Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

Katil kim?

İzlediğimiz bir filmde yada izlediğimiz bir haberde, bir cinayet varsa hemen katili merak ederiz.

Katil kim? Diye zihin labirentlerimizde projeleri üretiriz.

Film bitene kadar da katil bir türlü ortaya çıkmaz. Katil gizemini hep korur. Maktul hep bellidir. Katilse filmin sonunda belli olur. Hatta bazen belli belirsiz biter film. Katili bir türlü anlayamayız.

Yakın zamanda bile dilimize pelesenk olmuş "faili meçhul cinayetleri" hepiniz hatırlarsınız. Hepimizin yakinen tanıdığı bir çok aydının katilleri hala karanlıkta kalmıştır.

Maktul belli ama katil gizemlidir. İlk kez bu cinayette, galiba maktulde belli katilde. Cinayet diyorsam ortada bir çok maktul var.Yani cinayetler. Katil diyorsam da, ortada bir çok katil var. Yani katiller. Katil bir kişi, kurum veya örgüt değil. Bu kez topyekunluk bir durum var. Çünkü bu cinayetlerle hepimiz ilintiliyiz. Bu cinayetlerde hepimizin sorumluluğu var.

Yaşadığımız son depremden bahsettiğimi sanırım anlamışsınızdır.

'Deprem oldu. Şöyle oldu. Böyle oldu. Yardım gecikti. Zamanında yardım yapıldı. Şu eksikti. Hayır değildi.' Polemikleri tarafında değilim. Herkesin yalanı kendini bağlar.

Olan olmuş zaten. Binlerce canımızı yitirmişiz. Muazzam bir milli servetimizi kaybetmişiz. Üzerine ne kadar konuşsak geriye hiç bir şey gelmiyor. Bu bize, sadece ders olabiliyorsa gelecek için tek anlamlı sonuç olur.

Evet, depremde binlerce insanımız ölmüştü.  İşte ben hayatını kaybeden binlerce masum insanımızın katili veya katilleri kim diye soruyorum. Sorum herkese. Sorum devlete. Sorum millete. Sorum sana. Sorum bana.

Eee şimdi ne olacak? Deprem bu canım, 'takdir-i ilahi' diyerek meseleyi savuşturmayalım. Aslında takdir-i ilahiye kulak verseydik hiç bunca canımız heder olur muydu?

Depreme uygun zeminlere, uygun binalar yaparak şehirlerimizi kursaydık bunca can kaybımız olur muydu? Evet deprem bir vakıa ancak takdir-i ilahiye uyarak tedbir almakta bir vakıa.

Depremi yanlış zeminde tartışmak depremin yıkımlarının farkına varmamak demektir. Kim bilir belki de azmettiriciliğe bile yol açar bu mantık.

Şimdi bir kez daha soruyorum. Binlerce insanımızın katili veya katilleri kimlerdir? Bu sorunun cevabını belki de bir çoğumuz biliyoruz. Ancak ne hikmetse kimseye de bunu konduramıyoruz. Bizimde hatamız bu ve belli ki bilmeden katiller güruhunu koruma içgüdüsü taşıyoruz. 

Gerçekten katil kim? Binayı yapan müteahhit mi? Binada çalışan işçi ve kalfa mı? Demiri bağlayan usta mı? Betonu veren beton santrali mi? Projeyi çizen mimar mı? Statiğini yapan mühendisler mi? İzin veren belediyemi? Kontrol eden firma mı? Zemin etütlerini yapan jeologlar mı? Defalarca imar affı çıkaran büyüklerimiz mi? Ben mi? Sen mi? O mu? Katil kim?

Keşke filmi başa sarıp, yeniden senaryosunu yazabilsek. Film de maktul ve katil olmasa. Ama olan olmuş bir kere. Hiç değilse gelecekte aynı tür filmleri seyredip katil kim diye sorma ihtiyacı duymasak.

Belli ki, depremin vurduğu şehirlerimizin dışındaki yaşadığımız coğrafya yeni depremlere gebe.

Yeni deprem demek, yeni yıkım, yeni ölüm demektir. Bu kısır döngünün bir şekilde sonlanması hepimizin ortak sorumluğuyla üstesinden gelinebilecek bir durum ve gerçektir.

Deprem, evlerimizi, işyerlerimizi yıkıyor, sokağımızı caddelerimizi yaşanılmaz hale getiriyor.

Deprem, tarihimizi, kültürümüzü, geleneğimizi yerle bir ediyor. Yetişmiş insan gücümüzü yok ediyor. Sonuçta deprem her şeyimizi heder ediyor.       

Buna sebep olanlar, yani katiller ellerini kollarını sallayarak aramızda arz-ı endam ediyorlar.

Onlara verilen yasak savmak kabilinden cezalar karşılığını bulmuyor. Sonra da hayat bildiğin gibi devam ediyor. Her şey bu kadar ucuz ve kolay olmamalı.

Bu cinayetler, karşılıksız bırakılmamalı. Katil veya katiller gelecek nesillere örnek olacak şekilde cezalandırılmalıdır.

Sonra da, şehirlerimizi her türlü siyasete malzeme olmayacak imar planlarıyla geleceğe hazırlamalıyız.

Bilimsel yöntemlerle şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmalıyız. İnsanımızın her türlü deprem ve afetten zarar göremeyeceği fıtrata uygun şehirler kurmalıyız. Bunları yapamadığımız zaman daha çok katil kim? Diye soracağız ve katilin kendimiz olduğunu da hiç görmek istemeyeceğiz.

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER