Muharrem ERGÜL
  • 26/01/2016 Son günceleme: 12/02/2016 12:50
  • 13.251

"Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?"

Necip Fazıl Kısakürek ölümü böyle özetliyordu. Malumunuz, İşadamı Mustafa Koç, geçtiğimiz günlerde Beykoz Devlet Hastanesi'nde vefat etti. "Ölülerinizi hayırla yâd ediniz" Peygamber buyruğu üzerine, Mustafa Koç'a rahmet diliyorum.

Mustafa Koç'un vefatı üzerine gazeteler her dönemin modasına uyarak, Koç ailesinin şeceresini yayınlamayı da ihmal etmediler. Herkes bir taraftan bir manevi iklimle kendini ilişkilendirmeye çalışıyor. Ancak bilinmeli ki, her nefis kendinden sorumlu.

Koç ailesinin büyüğü ve Koç Holding'in Kurucusu Vehbi Koç'un İslam Tasavvufu'nun önemli isimlerinden Melami tarikatının kurucusu Hacı Bayram-ı Veli'nin 18. kuşaktan torunu olduğu şimdi gazetelere haber oluyordu. Oysa emekli büyükelçi Fuad Bayramoğlu'nun yıllar önce yayınladığı aile şeceresinde bu bilgi zaten mevcuttu. Ancak geniş kesimler, şimdi Koç Ailesi'nin önemli bir İslam’ın Mutasavvıfı'nın soyundan olduğunu öğrenmiş oldular.

Böyle bir soydan gelme ne ifade eder? Çok mu önemli? Bence de çok mu önemli? Ancak geniş kesimlere İslam Tasavvuf geleneğinin köşe taşları olan tekkeleri ve tarikatları hatırlatması açısından belki bir önem taşıyabilir.

İslam Tasavvuf ekollerinin farklı yorumlarının hayat bulduğu yerlerdir tekkeler. Tabiri caizse o günün de sivil toplum kuruluşlarıdır. Tekkeler üzerinde çok konuşulup, tartışıldığı için fazla yorum yaparak sizleri yormak istemiyorum. Ancak faal oldukları dönemde önemli sosyal boşluklar tekkelerle dolduruldu. Edep ve hayâ oralarda öğrenildi. Müzik ve birçok farklı sanat oralarda icra edildi. Osmanlı'nın son dönemlerinde tekkelerin farklı bir mecraya girmesi sonucu 1925 yılında çıkarılan bir yasayla kapatılarak, malları Vakıflar Kurumu'na devredildi. Bazı tekkeler halen müze ve kültür merkezi olarak faaliyetlerini devam ettirmektedirler.

Dedik ya Mustafa Koç Beykoz'da vefat etti ayrıca Melami Tarikatı'nın kurucusu Hacı Bayram-ı Veli'nin 20. kuşaktan da torunu... O zaman Beykoz özelinde tekkelere bakalım:

Ulaşabildiğim kaynaklarda Beykoz'da toplamda 14 tekkenin var olduğunu öğreniyorum. Bu 14 tekkenin 10'unun yerleri biliniyor, kalan 4 tekkenin yeri ve detay bilgisine yazık ki elimizde yok.

1- Yuşa Tepesi Nakşibendî Tekkesi

Ünü ülkemiz sınırlarını aşmış bir tekkedir. Birçok ünlü yazar ve seyyah bu tekkeden söz etmiştir.

Beykoz Yuşa Tepesi, 438 Ada 2 Parsel "Sultan Süleyman Vakfı'ndan Yuşa Cami ve Dergâhı" olarak resmi kayıtlarda adı geçiyor. Ayrıca burada günümüz ölçülerini aşan Yuşa Peygambere ait olduğu söylenen uzunca bir mezar da bulunmaktadır.

Yuşa Tepesi'nde mescit, tekke ve mezar bugün İstanbul'un en çok ziyaret edilen ruhaniyeti yüksek mekânlarından biridir.

2- Şeyh Kadir Efendi Nakşibendî Tekkesi

Asya topraklarındaki son tekkelerden biridir. Milli mücadele yıllarında Anadolu'ya giden silahların bir bölümü bu tekkeden gönderilmiştir. Yalıköy Serviburnu Caddesi 441 Ada, 26 Parsel "Medine-i Üsküdar'a muzafe Beykoz Kazası dahilinde Yalı Karyesi nam mahalde Serviburnu mevkiinde kain tarika-ı aliyye-i Nakşibendiyyeden Mehmet Emin Efendi İbn-i Bahaeddin bin ABdullah bin Şeyh Veliyyüddin Efendi'nin 16 şaban 1340 tarihli vakfiyyesi" diye kayıtlarda geçmektedir.

Uzun yıllar tekke binası ikamet olarak kullanılmıştır. Halen harap haldedir.

3- Serbostani Tekkesi

Bu tekkeyle ilgili elimizde yeterli bilgi yoktur. Yalıköy Çayır Caddesi'nde 445 Ada 2 Parselde bulunur. Tekke binası onarımdan geçmiştir ve ikametgâh olarak kullanılmaktadır.

4- Beykoz Çayır Rufai Tekkesi

Bu tekkeyle ilgili tek kayıt, Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarındaki bilgidir. Çayır Caddesi 449 Ada 26 Parsel'deki Rufai Tekkesi kaydıdır. Ayrıca Şeyh Ethem Sırrı Efendi'nin iki mısrası da tekkenin varlığını doğrulamaktadır.

"Ruafi Hazreti'nin tekkesi pek canişin oldu

Çayır-ı Beykoz bu dergâhla makam-ı aşkın oldu"

5- Akbaba Tekkesi

Fatih'le birlikte İstanbul'un fethine katılan ve köye adını veren Bektaşi Şeyhi Akbaba Mehmet Efendi tarafından kurulmuştur. III. Murat Dönemi harem dairesinin nüfuzlu kadın kethüdası olan Canfeda Hatun, bir ara sahipsiz kalan bu tekkeyi kendi vakfiyyesine alarak, tekkenin devamını sağlamıştır. Ayrıca tekkenin yanına da bir mescit yaptırmıştır. Akbaba Mehmet Efendi Bektaşi Tekkesi, 1826'da Sultan II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı bağlantısı sebebiyle kapatılarak, Nakşibendîliğe devredilmiştir. Tekke yeri el an Canfeda Hatun Cami'nin yanında boş olarak durmaktadır.

6- Şeyh Ahmet Efendi Bedevi Tekkesi

Beykoz Merkez Mahallesi'ndeki iki tekkeden biridir. Kavak Dere Caddesi 367 Ada, 3 Parsel sayılı yerdedir. Bu mahalle geçmişte Ermeni Mahallesi olarak bilinir.

7- Mehmet Tevfik Efendi Şabani Tekkesi

Eski adıyla Karacaburun, bugünkü adıyla Kelle İbrahim Caddesi'nde 377 Ada 27 Parsel sayılı yerdedir. Mülkiyeti özel şahıslarda olup, tekke binası metruk haldedir.

8- Raufiye Efendi Şabaniye Tekkesi

Kanlıca'dan Çubuklu'ya giderken, İskender Paşa Cami'ni geçince sağınızda, bir ucu Mihrabat Caddesi'ne ve öbür ucu Hacı Muhyiddin Sokağı'na açılan Kasap Ahmet Sokağı'nda Hayrat-ı Şerife kayıtlarında bir Şabaniye Tekkesi görülüyor. Şabani Şeyhi Rauf Efendi'nin Üsküdar'da bir tekkesi görülüyor.

9- Ataullah Efendi Nakşibendî Tekkesi

Kanlıca Mahallesi, Mihrabat Caddesi 20 pafta 141 Ada 11 parselde yer almaktadır. Tekke ve müştemilatları günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Bugün bir kültür merkezi konumundadır.

Nakşibendî şeyhlerinden Seyyid Mehmet Ataullah Efendi (ölümü 1789) tarafından muhtemelen II. yüzyılın üçüncü çeyreğinde tesis edilen bu tekkenin vakfiyesi, baninin damadı ve halefi olan Amasyalı Şeyh Ubeydullah Efendi (ölümü 1826) tarafından düzenlenmiştir. 1925'ten sonra terk edilen ve zamanla harap olan bu tekke 1976'da çevre sakinlerince kısmen onarıma tabi tutulmuş, cami olarak kullanılan tekke binasına bir de minare eklenmiştir.

Günümüzde tekke ve çevresi yeniden onarılarak, bir bütün olarak cami ve klasik sanatlar merkezi olarak varlığını sürdürmektedir.

10- Nazif Dede Nakşibendî Tekkesi

Otağtepe Ayazma Caddesi Setüstü Sokağı 54 Ada, 78 Numaralı parselde Rumi Mehmet Efendi Vakfı'na bağlı bir tekkedir. Aynı adada 89 numaralı parselde de bir meşrutası mevcut idi.

Buraya kadar olan tekkeler, yeri belli olan tekkelerdir. Yeri belli olmayan fakat kayıtlarda adı geçen 4 tekke daha vardır. Şeyh Süleyman Efendi Halveti Tekkesi, Şeyh Seyyid Efendi Bedevi Tekkesi, Şeyh Kamil Efendi Tekkesi ve Yardımcı Baba Kadiri Tekkesi...

Bir ölümün ardından önemli dini ve kültürel değerimiz olan tekkelerimizi hatırladık. Tekke de neyin nesi, gerici yuvası falan sakın demeyin; yanılırsınız.

Bugün "edeb ya hu" diyen kurumumuz neredeyse hiç kalmadı.

Kalın sağlıcakla...

Yazarın Yazıları