“Yozlaşmış dindar kesimin başka bir iğrençliğiyle merhaba diyoruz son birkaç gündür doğan güne yine!
”
Kızılcık şerbetini içtik
Yozlaşmış dindar kesimin başka bir iğrençliğiyle merhaba diyoruz son birkaç gündür doğan güne yine! İstiklal Marşı’na imzasını atmış ünlü şairimizin adını taşıyan bir şahıs ve o şahsın ifşa olmasıyla birlikte ortaya çıkan uyuşturucu, fuhuş, toplu seks ve kim bilir başka nelerin rezilliği… Ve öğreniyoruz ki, yine kadınları mal gibi kullanmış bu mübarek muhafazakâr “erkek” efendiler!
Toplumumuzun bu denli yozlaştığı başka bir zaman dilimi görülmemiştir. Uyuşturucu, fuhuş, lüks, marka düşkünlüğü, seks, tehdit- kaset, rüşvet… Kimin eli kimin cebinde belli değil… Kayınpeder geliniyle, damat kaynanasıyla, gelin bacanakla, enişte baldızla… Sonradan görmelik, israf, azma, özenti… Eşeğe, bebeğe, devlet yurduna sığınmışına istismarda bulunan şerefsiziyle ülkemiz açısından eşi benzeri görülmemiş bir utanç dönemdeyiz. Milletimizin koca Meclis’inde bile taciz olayı gündemde.
Sanırım ahlaksızlık, hiçbir dönemde Türkiye’de bu denli toplumun damarlarına nüfuz etmemiştir. Görüntüde mütedeyyin muhafazakâr; gelgelelim buz dağının altında yok yok mübarek!
Ayakların baş, başların ayak olduğu bir toplumdan yozlaşma dışında ne beklenir ki?
Kısacası: Biz millet olarak acı şerbeti çoktan içmişiz, geçmiş olsun! Bismillah diye diye, bakara -makara diye diye içtik üstelik… “Helal” diye diye içtik…
Aynı bu yazıya başlığını veren o ünlü dizideki gibi, görüntüde dindar ancak her türlü rezilliğin yaşandığı Kızılcık Şerbeti ailesi gibiyiz.
Umarım bir gün bağırsaklarımız temizlenir!
“Şu ezanlar ki, şahadetleri dinin temeli”
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy ne demişti kıymetli marşımızın bir dizesinde: “Şu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli ebedi yurdumun üzerinde benim inlemeli.”
O ezanlar ki, 5 vakit okunur bu memlekette. Okunur da Allah’ı hatırlatır bize, ahireti hatırlatır, ölümü hatırlatır, sevabı ve günahı hatırlatır, kul hakkını hatırlatır, paylaşmayı, sevgiyi ve şefkati hatırlatır, yaradan önünde bir Vav harfi gibi eğilebilmeyi hatırlatır değil mi?
Yani öyle olmalı en azından; hatırlatmalı.
Ne var ki; bunca rezilliğin yaşandığı bir ülkede sormadan edemiyorum ben: Biz bu mübarek ezanı neremiz ile dinliyoruz be kardeşim?
29 Mayıs Üniversitesi
Geçtiğimiz günlerde 29 Mayıs Üniversitesi, Türkçenin Sesi Kulübü’nün düzenlediği bir programa katıldım. Misafir olarak katıldığım bu etkinlikte, kulüp üyesi üniversiteli gençler tarafından o kadar güzel bir ev sahipliğiyle ağırlandım ki, bu yazıyla onlara teşekkür etmek istedim.
Sevgili gençler! Türkçe konusunda yapılacak o kadar çok iş, düzeltilecek o kadar çok yanlış var ki! İsmi harika olan bir kulüp kurmuşsunuz. Umarım çok güzel etkinliklere imza atmaya devam edersiniz!
Bu vesileyle, herkesi üniversitelerimizin düzenlediği halka açık etkinliklere misafir olmaya davet ediyorum. Bu, üniversite ile halk etkileşimini arttıracak ve topluma kesinlikle katkı sağlayacaktır. Gençler için de motivasyon arttırıcı olacaktır.
Aslan ve kaplan ve eşek ve çimen ve mavi ve yeşil!
Bilenler bilir, masal anlatmayı da, hikaye anlatmayı da çok severim. Dayanamayıp bir de böyle yazılarımda paylaşıyorum işte zaman zaman. Zira masallardan, mesellerden çıkarılacak o kadar güzel dersler var ki biz iki ayaklılar için! Tabii alana! Buyurun size bir tane daha:
Eşek ile kaplan bir gün ormanda karşılaşmışlar.
Eşek, kaplana: “Hey kaplan, çimenler nasıl da mavi!” demiş. Kaplan karşı çıkmış eşeğin söylediğine: “Hayır, çimenler mavi değil şaşkın, yeşil!” demiş.
Yeşil-mavi, yeşil mavi derken bu ikisi şiddetli bir kavgaya tutuşmuşlar.
Bakmışlar ki, olacak gibi değil, en sonunda ormanın kralına danışmaya karar vermişler. E ne de olsa kral. O en doğrusunu bilir!
Gitmişler haşmetli aslanın huzuruna.
“Sevgili Kralım!” demiş eşek. “Çimenler mavidir, değil mi efendim?”
“Evet! Mavidir” demiş aslan…
Eşek çok sevinmiş bu cevaba. Kaplan ise şaşkın.
“Yaa, gördün mü?” demiş eşek, kaplana. Bir de nanik yapmış. “Kralım” demiş: “bu kaplan sürekli benimle kavga ediyor. Onu cezalandırın lütfen!”
“Aynen öyle olacak!” demiş aslan Kral. “Kaplana bundan böyle 7 yıl süreyle konuşmama cezası veriyorum!”
Bu ceza tabii ki eşeği çok memnun etmiş. “Çimen mavi, çimen mavi” diye diye ve mutluluktan çifteler ata ata uzaklaşmış aslan ile kaplanın yanından.
O gittikten sonra, kaplan şaşkınlık içinde krala sormuş:
“Kralım, beni neden cezalandırdınız? Çimenlerin yeşil olduğunu siz de biliyorsunuz!”
“Evet” demiş aslan. “Çimenler yeşildir.”
“E o zaman, niye ceza aldım ben?”
“Seni cezalandırdım çünkü bir deliyle münakaşa ederek, zamanını boşa harcadın ve beni de bu gereksiz tartışmayla meşgul ettin. Sen çok iyi biliyorsun ki, eşek için cevabın doğruluğu hiç de önemli değil. Onun için önemli olan tek şey, kazanmak. Sen bunu bilmene rağmen onunla tartışmaya girdin. Şimdi bu cezayı hak edip etmediğini iyice bir düşün bakalım!”
İşte böyle…
Eşeklik baki…
Ne yazık ki, aslan olamıyorsun her zaman…
Kaplanlık alışkanlığıyla ile konuşuyorsun işte…
Kalın sağlıcakla…
İmza: İnsan olabilme çabasında bir iki ayaklı…
YORUMLAR