Sıkça rastlanan, paraziter ve tehlikeli bir kist hastalığıdır. Hayvanlardan insanlara bulaşır.
Evde kedi, köpek gibi evcil hayvan besleyenler, kırsal kesimde hayvancılıkla uğraşanlar, kentsel bölgede iyi yıkanmamış meyve ve sebzeleri tüketenlerde görülür. Halk deyimi ile kedi-köpek kisti olarak da bilinir.
Hastalıklı hayvanların (özellikle küçükbaşların) hastalıklı organlarının uygun yok edilememesi nedeniyle doğaya yayılan larvalar yiyecek ve içecekleri kontamine ederek hastalığa neden olur. Ayrıca köpekler hastalıklı organları yiyerek ince bağırsağına yerleşen parazitin (ekinokokus yumurtaları) köpeğin dışkısıyla dışarı atılması sonucu hayvanların ayaklarını, arazi eğimi, rüzgâr ve yağmurla yayılır. İnsanların yiyecek ve içeceklerine ulaşır, böylece Kist Hidatik Hastalığı oluşur.
Hastalık avcılar, çiftçiler, çobanlar, kedi-köpek besleyenler, mezbaha ve tabakhane çalışanları ve veteriner hekimlerde daha sık görülmektedir.
Ağız yoluyla alınan hastalık yapıcılar insanın incebağırsağına yerleşir. Kurtçuklar bağırsaklardan portal damar sistemine girerek karaciğere ulaşır, yerleşir. Burada tutunamazsa sağ kalbe oradan akciğere ulaşır. Kan yoluyla başka organlara da ulaşabilir. Bu hastalık insandan insana geçmez.
Kist Hidatik Hastalığı % 65-70 oranında karaciğerde, % 25 akciğerde, kalan oranda vücudun her türlü organ ve dokusunda bulunur.
Hastalığın ilk günlerinde, kistin küçük olduğu zamanda uzun yıllar belirtisiz seyredebilir. Önceleri 2-3 cm. çaplı iken yıllar içinde 14-15 cm.ye kadar büyüyebilir. Kist büyüdükçe bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar.
Karaciğer yerleşmelerinde safra akımını engelleyebilir.
Klinik şikâyetler;
*Karnın sağ üst kadranında ağrı, bulantı, kusma, sırta ve omuza vuran ağrı, sarılık ve kaşıntı şeklinde olabilir.
Akciğer yerleşmelerinde ( Daha çok sağ akciğerde olur ) uzun süre belirti vermeyebilir. Çoğu çekilen akciğer filminden veya tomografisinden sonra ortaya çıkar. İlk belirtisi solunum sıkıntısı şeklindedir. Göğüs ağrısı, öksürük ve kanlı balgam da şikâyetlere ilave olur.
Diğer organ ve sistem yerleşmelerinde o bölgeye ait şikayetler meydana gelir ki; beyin tutulmasında baş ağrısı, kusma, şuur kaybı gelişebilir.
TANI
Tanı koymak kolaydır. Kiste özgü kan tahlilleri yapılır. Ultrasondan faydalanılır. Gerekirse tomografi veya MR çekilir.
TEDAVİ
Tedavi ilaç veya cerrahi şeklindedir. İlaç tedavisinde başarı kısıtlıdır. Son yıllarda girişimsel radyolojinin gelişmesiyle cerrahiye gerek duyulmadan drenaj yöntemiyle tedavi edilmektedir.
Meslek, yaşam şartları, eğitim ve sosyoekonomik düzey, hastalığa yakalanma riskini etkilemektedir. En riskliler parazit mücadelesi yapılmamış enfekte köpeklerle teması olan koyun, keçi, inek gibi hayvancılıkla uğraşan kişilerdir.
Ülkemizde hastalığın sorun olmasının nedenlerinden birisi de kurban bayramlarındaki kesimlerden sonra kistli sakatatları gömmek yerine köpeklere yedirmek veya ortada rastgele bırakarak sokak köpeklerinin kistli organları yemeleridir.
Hastalıktan korunmak için;
Kişisel hijyene dikkat edilmeli,
İçme ve ve kullanma suları temiz olmalı
Çiğ yenen sebze ve meyveler iyice temizlendikten sonra tüketilmeli.
Kesilen hayvanların kist bulunan organları köpeklerin ya da diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülmeli.
Köpek ve kedilere mümkün olduğu kadar çiğ et verilmemeli.
Köpekler gezdirilirken dışkılama halinde dışkı poşete alınarak ağzı bağlandıktan sonra çöpe atılmalı.
Köpeklerin okşanması ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ele, tırnak diplerine geçebilir. Elin ağız ile teması parazitin yumurtalarının alınmasını sağlar. Bu nedenle, özellikle çocukların köpeklere temasından sonra ellerinin bol su ve sabunla yıkanmaları sağlanmalı.
Evcil hayvanların üç ayda bir iç parazitlere karşı ilaçlanmalı, evde 12 yaş altı ya da hamile varsa uygulama iki ayda bir olmalı.
Hayvanlar dostlarımız elbette. Dostlarımızla yan yana ama sağlıkla güzel günler dileklerimle.