Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Kendi akıbetimizi, kendimiz hazırlıyoruz

Her insan kendi akıbetini de sevdiklerinin akıbetlerini de çok merak eder.

Fakat insan akıbetini ve gelecekte başına neler geleceğini maalesef bilemez.

Herkesin, hatta her şeyin akıbetini ancak Allah cc bilir. Bu konularda bazı müstesna insanlara meccanen ve gönderdiği Peygamberlerine bile sadece birkaç ayetlerle pek az bilgi verilmiştir.

Yüce Yaratıcımız bizlere, Hayat Rehberimiz Kur’ân-ı Kerîm vasıtalarla; “nasıl hareket edersek, akıbetimizin nasıl olacağı” hakkında gayet net bilgiler vermiştir.

Eğer bizler dünyadaki akıbetimizi ve Ebedî olan Ahiret akıbetimizi merak ediyorsak veya bu akıbetimizde hayırlı, sağlıklı, başarılı, huzurlu yaşayabilmemizi istiyorsak, bu bilgileri ve o mesajları çok iyi incelememiz, öğrenmemiz ve titizlikle uygulamamız gerekmektedir.

Eğer bu bilgilerden veya o mesajlardan gâfil yaşıyorsak, hem dünyada, hem de ahirette pişman ve perişan olmayı kendimiz hazırlamış olacağız.

Şair ne güzel söylemiş: “Kuluna zulmetmek istemez Hüdâsı. Herkesin çektiği kendi cezası.”

Bunlar asla iddialardan ibaret değil, çoğunluğu yaşanarak ispat edilmiştir.

İspat edilenlerle de diğerlerinin doğruluğuna inanılması sağlanmıştır.

“Tarih tekerrürden ibarettir” diye meşhur olan atasözümüz, bizleri teyakkuz halinde tutmak içindir.

Şimdi, ibret almak için BAKALIM:

Â’raf S. 4.Â:  Biz kentlerden (memleketlerden) nicelerini helâk ettik! Azabımız onları gece yatarlarken/uyurlarken veya gündüz daldıkları an yakalayıverdi! (Ayrıca, Kâf S., 4. Ayet.)

5.Â: Azabımız onlara gelince onların çağırışları/feryatları: “Biz gerçekten zalimlermişiz” demelerinden, başka bir şey olmadı.

96. Â: Eğer o kentlerin ahalisi, inanıp güvenerek Allah’tan çekinselerdi, onlara, yerin ve göklerin bolluk ve bereketini açardık. Fakat yalana sarıldılar. Biz de onları yapıp ettiklerine karşılık yakalayıverdik. 97. Â: Bu gibi kentlerin ahalisi gece uykuda iken baskınımıza uğramayacaklarından emin midirler?

Fâtır S. 43. Â: Yeryüzünde büyüklük tasladılar ve kötü tuzak kurdular. Kötü tuzak, sahibinden başkasına dolanmaz! Öncekilere uygulanan kuraldan başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın sünnetinde/uygulamasında, asla bir değişiklik bulamayacaksın.

Evet, saygıdeğer dostlarım, Vatan şairi Mehmet Akif Ersoy ne güzel özetlemiş:

"Tarihi "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Zaten Yüce Rabbimiz de tekerrür etmemesi adına İBRET almamız için, yukarıdaki ayetlerle bizleri uyarmamış mıydı?

1400 Küsur seneden beri ibret alanlar, tekerrürden korundukları gibi; ibret almayanlar ise kendi akıbetlerini kendileri hazırlamış oldular.

Şimdi bizler, kendi ahvâlimize bakalım:

Acaba ülkemizin % kaçı tarihten ibret alıyor?

Acaba % kaçı tarihten ibret almak istiyor da, doğru tarihinin lisanını mı anlamıyor?

  • İşte konumuzun CAN ALICI NOKTASI burasıdır.

Bu yürek yarası konuya hiç girmek istemezdim, fakat gayri ihtiyarî buraya dayandı.

Eğer Harf inkılabımız; Yunanistan, Cezayir, Rusya diğer ülkelerdeki gibi olsaydı, zarar bir derece az olabilirdi. Çünkü o ülkeler her iki yazıyı da, harfleri ve lisanlarını da biliyorlar ve kullanıyorlar. Tarihi zenginliklerinden de azamî istifade ediyorlar.

Hiç harf inkılabı yapmayan Japonlar, Çinliler vs. ülkeler, acaba hiç geri kaldılar mı?

Kendi harf ve lisanlarının yanında, Latin ve batı lisanlarını da öğrenmediler mi?

Lütfen objektif düşünelim; Bizde de böyle olamaz mıydı? Niçin tamamen yasaklandı?

Fakat bizdeki harf inkılabında, yeni harfler zorunlu dayatılırken, ana lisanlarının tamamen yasaklanmasıyla, halkı tarihinin ve Dininin zenginliklerinden de koparıldı. Diğer kalkınmış ülkeler gibi, pekâlâ birlikte de yürütülebilirdi. Belki de maksat, yenilik değil; güzide halkı Yüce ve Hak Dini barındıran eserlerden koparmaktı…

Nitekim de böyle bir harf inkılabı, tüm halkı hem zengin tarihlerine KÖR etti, hem de Yüce Dinimizin tüm zengin eserlerinden kopararak müthiş zararlara da sebep oldu.

Yine de YETMEDİ:

1928 ile 1932 Yılları arasında bu harf inkılabının gizli maksadına tam ulaşmadığı görülünce, 12.07.1932’de Ermeni Agop Dilaçar başkanlığında TDK kuruldu. Osmanlı kelimeleri, sözde “yenileme” adı altında; en çok kullanılan “Meselâ” örneğin olarak, “ihtimal” olasılık olarak, “imkân” olanak olarak, “fedakâr” özverili, “Cevap” ise yanıt olarak, diğer binlerce kökleşmiş kelimeler de değiştirilerek, halk 70-80 sene önce yazılan eserleri de anlamaz hale getirildi…

TOPARLAYACAK OLURSAK; Bu güzide halkımız, işte bu sebeplerle, Tarihten ibret almak istiyor olsa da, doğru tarihinin lisanını artık hiç anlamadığı için, maalesef ibret de alamıyor!

Bu sebeplerledir ki tarih tekerrür edip, tahribatlarına devam ediyor.

Yani, kendi akıbetimizi de kendimiz hazırlamış oluyoruz…

KESİN ÇÖZÜM: Nelerden mahrum bırakılıp, neleri kaybettiysek, ısrarla ve kararlılıkla onlara kavuşmaktır. Aksi halde tarih tekerrür ederek, iki yönlü tahribatlarına devam edecektir. Vesselâm.

 

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. Harf İnkılabı'nın yapılma amacı, bu Türk/Osmanlı Milletini, kökünü, İslam dininden alan 1000 yıllık geçmişiyle bağını, Kuran – din temelli yazıları, tamamen yeni nesillerden silmek, 1 Kasım 1928den önce de var olan mevcut vatandaşları ve ileri yaşlardaki insanları da CAHİLLEŞTİRMEK, yeni neslin, yeni cumhuriyet rejimine kanunlarıyla dinsiz-islamsız, geçmişine düşman, geçmişini tarihini bilmeyen yeni bir Türk Irkı oluşturmak için yapıldığını herkes biliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER