Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Kader Gür
Kader Gür

Keşke çare olsa !…

Anadolu, tartışmasız dünyanın en güzel diyarıdır. Hem stratejik hem de coğrafik özelliği ile her zaman ilgi odağı olmuştur. Dünya üzerinde egemen olmak isteyen devletler, daima gözlerini Anadolu topraklarına dikmişlerdir.

Anadolu, onlar için, hayallerindeki cennettir. Bu nedenle de, hemen herkes, bu topraklarda hakkı olduğunu ileri sürmektedir. Güçle dünya üzerinde hegemonyasını kurmak isteyenler, bu topraklara sahip olmaları halinde, emellerine tez elden kavuşacaklarını düşünmektedirler. İşte böyle düşünenlerin en başta geleni de İsrail devletidir.

İsrail, öteden beri, Güneydoğu Anadolu topraklarını, kendi hakkı olarak görmektedir. Çizdirdiği haritalara, her ne kadar, “Ermenistan” ya da “Kürdistan” diye yazdırsa da, aslında bu durum, İsrail’in hiçbir zaman ateşi eliyle değil de maşa ile tutmak istemesinin açık bir göstergesidir. Önce başka milletleri kullanarak el değiştirecek, sonra da ele geçirecek… Mesele bu kadar basit…

İşte İsrail’in, yıllarca ülkemiz üzerinde oynadığı oyunların altında bu temel mesele yatmaktadır.

Bugün ülkemizde, devletin her kademesine hususuyla ordumuza sızmış bulunan ve “Derin Devlet” diye adlandırılan “Ergenekon” yapılanmasının altında bu devlet yatmaktadır. Ergenekon yapılanmasının hiçbir maddî sıkıntı yaşamamasının ve devletin her kademesinde kolayca yapılanmasının altında da Yahudi sermayesi yatmaktadır.

İsrail’in, Birleşmiş Milletler’i ve diğer uluslar arası anlaşmaları hiçe sayarak her türlü katliamı yapmasının altında da dünyanın süper güçleri yatmaktadır. Dünyanın süper güçleri, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in daimî üyeleridirler. Daimî üyeler, Birleşmiş Milletler’in aldığı kararları veto edip geçersiz hale getirebilirler. Diyelim ki Birleşmiş Milletler, yaptıklarına dur demek için İsrail’e müdahale kararı aldı. ABD bunu veto ederse, bu kararını uygulayamaz.

Şimdi gelelim mevcut duruma. İsrail, insanî yardım taşıyan Türk gemilerine saldırdı. Hem de uluslar arası topraklarda… Türk vatandaşları öldürüldü, yaralandı ve tutuklandı… Yukarıda kısaca özetlediğimiz durumu da göze alarak, Türk Hükümeti, İsrail’e karşı ne gibi yaptırım uygulayabilir?..

Baştan söyleyeyim, bence işin edebiyatını yapmaktan öte hiçbir şey yapamaz… Neden?..

Türkiye’nin dolayısıyla Türk Hükümetinin, İsrail’le doğrudan savaşmak bir şansı kesinlikle hiç yok!.. NATO üyesi bir ülke, NATO’nun liderliğini yapan bir ülkenin(ABD) desteklediği bir ülkeye müdahale edemez… Ederse, uluslar arası desteğini kaybeder… Birleşmiş Milletler’e müdahale kararı aldırsa, ABD veto eder…
Uluslararası destekten mahrum kendisi müdahale etse durum daha vahim… Çünkü Türk Hükümeti, ordunun içinde yapılanmış Yahudi destekli Ergenekon yapılanmasının ihanetine uğrayabilir. Ordu, daha kendini bunlardan tam olarak temizlemiş değil… Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, “İyi ki bu komutanlarla savaşa girmemişiz…” sözü hâlâ hatıralarda ve bizim bu tespitimizi destekler nitelikte… Burada hemen anti parantez belirtelim: Sözümüz şerefli ordumuza değil, içine sızan vatan hainlerinedir…

Kısaca, Türk Hükümeti, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık… Yapacağı hiçbir şey yok… Keşke olsa…

İşte mevcut durumu çok iyi bilen İsrail, elini kolunu sallaya sallaya uluslar arası sulara giriyor, gemilerimize saldırıyor, insanlarımızı öldürüyor…

Burada İsrail bir taşla iki kuş hatta üç kuş vurmuş oluyor. Birincisi, Gazze halkı üzerinde istediği her oyunu oynayabileceğini vurguluyor. İkincisi, Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi Türkiye bile bana bir şey yapamadığına göre, dünyanın en büyük gücü olduğunu belirtiyor, dolayısıyla da kendisiyle husumeti olan diğer devletlere gözdağı veriyor. Acizliğini göstermek suretiyle, istediklerini yapmayan Türk Hükümeti’ni bir dahaki seçimde devirmek istiyor.

Görünen o ki, İsrail, şımarıklıklarına epey daha devam edecek gibi… Dünyada da karşısına geçecek bir güç bloğu henüz oluşturulmuş değil… Ama dünya şunu bilmelidir, besledikleri terör, bir gün kendilerine dönecektir.
Kader Gür
Kader Gür HAKKINDA

1972 yılında Rize’nin Güneysu ilçesinde doğdu… Eğitim hayatını orada tamamladı… Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine yapmış olduğu birçok seyahatinde çeşitli araştırmalar yaptı. Libya, Cezayir, Tunus, Fas, Beyrut, Suriye, İtalya, İspanya, Rusya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerde seyahatleri sırasında Türkiye ile ticari ilişkiler üzerinde çalışmalar yürüttü. Kader Gür, Refah Partisi Gençlik Kollarında siyaset yaptı. 1997 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde kamuda çalışmaya başladı. 1997 yılında Akit Gazetesinde, Recep Tayyip Erdoğan’ı konu alan bir makalesi nedeniyle 28 Şubat aktörleri tarafından soruşturmaya tabi tutuldu. Daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın Pınarhisar Cezaevi’nde başlatmış olduğu parti çalışmalarına Beykoz’da destek verdi. Partinin kuruluş aşmasında aktif rol oynadı. AK Parti Kurucu Beykoz İlçe Başkanı Dr. Ahmet Hulusi Batu, Salim Kararmaz ve Adem Sefer’in basın danışmanlığını uzun yıllar yürüttü… 1998 yılında yazmaya başladığı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını konu alan, “Esaretten Zirveye” isimli kitabı 2002 yılında yayınlandı. Kader Gür'ün yine kendi yazılarından oluşan 2 kitabı bir de Yayın Yönetmenliğini yaptığı toplamda 4 kitabı raflardadır. Beykoz Rizeliler Derneği’nin kurucuları arasında da yer alan Gür, halen Beykoz Polis Hizmetlerini Koruma Derneği Yöneticisidir. Kader Gür, Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği ve Yüzüncü Yıl Gazeteciler Derneği üyesidir. 2024 yılında kamu çalışma hayatını sonlandıran Gür, evli ve 3 çocuk babasıdır… Kader Gür, yine 2002 yılında bir araya geldiği arkadaşlarıyla Dost Beykoz’u kurdu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER