A. Raif ÖZTÜRK
  • 01/01/1970 Son günceleme: 04/03/2012 23:11
  • 22.521

​..Sanki dünyaya gelmedi”...

Gerçekleri maneviyat gözüyle gören Yunus Emre, acaba niçin bu kadar ağır bir söz söyledi? Hiç düşündük mü? İş işten geçmeden, bugün düşünelim. Çünkü; en makbul ibadetler, haramların terki, farz ve vacip ibadetler olduğu halde, en makbul, en avantajlı ve en kârlı ibadet; elbette tüm ibadetlerin “ana harcı”, “kaynağı” ve “mayası” hükmünde olan,Kur’ân ile meşgûl olmaktır. Peki, Kur’ân ile meşgûl olmak nasıl olur?

  1. Kur’ân-ı Kerimi, “yüzünden ve doğru okuma eğitimi” ile uğraşmak.

  2. Kur’ân-ı Kerimin içeriğini, insanlık âlemine verilen MESAJ yönünü incelemek. YaniNurterapiler, Kur’ân sohbetleri ve tefsir çalışmaları yapmak.

  3. Kur’ân-ı Kerîm reçetesini, tüm insanlık âlemindeki muhtaç gönüllere ulaştırmak.

  4. Kur’ân-ı Kerîmi yüzünden, tertîlen (tecvid kurallarına göre, tane-tane, hazmederek, sesli bir şekilde) ve çokça okumak.

  5. Kur’ân-ı Kerîmi “mukabele” suretinde okumak ve dinlemek.

  6. Kur’ân-ı Kerîmi birçok yerde ve her fırsatta, huşû içinde çokça dinlemek.

  7. Kur’ân-ı Kerimi Bediüzzaman Hz.’nin tavsiye ettiği gibi “Şirket-i Manevi” prensibiyleokuyarak hatimler etmek...

Görüldüğü gibi, bu yedi maddenin neredeyse tamamı, 1. maddeye yani Kur’an okumayı bilmeye bağlıdır. İşte bu nedenlerledir ki Kur’an okumayı öğrenmek, her Müslüman içinmutlak bir vecibedir. Üstelik de Kur’an, bir Cennet lisanıdır. Bilvesile bendeniz öncelikle, Kur’ân-ı Kerim hakkında birkaç önemli MÜJDE’Yİ de arz etmek istiyorum.

Bu müjdeleri ben ilk okuduğumda çok duygulanmıştım, çok sevinmiştim. Özellikle ikinci müjdede kendimi ve duygularımı frenleyemediğim için, sevincimden ağlamıştım…

·        Birinci müjdeKur’ân okumada veya dinlemede, herkes için üç etki alanı vardır.

Bunlar: A- Cismânî etki alanı, B- Nûranî etki alanı, C- Rûhanî etki alanıdır.

A- Cismani yani Fizikî etki alanı hakkında herkes bir şeyler biliyor ve hissediyor. Kur’ân okurken veya dinlerken rahatladığını, stresinin kaybolduğunu, hafiflediğini ve huzur duyduğunu söylüyor, fakat en bilimsel açıklamayı, Japon Prof. Dr. Masaru Emoto yapıyor.

3 Yıldan fazla süren çalışmaları sonrası yazmış olduğu ‘Su Kristalleri’ adlı kitabında Prof. Dr. M. Emoto; "SU, cansız bir madde değil, canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır. Su, çevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona göre tepki verir."diyor. Emoto, bu çalışmalarıyla görünmeyen bir ruh ve mâneviyat âleminin varlığınaözellikle Kur’ân okunurken veya ezan okunurken, sudaki moleküller, meydana gelen o ulvî frekans ile mükemmel bir dizilime ulaştığını keşfediyor.

..Ve kitabının sonunda da, (kendisi Müslüman olmadığı halde) şu iddiayı haykırıyor:

·        “İnsan vücudunun yüzde 70'i de sudan oluştuğuna göre, İslâm'ın, Kur’an’ın insan bedenine ve Ruhuna, ne denli ‘doğru hitap ettiği’ ortaya çıkıyor…” diyor.

B- ve C- Maddelerindeki Nûrani ve Rûhani etki alanları ise kişilerin ihlâsına, takvâsına ve Yüce Rabbimizin takdirine göre, sınır konulmadan ecir ve taltif edilmektedir…

Bir kimse aldığı herhangi bir ilâcın mahiyetini, içeriğini ve TERKİBİNİ bilmediği halde, o ilaçtan yararlandığı gibi, Kur’ân okuyan ve dinleyen kişi de, anlamlarını ve bu bilimsel avantajları bilmese bile, yine bu etki alanlarından mutlaka yararlanmaktadır…

·        İkinci MüjdeHz. Muhammed sav. Sahabeleriyle sohbet ederlerken, buyurmuş ki:

“Bir kimse öldüğünde, yakınları cenaze işleriyle meşgûlken, son derece güzel bir Rûhanî kişi gelir, mevtanın başının yanına durur. Mevta kefenlendiğinde, o güzel kişi küçülerek, kefen ile merhumun göğsü arasına süzülerek girer. Mevta kabrine defnedildikten sonra herkes evlerine döner. Verilen talkından sonra ise Münker ve Nekir adlı iki özel melek gelir. Bu arada, kefen ile o kişinin göğsü arasına girmiş olan o güzel Rûhanî kişi de çıkar.

Sorgu melekleri, mevtayı kişisel mahremiyet içinde ve imanı hakkında çok ciddi bir sorgulama yapmak için, o güzel kişinin oradan çıkmasını isterler.

O güzel Rûhanî kişi Yüce Rabbinin emrini göstererek, şöyle konuşur.

-‘Bu mevta benim refakatimdir. Bu benim dostumdur. Ben hiçbir şekilde onu yalnız bırakamam. Çünkü ben Yüce Rabbimiz tarafından yetkilendirildim. Sizler kendi görevlerinizi yapınız. Bu mevtanın, Cennet bahçelerine girmesini kabul ettirinceye kadar, ben bu mevtayı terk edemem…’ der.

Bu olanları takip eden mü’min mevta, bu güzel kişinin kim olduğunu çok merak eder.

O güzel kişi, mevtanın bu merakına cevap olarak, kulağın şunları fısıldar:

·        -“Hani sen dünya hayatındayken, bazen yüksek sesle, bazen kısık sesle, bazen de mırıltıyla okuduğum KUR’ÂNIM ben. Rabbim beni böyle şekillendirerek, senin için yetkilendirdi. Bundan sonrası için de sakın endişe etme. Bu sorgulamada da sonrasında da üzüntü duymayacaksın…” der ve sorgulamayı izler.

Sorgulama bitince o güzel kişi, mevtanın rahat etmesi için, Meleûl â’lâdan (meleklerin, yüksek semadaki makamlarından) misk kokularıyla bezenmiş bir döşek hazırlarlar…

Allah Resulü Hz. Muhammed sav. Bu müjdeyi anlattıktan sonra şöyle ilave buyurur:

·        -“Hesap gününde de; ne ben, ne başka bir peygamber, ne de bir melek, Allahın c.c. indinde, KUR’ÂN’dan daha imtiyazlı bir şefaatçi olmayacaktır…” (Ramûd-ul Ehâdis, İlâhi Nizam, İhya-u Ulûmiddin.) Allahüekber. Şu müjdeye bakınız…

Acaba, insanın en büyük endişesi olan, er veya geç çıkacağı bu zorunlu yolculukta, kişiyi tüm endişelerden kurtaracak bu güzel müjdeler için, neler feda edilmez ki?

Kur’ân okumayı her ne sebeple olursa olsun, ihmal edenler, bu müjdelerden sonra, bütün imkânlarıyla Kur’ânı öğrenmeye, her gün ve her fırsatta okumaya, başkalarına da öğretmeye seferber olmazlar mı?...

Bediüzzaman Hz.’nin ifâdesiyle de; “Kur’an, yerin ve göğün sahibi olan Allah’ın c.c., tenezzül buyurup bizimle konuşmasıdır.” (Şuâlar, s. 115.) Tek bu sebep bile, birhazinedir.

Bu konuda birkaç Ayet-i Kerime ve birkaç Hadis-i Şerif ile sohbetimizi taçlandıralım:

En'âm S., 155. Ayet: "İşte bu (Kur'ân), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki, size merhamet edilsin." (Demek ki Kur’ân, merhamet sebebidir.)

İsrâ S., 82. Ayet: "Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (Yukarıdaki 1. Müjdenin te’yidi.)

Kamer S., 17., 32. ve 40. A.: And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için (Kur'ân'ı okumak, öğrenmek, ezberlemek, yaşamak ve öğüt almak için) kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?...

Arâf S., 204.A.: "Kur'an okunduğu zaman susun ve onu dinleyin ki size merhamet edilsin.”

“Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğreteniniz ve öğreneninizdir ” (Hadis- Şerif: Darimi, 2/437)
“İçinde Kur’an’dan bir şey olmayan insan cesedi, harap ve virane bir eve benzer ”
(Sünen-i Tirmizi; 5/177)

Bu Kur'anın bir ucu Allah'ın Kudret elinde, diğer ucu da sizdedir. Ona sıkıca sarılınız. Şüphesiz ki Cenab-ı Hak siz Kur'anla amel ettikten sonra, sizi sapıtmaz ve siz de helak olmazsınız. Kur'an'ı öğrenin, okuyun ve okutun." (Tirmizi, Sevâbu'l-Kur'an, 2)

  • Bu güne kadarki ihmalimizin AF edilmesi niyazıyla; “..haydi BİSMİLLAH…”

Yazarın Yazıları