Şeref KAÇMAZ
  • 22/05/2021 Son günceleme: 22/05/2021 23:33
  • 4.541

“Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” Hz. Muhammed (s.a.v.)

Efendimiz (s.a.v.) veda hutbesinde yukarıdaki sözü söylerken, Ümmetinin kendisinden sonraki dönemine işaret ederek muazzam bir uyarı yapmıştır. Acaba Ümmet, bu uyarıyı dikkate almış mıdır? 

Neden bugüne kadar İslam Birliği kurulamamıştır? Neden aynı zamanda güçlü ve adil olan Osmanlı İmparatorluğu döneminde bile Arapların birçoğu Osmanlı halifesine ve devletine mesafeli olmuştur? Kimileri adaletine teslim olmuş, kimileri güç karşısında boyun eğmiştir.

Bunu anlamak için bazı gerçekleri hatırlamak, bazı kavramları tekrar gündeme getirmek gerekir.

MEVALİ ne demektir? Bilen dostlarımız mutlaka vardır. Sözlükte, koruyucu, yardımcı, sahip, azat edilen köle anlamına gelir. İslamiyet’ten önce Araplar, azat ettikleri köleleri için kullanırlarmış. Ayrıca, Arapların büyük bir kısmı bu terimi, İslamiyet’ten sonra kendi istekleriyle Müslüman olan, Türkler, İranlılar, Kuzey Afrika halkları, Endülüs’te Berberîler’in ve Mısır’da Kıbtîler’in oluşturduğu Arap olmayan Müslümanları ifade etmek için de kullanmaya başlamıştır.

2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsü "Türkler Mevalidir, İslam’ı temsil edemezler" diye fetva vermiş! Bu fetvayı veren müftüyü de, onun gibi düşünen SUUD başta olmak üzere bütün herkesi de şiddetle KINI-YORUM. Müslümanlar arasına atılan nifak tohumlarının en önemlisi de bu düşüncedir ve maalesef günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Her taşın altında olduğu gibi bu taşın altından da kimin olduğu bellidir aslında.

Tarihi süreçte, Selçuklu ve Osmanlı Devletleri, Dünya’ya hak ve adalet dağıtmışlar, zulme karşı mazlumların yanında olmuşlardır. Gayeleri kuru bir cihangirlik davası değil, İ’la-yı Kelimetullah’tır, İslam Davasıdır. Aziz Milletimiz son bin yıldır İslam’ın bayraktarlığını yapmıştır. Birilerinin İslamiyet öncesinden kalma, atalarının inancı üzerine sapık düşünceleri beslemeleri, bu gerçeği asla değiştirmeyecektir. Bu tespit, günümüze kadar gelen Filistin meselesinin neden çözülmediğini daha iyi anlamamıza ışık tutacaktır.

Yeri gelmişken, Erbakan hocamız, İslam birliğinin çekirdeğini oluşturan, D-8’i kurarken, Neden Arap olmayan Müslüman ülkelerle hareket ettiğini şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. (Mısır halkı Sami ırkından ve Kibti’lerden oluşmaktadır, Arap nüfus olmakla birlikte istisna kapsamında değerlendirilmesi gerekir) Bu konuda daha ayrıntılı bilgi almak isteyen dostlarımız https://developing8.org/ adresini ziyaret edebilirler.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) geçtiğimiz günlerde Filistin gündemli olağanüstü toplantı yaptı. Bu toplantıda alınan karar, İsrail'in zulmü karşısında, Filistin halkının  güvenliğini sağlayacak koruma tedbirlerinin alınmasını BMGK'da gündem yapmak. https://www.oic-oci.org/topic/?t_id=26153&t_ref=16389&lan=en Kararı okuyunca bir uyarı yapmakta fayda görüyorum. Meseleyi sadece Doğu Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya indirgemek isteyenlerin oyunlarına gelmeyelim,Filistin davası, işgal altındaki bütün Filistin topraklarıdır.

Sonrasında yapılan BMGK toplantısında, ABD'nin engellemesi sayesinde maalesef kınama kararı bile çıkmadı. Bundan önce olan oldu. Başka türlü olması da beklenemezdi zaten.  

Bütün Filistin topraklarını İsrail'e verseniz mesele bitecek midir? Elbette hayır. Irak işgalinin, Suriye ve Libya iç savaşlarının, Doğu Akdeniz’de olan bitenin, ABD'nin Ege Denizine tabiri caiz ise çökmesinin, burnumuzun dibine hava, kara, deniz üsleri kurmasının neye hizmet ettiğini bu gün daha iyi anlıyoruz.

Birçok defa ESAM’ın organize ettiği MTB toplantılarına katılma fırsatım oldu. Bu toplantılara katılan ülkeler, özellikle de Arap ülkeleri temsilcilerinin gündeme getirdikleri konular, genelde kendi ülkelerinin lokal sorunları, ekonomik ve siyasi sorunlar, yakın komşuları ile ilgili meseleler vs. olduğunu gördüm. Ümmetin ve insanlığın sorunlarını gündeme getiren bizdik. Tabi Endonezya, Malezya, Pakistan gibi ülkeler ve Müslüman Kardeşler gibi sivil kuruluşların bu konudaki çabalarını da göz ardı edemeyiz.

Kadim tarihimizden ve yakın zamanda yaşadıklarımızdanşunu gördük; Biz Millet olarak ayağa kalkmaz isek, kimsenin ayağa kalkacağı falan yok. Ama biz öyle bir kalkacağız ki, Ümmet arkamızdan gelir mi? gelmez mi? diye düşünmeden, Yardımın ancak Allah’tan (CC) geleceğini bilerek, Dünya’ya yeniden Nizam vermek için kalkacağız. Bu kolay mıdır? Kolay olsa herkes yapar. Mesele bir yerlerden başlamak…

"Yaklaşıyor Yaklaşmakta Olan"

Adaletin Güçlü, Güçlünün de Adil Olduğu Bir Dünya’nın kurulması duası ile Allah’a emanet olunuz.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz