Ekrem TUNCER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 27/02/2014 23:11
  • 14.528

Saadet'e göre Milli Görüş'ü bölen AK Parti, AK Parti'ye göre de Saadet.

 'AK Parti'nin böyle bir iddiası yok.' Denilebilir. Ama durum öyle değil. Erdoğan; 'Milli Görüş gömleğini çıkarttım' dese de uygulamada teşkilatı veya halkın büyük çoğunluğu o gömleği AK Parti'nin üstünde bir bayrak gibi sallandırdılar. 

Örneğin; 'bizde Milli Görüşçüyüz canım, benim gençliğim MGV ocaklarında geçti' gibi teşkilat üst-alt düzey yönetici söylemlerine, Başbakanımızın ara ara 'Erbakan vari' çıkışlarına veya AK Parti'nin yerel seçimlerde kazanmasının sınırda olduğu yerlerde; 'niye oyları bölüyorsunuz?' Gibi önce tatlı sonrada sertleşen ve hakarete, tavır koymaya, baskı uygulamaya kadar giden uygulamalara bakarsak her iki tarafta birbirini 'bölmek' ile suçluyor. 

2002 Seçimleri

Milli Görüş ilk defa iki parti olarak bu seçimlere girdi. Devlet Bahçeli'nin sanki iktidara geleceklermiş gibi erken seçim çıkışı yapması netice verdi ve 3 Kasım'da seçime gidildi. Bu aslında Saadet Partisi'ni hazırlıksız yakalayan bir durum oldu. Çünkü ne Erbakan Hoca ne de Saadet teşkilatları; AK Parti ile aralarındaki farkı ortaya koyacak bir imkâna ve zamana sahip olamadı. Bazıları Saadet'in o seçimde aldığı %2,5 oyu baz alarak dediğime gülebilir. Ama o seçim zamanında yapılsaydı, (2004) Erbakan ve Saadet'li vekiller teşkilatlarla beraber 2 yıl aktif bir rol oynasaydı. En azından Numan Kurtulmuş dönemindeki oya rahatlıkla ulaşılırdı. CemUzan faktörünü de ele alırsak AK Parti % 30’un üstüne çıkamazdı. O koşullarda iyi bir oy ama 3 partili bir meclis olacağından durum çok farklı olacak ve Saadet; seçmen ve destekçileri nezdinde sönük kalmayacaktı.

İşte bu seçimde Saadet Partisi Paşabahçe Gençlik Başkanıydım. İlçe başkanımız Av. Kemal Kaya, SKM başkanımız şimdiki ilçe başkanı Burhan Öz'dü. Şahin Soylu abimiz de bölgemizden 7. Sıra Milletvekili adayımızdı. 16 yaşındaydım ve Ferit İnal lisesinde 1. Sınıfta okuyordum. Okuldan kaçıp seçim çalışmalarına katılırdım. Hatta hiç unutmam, Anons aracıyla okulumuzun önünden geçerken; 'Ferit İnal Lisesi öğretmen ve öğrencilerine Saadet'li günler dileriz' diye seslenirdim.

O dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ne bize geçmiş ne de Ak Parti'de kabul görmüştü. Ortadaydı anlayacağınız. Bizim abilerimizde bu durumu kullanarak Belediyenin halka dağıttığı yardım kumanyalarından yanlış hatırlamıyorsam bine yakın almışlar ve Kavacık'taki SKM merkezimize getirmişler. (Şuanda işlettiğim Kavacık Mangal'ınolduğu yer) O kolileri tek tek açıyoruz ve her bir koliden iki Saadet poşeti doldurarak hemerzak ulaştırılacak kişi sayısını artırıyoruz hem de yardımın bizim tarafımızdan gittiği izlenimini veriyoruz. Ne kadar yanlış bir durum. O zaman için 'biz cihat yapıyoruz, harp hiledir'mantığıyla 'caiz' diye bakıyordum meseleye. Ama şimdi; Allah'tan af diliyorum. 

Seçimden bir gün öncesiydi Üsküdar'da İstanbul Mitingi yapıldıBurhan abi ile ÜsküdarTeşkilatı'nın terasından izlemiştik. Alan hınca hınç dolu, millet Erbakan Hocamızı bekliyor. Bense; Ali Müfit Gürtuna'nın bize katılım sağlamasını bekliyordum. Sunucu; 'Hocamız geldi, geliyor' derken baktım ki; Hocamız daha Trabzon'dan uçağa yeni biniyor. Gürtuna'nın da geleceği yok. 

mitingdeki heyecan ve coşkuya bakınca herhalde tamam en azından TBMM'ye gireriz diye düşünmüştüm. Çocuk aklı işte.. AK Parti'nin iktidar olacağından şüphem yoktu.Kendimce; 'Onlar yanlış yapar, bizimkilerde abi olarak kulaklarını çeker' diye düşünüyordum. Sonuçlar malumunuz.

BBP'nin Şehit lideri Muhsin Yazıcıoğlu 3 Kasım Seçimleri’ni kısa ve net şu cümlelerle yorumluyor: 'Medya sağ elinde bir partiyi döve döve, sol elinde bir partiyi de öve öve büyüttü.'

2004 Seçimleri

AK Parti'ye olan sıcakkanlı duruşum bu dönemde tamamen ortadan kalkmıştı. Çünkü beklediğim adımları atmamış ve sisteme entegre olmuşlardı. 

Yaşım 18 ama ay farkıyla oy kullanamamıştım. O zaman ki muhtarımız Şenel Ustabaşı'nıaramış ve çözüm bulmasını istemiştim ama bir işe yaramamıştı. Yaşıtlarımdan oy kullananları görünce (hemde oy kullanma şuuru olmadan) bayağı içerlediğimi hatırlıyorum. 

2002 seçimlerinin peşinden gençlik kolları başkan yardımcısı olmuştum. Bu seçime de o görevle girmiştim. Beykoz Adayımız; Av. Kemal KayaBüyükşehir AdayımızMukadderBaşeğmez'di.

Ali Müfit Gürtuna'nın Saadet'ten aday olması için bayağı bir mücadele verildiğini ama onun Ak Parti'den aday olmak için çırpındığını da çok iyi biliyorum. Hatta Yenidoğan'daÜmraniyeBelediye Başkanımız Mehmet Bingöl ile bayağı bir yalvarmıştık. Büyükşehir'in alt yapı çalışmalarıyla ilgili temel atma programı vardı. Yenidoğan Belde Belediyesi de bizdeydi.Zarif Aslan çıktı güzel bir yıkama, yağlama ve davet şeklinde bir konuşma yaptı. Peşinden kürsüye gelen Mehmet Başkanımızın bir yalvarmadığı kaldı. O da usulünce davet etti. Bizdemeydandan; 'Gürtuna yuvaya' gibi sloganlarla tempo tuttuk. Ama o Ak Parti'den son ana kadar ışık bekledi, olmayınca da gerçek kimliğini ortaya çıkardı ve saçma sapan işlere imza attı.Allah selamet versin. 

Tayyip Erdoğan'ıCezaevi'nden çıktıktan sonra Üsküdar'daki evinde dedem ve amcam ziyarete giderler. O zaman Büyükşehir ile ilgili bir mağduriyeti iletirler. Tayyip bey; 'benim sözüm geçmiyor' der. Bu olayı önce; 'Erdoğan sallamış bizimkileri' diye yorumlamıştım. Sonra Gürtuna'nın sırt çevirdiğini ve Muharrem Ergül'ün bir dosya hürmetine Beykoz'daaday olduğuna şahit olunca, gerçekten o dönemde sözünün geçmediğine kani olmuştum. İşte Erdoğan; Gürtuna'nın vefasızlığına karşılık onu BŞB adayı yapmadı, Ergül'ün vefasına karşılık ta Beykoz adayı yaptı. 

O dönemde İstanbul'da 5 ilçemiz vardı. EminönüKağıthaneÜmraniyeÜsküdar ve Sultanbeyli. Çoğunluk AK Parti'ye geçmişti. Sultanbeyli deki başkanımızın başına gelen olumsuz bazı olaylardan dolayı oradaki adayımız eski Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak oldu. Onun dışında mevcut başkanlarla seçime girdik. Hem başarılıydılar hemde başkaca şanslarımız yoktu. Ben bu seçime daha reel yaklaşıyordum. %5 e yakın oy bekliyor, mevcut belediyeleri üstüne de Beykoz'u da alırız diye bakıyordum. Çünkü Muharrem Ergül'ün zayıf bir aday olduğunu düşünüyordum.

Seçim sonuçları bizim adımıza yine hüsran oldu. Millet adayları değil Tayyip Erdoğan'ı oyluyormuş. Bizim başarılı belediye başkanlarımız bırakın 2. olmayı 3. oldular. Bir tekEminönü'nde kılpayı kaybettik. Orada da bir dümen döndüğünü zannediyorum.Beykoz'da 'Haydi BeykozBeykoz Kemale eriyor' diye ses arabalarımızdan çokçaseslenmiştim. Ama 'genç başkan' Muharrem Ergül kazanmıştı. O zaman Fuat Kuş'untabiriydi bu. 'Haydi Beykoz' sloganını da ilk ben seslendirmiştim ama o söyleyince patladı gitti..

Milli Gazete'nin 4 Kasım'da ki manşeti: 'Saadet oylarını %100 artırdı.' Biz % 3,9 oy almışız, kazandığımız il sadece Mardin, orada da AK Parti aday gösterememişti,İstanbul'da hiç ilçe alamamışız, AK Parti oylarını % 7 artırarak % 42 yapmış. Ama millet gerçekleri görmeye başlamış ve Saadet'e teveccüh göstermişti!

2007 Seçimleri..

Hayatımda ilk defa oy kullanacağım için heyecanlıydım. Gençlik teşkilatında ki görevime bu dönem ara verilmiş ve İlçe Yönetim Kurulu Üyesi olarak Seçim İşleri Başkan Yardımcılığıyla görevlendirilmiştim. Başkanım Ali Öksüz'dü. O dönemde Mavi Karadeniz TV'de Seçim Programı yapıyordu. Kendi adamlarımızı bir hafta çıkarıyorsak, bir hafta da başka bir partiden kişi çıkartıyorduk. Bir keresinde Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ü ayarlamıştım. (O zaman HYPGenel Başkanı) programa çıkacağı gün beni aradı: 'Bu kanal kime yakın?' diye sordu. Bende;'AK Parti' cevabını verdim. Önceden Yaşar Hocayı yemekli bir programda da ağırlamış ve o dönemde İl Gençlik Başkanımız olan Zafer Emanetoğlu'da gelmişti. Bana yemekten birkaç gün sonra; 'Ekrem o adamın Erbakan Hocamız ile ilgili söylediklerini biliyor musun? Keşkeçağırmasaydın gibi sitemlerde bulunmuştu' (tatlı/sert) Bu konuyu Hocaya hatırlattım ve odönemde zor durumda kaldığımı söyleyerek; 'Hocamızı biraz övün, AK Parti'ye onun üzerinden vurursunuz' dedim. O da sağ olsun beni kırmadı ve canlı yayında: 'ErbakanHoca'nın kellesini kesseniz bu ülkenin menfaatine olmayan birşeyi yaptıramazsınız' diyerek AK Parti'ye eleştirilerini sıraladı. (Daha sonraları Yaşar Hoca'yı bizim kanalımız TV5'te Rahmetli İlhan Boz abimizde ağırlamıştı)

İlçe Başkanımız Salih Birinci'nin de özel kalemiydim o sıra. Av. Kemal Kaya'da bölgemizden 9. Sıra Milletvekili adayımızdı2004 seçimlerindeki oy artışımızı baz alarak; Saadet'in en azından hazine barajını geçeceğine inanıyordum. Erbakan Hocamız'da gecesini gündüzüne katmış çırpınıyordu. Hatta Tv5'te canlı yayında ağladığına şahit olunca; 'millet şuHocamızın mücadelesini anlar herhalde' diye düşündüm. 

İlk oy verdiğim ve sonuçlarından çokça etkilendiğim bir seçimdi. AK Parti % 47 biz % 2.3 yani 2002 seçimlerinin bile gerisine düşmüştük. Olsun dedik ve Beykoz'da Gençlik Başkanı olarak yine yollara düştük. 21 yaşında, yanımda sadece Mehmet Fatih Gülşen ve bir avuç çocuktan başkaca kimse yoktu. 

2009 Seçimleri..

2002 seçimlerinin akabinde; Prof. DrMehmet Bekaroğlu ile partideki görevlerinden istifa eden Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un Genel Başkanlığında seçime giriyorduk. Bekaroğluİstanbul adayımız, Salih Birinci, Beykoz adayımızdı. Numan Beye istifası münasebetiyle ilk başlarda çok soğuk bakıyordum. Temayül yoklamalarında da tercihimi Prof. DrMeteGündoğan'dan yana kullanmıştım. (Şuanda da Saadet'in başında olmasını istediğim kişidir) 

Gençlik Başkanı olduktan sonra her ay bir konferans düzenliyorduk. Hep siyasi konuları işlemiyorduk. Hatta bu konferanslara Dost Beykoz'u da davet ederdik ama ilgi göstermezlerdi o vakit. Bu konuda Ozan Derviş'in hakkını teslim etmek isterim. Her programımıza gelmiş ve Doğuş Haber'de yer vermiştir. Ne zaman ki; Dr. Fatih Erbakan'ı getirmiştik o programdan sonra Dost Beykoz'un da dikkatini çekmeye başlamıştık. İşte bu konferanslardan birisine o zaman Genel Başkan Yardımcımız olan Ömer Vehbi Hatipoğlugelmişti. (Nihat Hatipoğlu'nun abisi) Bana; 'Genel Başkan'ın sana çok selamları var, senin çalışmalarını takip ediyormuş' deyince çok hoşuma gitmişti. O günden sonra NumanKurtulmuş'a ısınmaya başlamıştım.

Bu seçimde Beykoz'da adayımızı ilk biz açıklamıştıkDua ediyorduk ki; AK Parti'den Muharrem Ergül aday yapılsın. Numan Beyin rüzgârıyla, Salih Birinci'nin performansıyla belli mi olur belki Beykoz'u alırız diye düşünüyorduk. Ama Yücel Çelikbilek'in aday adayı olmadığı halde isminin açıklanması bizi o dönem olumsuz manada etkilemişti. AK Parti çok doğru bir adayla seçime girdi. Başka bir kişi olsaydı, Saadet Partisi daha yüksek oranda oy alır ve Beykoz'u CHP kazanırdıKaldı ki Çavuşbaşı'nın beldeliği iptal edilmeseydi öyle de olacaktı. 

Seçim boyunca Gençlik Başkanlığımızın dışında SKM Başkanımız Salim Adanur'un da yardımcılığını üstlenmiştim. Ayrıca İlçe Seçim Kurulunda da Partimizin resmi temsilcisi olarak görev almıştım. Diğer seçimlerden farklı olarak; benim için bu seçim, seçimden sonrabaşlamıştı.

Sonuçlar açıklanmaya başladıkça İlçe Seçim Kurulu'nun önüne hem AK Parti'den hem deCHP'den partililer gelmeye başladı. Kurulun olduğu binanın bir tarafında solcular, diğer tarafında sağcılar vardı. Ne olduğunu önce anlayamadık. Sonrasında Alaattin Köseler;Çavuşbaşı'nın oylarında usulsüzlükler olduğu ve geçersiz oyların kontrol edilmesi yönünde iki ayrı dilekçe ile gelince mesele anlaşıldı. 

Tabii sonuçlar daha tam önümüze gelmediği için biz o dilekçelere daha bakmamıştık ama TV canlı yayın araçlarıyla ana haber bültenlerine bağlanan her muhabir; bizim içeride hararetli bir şekilde seçimin iptal edilip edilmeyeceğini konuştuğumuzdan dem vuruyorlardı.Hâlbuki seçim iptali zaten söz konusu değildi, oyların tekrar sayımı tartışılacaktı. Ama o saatte biz muhtarlık sonuçlarına bakıyorduk. Yani neye geliyorum; bu haberciler her konuda görmek istedikleri gibi aktarım yapıyorlar.

Velhasılı kelam; dilekçeler önümüze bir gün sonra geldi. Konuyu müzakereye geçmeden önce ilçe teşlilatındaki yöneticilerimizi bilgilendirdim ve 'nasıl bir tavır belirleyelim?' Diye sordum. Onlarda kısa bir istişare sonucunda: 'Alaattin Köseler'in dilekçelerinin kabulü yönünde oykullan dediler. Bizde denileni yaptık.

Çavuşbaşı'nın oylarının tekrar sayılması hususunda; Seçim Kurulu Yasasına göre itirazın bütüne yönelik olamayacağı, sandık kurullarına yapılan itirazların geçerli sayılabileceği gerekçesiyle, İlçe Seçim Kurulu Başkanı tarafından eşitlik olduğu için 'oy çokluğu' ile reddedildi. Biz kabul etseydik muhtemelen; AK Parti İl Seçim Kuruluna itiraz edecekti ve kazanacaktı. Kaldı ki; benzeri Paşabahçe Muhtarlığı itirazında oldu.

İlçe Seçim Kurulu Başkanı olan Hakim bey, Geçersiz oyların tekrar kontrol edilmesi hususunda da; 'eşitlik olursa, itirazın kabulü yönünde karar vereceğim' dedi. Oylama yine aynı oldu. Biz, MHP ve CHP itirazın kabulü; AK Parti ve iki Memur üye itirazın reddi yönünde oy kullandı. Hakim bey de oyunu itirazın kabulü yönünde verdi ve sonra ortalık karıştı.

CHP kanadı şaibe olduğu söylentisini ayyuka çıkardı. AK Parti'liler de Saadet Partisiyöneticilerine baskı yapmaya başladılar. Bana öyle telefonlar gelmeye başladı ki bir tekGenel Başkanımızın aramadığı kaldı. İlçe yöneticilerimiz sağ olsunlar 'olayın kendileriyle alakası olmadığını, tamamen benim tasarrufum olduğunu' söyleyip topu bana atmışlar. Yücel Başkan ile o zaman yaptığımız telefon görüşmesinde bana; 'Ben CHP gelmesin diye aday oldum. Bu yapılan çok yanlış...' diye başladığı konuşmasında bayağı bir serzenişte bulunmuştu. Bende kendisine; 'Geçersiz oyların tekrar sayılmasından bir şey çıkmaz, sizin adınıza daha iyi olur. Şaibe söylentisinden aklanmış olarak koltuğa oturursunuz başkanım' demiştim. AK Parti kanadında da 'şaibe olabilir' endişesi vardı. Ama bu endişe kendileri nezdinde değil, CHP'nin yapacağı yönündeydi. Anlayacağınız her iki tarafta birbirindenşüphe ediyordu. Ama bu mümkün değildi. O atmosferde insanlar sağlıklı düşünemiyorlar. 

Geçersiz oyları saymaya başladığımızdaAK Parti'nin sandıklara sahip çıkamadığını gördük. Geçersiz sayılmış ama geçerli olan oyların hepsi AK Parti'nin oylarıydı. CHP temsilcisiAvSeyit Usta baktı ki oy farkı açılacak; 'Hakim bey bu sandıkların hepsini açmayadevam edersek, bir ayı bulacak. Biz kura ile belli sayıda çuvalları açalım ona göre tutanağıyazalım' dedi. Hakim beye de bize de makul geldi bu teklif çünkü 1 hafta boyunca bayağı bir yorulmuştuk. Ve sonuçları o şekilde açıkladık. 

Bu konuda üzüldüğümMilli Görüş siyasetinden gelen ve teşkilat hiyerarşisini iyi bilen bir kişi olan Yücel Çelikbilek'in, üstlerimden aldığım talimatla verdiğim karara karşılık uzun bir süre bana karşı tavırlı davranmasıdır. (Hoş tavırsız hali de çok sıcak değil ya) Şahin Soylu,Yaşar Şahin ve Ferdettin Ekşi'nin de hakkını teslim etmek isterim. Sürecin başından sonuna kadar desteklerini esirgemediler. 

Yine benzer bir konuda görevim olsa; karşımda 'babam' olsa tanımamÇünkü bu ve benzeri sorumluluklar teşkilat adına alınmış oluyor. Kişi başına buyruk iş yapamaz. İstişare esasıyla hareket etmelidir. Çünkü istişarede rahmet vardır. Geldiğimiz noktada öyleolduğunu da gördüm diyebilirim. Karşısında CHP gibi çirkef bir muhalefet olan Ak Parti'de bu dönem boyunca soru işaretlerini giderememiş olacaktı. Saadet'in son gecede oyları Ak Parti'ye kaydırdığı 'şehir efsanesi' de böylelikle son bulmuş oldu.

2011 Seçimleri..

Has Parti Gençlik Kolları Gik Üyesi, İstanbul Teşkilat Başkanı olarak bu seçime girmiştim. 

Not: devamı bir sonraki yazıda

Yazarın Yazıları