A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 29/12/2013 23:11
  • 9.705

Hayretler içinde kalacaksınız, inanmakta biraz zorlanacaksınız, belki de pek hoşunuza gitmeyecek ama ben yine de bu gerçekleri söyleyeceğim.

Çünkü “SEVGİ” bir nimet olduğu halde, yanlış kullanıldığında insanı felâkete ve helâkete götürebilmektedir.

Bu çok ciddi tehlike, herkes tarafından mutlaka bilinmelidir ki korunabilelim…

Şeytan, sadece kötülükleri değil, sevgiyi de kullanarak insanları doğru yoldan çıkarır.

·         Hatta şeytanın SEVGİ ile yoldan çıkardığı insan sayısı, kötülük, sapıklık ve vesveseyle yoldan çıkardığı insanlardan çok daha fazladır… 

Birkaç örnek: Şeytan, Hıristiyan’ların çoğunu, Hz. İsa’ya olan AŞIRI SEVGİLERİ nedeniyle, o yüce Peygambere ulûhiyet verdirerek veya hâşâ “Allah’ın c.c. oğlu”dedirtip birçoğunu küfre düşürmektedir… Yine Şeytan; Alevi kardeşlerimizin bir kısmını da, Hz. Ali’ye olan aşırı sevgilerini kullanarak, birtakım sapık inançlara sevk etmektedir. Böylece kolaylıkla yüce dinimizin dışına çekmektedir. Yani, “İlk halife Hz. Ali olmalıydı”veya hâşâ “Peygamberlik hakkı Hz. Ali’nindi” v.s. diye vesvese vererek, hâşâ Allahın c.c. takdirini bile sorgulama sapıklığına düşürmektedir. Oysa Hz. Ali; Hz. Muhammed (sav.) tarafından övüldüğü için ve O yüce peygambere çok sadık olduğu için, gerektiği kadar sevilmelidir…

Hattâ yine şeytan; tarikatlarda ve cemaatlerde bile bu sevgi tuzağını kullanmakta, şeyhini aşırı sevdirerek, Allah c.c. sevgisini ve Habibullah’ı ikinci-üçüncü plana düşürtmektedir. Bu durum ise o Mü’min için (Allah c.c. korusun) bir çöküştür ve bitişin başlangıcıdır. Tevbe sûresi 24. âyetteki şu ikâzı ilâhi, her şeyi çok net anlatıyor:

-“De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, elde ettiğiniz mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar, size Allah’tan, Resulünden ve O’nun yolunda cihaddan (O'nun yolunda çaba göstermekten) DAHA SEVGİLİ ise Allah’ın (azap) emri gelene kadar bekleyin…” Bu âyetten daha önemli bir delil ve ispat olabilir mi?... 

Her birimizin başında olan bu tür ‘malûm ve meşru gibi gözüken sevgiler’, çok sinsi bir şekilde ve kanser gibi için-için, maneviyatımızı ve ihlâsımızı kemirmektedir.Âyeti kerimede kısmen zikredilen eş, evlât, para, gayrimenkuller, mal-mülk gibi sevgiler yerine, tutulan takımlar ve partiler, müzik, arkadaş, patron, araba, makam, mevki v.s. belki, bunlara benzer meşrû diğer sevgiler, herhalde daha da tehlikelidir…

·         Meşrû sevgiler için bile durum böyle tehlikeli olursa, acaba muzır, maneviyatı hafife alan, Din, İman, ezan ve diğer mukaddesatımıza ters düşen kimseleri sevmek, hakkında durum nasıl olur? Siz düşününüz...

Özetle; bu saydıklarımızı veya hatırlayamadıklarımızdan herhangi birisini, Allah c.c. ve Rasûlüllah (sav) sevgisinin önünde tutmaya başlarsak eğer, ‘bizde de çöküş başladı’ demektir… Çünkü; sevilmeye en lâyık olan, tüm Kâinatı yaratan ve yeryüzünü bizim için tefriş eden, döşeyen, binlerce nimeti bizim için her an yaratıp ikram eden, her ân, her bir zerre ve hücrelerimizle bile çok yakından ilgilenen o yüce Kudret olan Allah’tır c.c… Ve, 5-10 günlük bir seyahatte değil, dünya hayatımızda ve EBEDÎ olan âhiret hayatımızda bizlere rehberlik ve kılavuzluk yapan, kendisini sevenlere ve itaat edenlere şefaatini vaad eden Hz. Muhammed’dir.(S.A.V.) 

  •  

Bir başka âyette de; “Öyle insanlar vardır ki, Allah'tan başkasını Allah’a denk tutar, tıpkı Allah’ı severcesine onları severler.(!!!) Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir. Böyle yaparak(başkalarını daha fazla severek) kendilerine zulmedenler, (!) azabı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuvvet ve kudretin yalnız Allah’a ait olup, Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu, keşke şimdiden bilselerdi! (..’de, keşke tedbir alsalardı…)” [2. Sûre, 165. Âyet.] 

SORU: “Acaba bizim durumumuzu test eden bir sağlama var mı?” Evet var:

Allah’a c.c. ve Resulüne (sav) yapılan hakaretlere gösterdiğimiz tepkiden, eğer KENDİMİZE, PARTİMİZE, ŞEYHİMİZE, EŞİMİZE ve diğer sevdiklerimize hakaret edildiğinde gösterdiğimiz tepki, DAHA ÇOK ise azabı demektir.

Evet, en çok ihmal ettiğimiz ve hafife aldığımız bu konuda, mutlaka tedbir almak zorundayız. Bu işin asla şakası yok!... 

Aslında çok ta zor değil. Gördüğünüz gibi ikaz-ı ilâhiler dünyevi sevgileri bizlere yasaklamıyor. Bu sevgileriniz, “Allah c.c. ve Resûlüne gösterdiğiniz sevgiyi asla geçmesin” diyor. Bunun için de en selâmetli yol ve prensip, Allah c.c. ve Muhammed sevgisini ARTTIRMAKTIR. Bu sevgileri arttırmanın en kesin ve selâmetli yolu iseAllahı c.c. tüm esmâ ve sıfatlarıyla çok iyi tanımaktır.

Bunun da en kestirme ve selametli yolu ise Risale-i Nur ekolüdür. NUR terapilerle Hz. Muhammedi (s.a.v.) de, hem peygamberlik görevi yönüyle ve hem de bizlere olan aşırı şefkat ve merhameti yönüyle çok iyi tanımaktır…

·         Öyle yâ: İnsan tanımadığı ve bilemediği güzellikleri nasıl sevebilir ki?...

Yunus Emre’nin dediği gibi: Yaratılmış olan her şeyi, YARATANDAN ÖTÜRÜ SEVMEK DE, en doğru bir sevgi biçimidir ve bir nevi ibadettir. Vesselâm…

Yazarın Yazıları