Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 22/11/2020 Son günceleme: 22/11/2020 19:26
  • 4.916

Sosyal medyada sürekli dolaşan bir görsel vardı; En güvenilir meslek hangisidir, anketi. Anket sonuçlarına göre öğretmenlik mesleği birinci sırayı kapmıştı. “Eti senin kemiği benim” felsefesi de bu örneğin göstergesidir.  

Toplumumuzun büyüklerinden önceleri şu sözü çok duyardık;  Öğretmenlik çok rahat bir meslek tam bir kadın mesleği. Hem annelikle paralel olması itibariyle kadının doğasına uygun, hem de çalışma saatleri itibariyle kadın evine zaman ayırabilir. Meslek seçimlerinde cinsiyetçilik yapılmasını doğru bulmuyorum. Öğretmenlik kadın için de erkek için de güzel bir meslektir. Tabi buradaki vurgu öğretmenliğin farklı iş kollarına nazaran çalışma saatlerinin vs koşulların daha esnek bilinmesindendir.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde okudum. Üniversite 2. Sınıftayken çalışmak istedim. Öğrenciler genelde market ve kafelerde çalışıyordu. Ben de Beykoz Onçeşmelerin oradaki Paşalı Market’te hafta sonları çalışmak üzere işe girdim. Meyve sebze reyonundaki terazide duruyordum. Çalışma süresi 12 saatti. İnsanlar evine ekmek götürmek için güneş görmeden çalışıyorlar. Çalışanlar sürekli reyon diziyor, temizlik yapıyor ve öğlen vakitleri sırayla yarım saatlik yemek molasına çıkıyordu. Bazen kasa kasa çilek gelirdi markete, dışarıda çilekçi olup “çilek 2.90 buyurun" diye çilekleri pazarlardım. Günün sonunda Market sahibi Kaptan Paşalı’nın yanına giderdim paramı alırdım, çilek sattığım günler çift yevmiye alırdım. Paramı aldıktan sonra biraz sohbet eder öyle mesaiyi bitirirdim. Öğrenci olduğum için değer verir, desteklerlerdi beni hissederdim.

Zor, keyifli ama bana çok şey katmış 1 yıl geçirdim. Artık mesleğim ile ilgili bir yerde çalışmak istiyordum.

Üniversite 3.ve 4. Sınıftayken bir dershanede çalışıyordum, stajyer öğretmenlik yapıyordum. Müdürler dışında da kimse bilmezdi benim öğrenci olduğumu. O yaşlarda bir genç için öğretmenlik en az bugünkü kadar keyifli ve gurur vericiydi. Dershane öğretmenliğinin çalışma saatlerinin marketin çalışma saatlerinden pek bir farkı yoktu. Neredeyse 12 saat çalışırdık ve sadece yarım saat yemek molası vardı ancak market bana şu bilinci katmıştı; Sırtımızda yük taşımıyoruz ya en azından işimizi yaparken oturuyoruz. Ve gençlere faydalı olmaya çalışıyor, onları güzel okullara hazırlıyorduk. Belki de marketteki tecrübemden olacak ki hiç yorulmuyor, sıkılmıyor sürekli de şükür ediyordum. Mezun olduktan sonra büyük bir kampusu olan bir koleje başvuru yaptım. Geçmiş tecrübelerim, geride bıraktığım iş deneyimlerim sayesinde mezuniyetimden 1 hafta sonra istediğim işi kapmıştım. Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi öğrencilerine Rehber öğretmenlik yapıyordum.  Onlara sınav motivasyon çalışmaları ve bolca seminer veriyordum. Hem çalışma saatleri hem de maddi imkânları iyi olan, işime odaklandığım yerdeydim ve çocuğum doğana kadar da ara vermeden çalıştım. Öğretmenlik serüvenimde birçok tecrübem oldu. Ama gelin görün ki meslek ile ilgili bir çıkmaz var. Bu paradokstan ötürü özel okul öğretmenlerinin hep bir yanı eksik. Devlet öğretmeniyle aynı imkâna da sahip olsa ondan fazla da maaş alsa “atanamamış öğretmen” etiketi yiyor. Devlete sırtını dayamak en büyük ideal olmuş çıkmış. Bir topluluğa girdiğimizde öğretmen olduğumuzu söylediğimizde önce “ne öğretmenisiniz"  sorusu gelir sonra “devlete atandın mı” atanmadığımızı öğrenince bizim adımıza üzülürler. Devlete atanmamış olmamdan kaynaklı olsa gerek doğum izninde olduğum şu süreçte “ama sen şimdi öğretmenlik yapmıyorsun, öğretmen değilsin ki” diyerek öğretmenler günümü kutlamayanları görmüşlüğüm var. Ben hiç KPSS ye girip atanmaya çalışmamış biri olarak söyleyebilirim ki: eğitimci olarak devlette çalışmak dışında başka ve daha büyük ideallerimiz olabilir. Eğitim alanında bir girişimcilik faaliyetinde bulunmak ya da akademik manada gelişmek gibi. Özel sektör sadece mecburiyet değil bazen bir tercih de olabilir. Ya da bir kimse atanmadı diye atanmış öğretmene nazaran “daha az öğretmen” değildir. Devlet okullarında ücretli öğretmenlik yapan arkadaşlarımın kadrolu öğretmene nazaran 2. Sınıf kişi muamelesi görmesi de kabul edilemez.

Öğretmenlik diploması olan, yeterli eğitimleri, sertifikaları almış öğretmen sırf KPSS' ye girmedi ya da istediği puanı almadı diye meslekte yetersiz değildir. Aksine tanıdığım birçok özel okul öğretmeni özel sektörün beklentilerini karşılamak adına her gün bilgilerinin üzerini dahasını katmak zorundadır. Toplumun temel yapıtaşı olan, güzel bir nesil yetiştirmek için özveri ile çalışan atanmış ya da atanmamış tüm meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyor, bu yazımı değerli öğretmenlere hediye ediyorum.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz