidip, "Al bu evi sat, fiyatı da şudur" demiyordu. Ya ne diyordu?

Anahtarını, yıllarca kader birliği yaptığı ailesinden biri gibi gördüğü komşusuna veriyor ve ona "Bu evi siz ve kendi anlaşabileceğiniz birine satın" diyordu. Ardından komşusuna, "Fiyatını da siz belirleyin" diye ekliyordu.

Hayretler içinde kalmıştık. Masada bulunanların bir kısmının komşuluktan bihaber olduğunu da eklemek isterim bu arada…

Masada bulunanlar içinde Hadi Bey'le eski hukuku olan bir kişi olmam dolayısıyla tekrar söze girdim: "Bu, size has bir davranış mı, yoksa burada yaşayan Türkler hep böyle mi yapar?" dedim.

Hadi Bey, soruma şöyle yanıt verdi: "Hepimiz böyle yaparız. Komşu, akrabadan ileridir bizde… Bu bizim için çok eskiden beri yapageldiğimiz bir davranıştır. Boşuna dememişler, 'Ev alma, komşu al' diye…"

Şaşkınlık, sessizlik ve takdir duyguları, masadaki herkesi sarmış; birimizden diğerine yansıyıp dağılıyordu. Hadi Bey'in sözleri, arkadaş grubumuz arasında hâlâ bugün dahi dillendirilir.

Yaşadığımız çevre ve muhitte, her gün daha bir yok olan komşuluk ilişkilerini görünce, "böyle davranışlara ne kadar çok ihtiyacımız var" diye düşündüm.

Birbirlerine selam vermeyen komşular… 'Selam' bir yana 'zarar' veren komşular… Sudan bir sebep yüzünden kan akıtan komşular… Birbirlerine hasetle bakan komşular…

Nereden nereye geldik. Sakın, "Bizim çevremiz böyle değil!" demeyin. Türkiye'de yapılan bir araştırmayı okudum ve şu sonucu çıkarttım: Komşuluk konusunda biz 'ölmüşüz de ağlayanımız yok'…

Komşuluğun kentleşmeyle birlikte azaldığını söyleyebiliriz. Ancak yanlış kentleşmenin bu azalmayı tetiklediği de bir gerçektir. Doğru ve insani bir kentleşme, komşuluğu böylesi negatif etkiler mi; bu da araştırmaya muhtaç…

Komşuluğun azalmasının önemli etkenlerinden biri de hiç şüphesiz sosyal medya… Bana kimse sosyal medyanın kerametlerinden de dem vurmasın!

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden oluşturulan arkadaş gruplarının yazışmalarını bir arkadaşım gösterdi.

Yazışanların yaşlı başlı komşular olduğunu, birbirlerinin aleyhinde ağza alınmayacak sözler sarf ettiklerini görünce, "Vah, vah…" dedim.

Nereden dereye geldik?

Biz niye böyle olduk?

Her dinin, kültürün ve medeniyetin komşuluk prensipleri olduğunu biliyoruz.

Kimi toplumlar daha sıcak ve canayakın komşuluk ilişkileri kurarlar. Kimi toplumlar da daha bir mesafeli komşuluk ilişkileri kurar.

Genel bir kabul olarak bilinir ki, Müslüman Türkler, daha bir yakın komşuluk ilişkileri kurar. Özellikle de Balkanlar'da yaşayan Müslümanların komşulukları dillere destandır. Anadolu'daki komşuluk ise akrabadan öte bir komşuluktur.

Komşuluk üzerine kitaplar yazılmış, şiirler döktürülmüş, şarkılar, türküler söylenmiştir.

Bütün hadis kitaplarımızda, sahih hadis olarak, "Komşusu açken tok gezen, bizden değildir" yazısı her yerde tekrarlanır durur.

Komşuluk o kadar önemsenmiştir ki, Peygamberimiz Hazreti Muhammed, "Komşu komşunun varisi olacağını zannettim" diye buyurmuşlardır.

Bütün bunlar ortadayken komşuluk ilişkilerimiz her gün biraz daha azalıyor. Komşuluklarımız azaldıkça da yalnızlığımız artıyor. O zaman da daha bir bireyselleşiyoruz, bencilleşiyoruz. Bilmem tehlikenin farkında mısınız?

Yakın çevreden, tanıdıklardan, yaşanmışlıklardan edindiğim kanaat o ki, komşuluk ölmüş, cenazesine de gidecek kimse kalmamış…

Komşuluk ilişkilerinin azalması sonucunda toplum süratle ayrışıyor. Evler ortak yaşam alanı olmaktan çıkıp, modern şehir hapishaneleri haline geliyor.

Şimdi, "Eee, ne var bunda? Bu çağda herkes iş, güç, geçim telaşında… Gemisini kurtaran kaptan; komşuluğa ayıracak vakit de yok" dediğinizi duyar gibi oluyorum.

İşte zaten tüm değerlerimiz, bu şekilde; ilgisizlik ve bencillik yüzünden yok oluyor.

Dikkat edin! Yarın bir gün tabutunuza omuz verecek "Dört inanmış adam" bulamayacaksınız!

Cebinizdeki telefona, masanızdaki bilgisayara, evinizdeki tablete ayırdığınız vaktin binde birini yakın çevrenize ayırmadığınız sürece toplumsal çöküşümüz devam edecektir.

"İyi insanlar iyi atlara bindi gitti diyen Şair, ne kadar da haklıymış" demek istemiyorum.

Benden söylemesi…

Kalın sağlıcakla…

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER