Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 20/11/2017 Son günceleme: 20/11/2017 11:55
  • 9.537

Immanuel Kant’ın “Aydınlanma Nedir” adlı makalesini bilir misiniz? Günümüz Türkiye’nin kıritiğini yaparken bana eşlik etmiş olan metindir kendileri;

Kant Kritisisizmin en önemli temsilcilerindendir. Kant’ın saf aklın eleştirisinde hiçbir şey eleştirelliğin dışında kalmaz ne kutsallığından ötürü dinler ne de yüceliğinden ötürü yasalar. Fakat biz pek de aşina değiliz “eleştirellik” kavramına hele biri benimsediğimiz ideolojilerimizi eleştirsin anında parlarız.

Eleştiri, aslında gerçeğe, doğruya ulaşmada en temel esastır. Eleştirmeden, kritiğini yapmadan, sorgulamadan ulaştığımız bir gerçek ne kadar tatmin edicidir? Tatmin etmediği için de tembelleştirir de.

Tembellik ve korkaklık peki neyin sonucudur? Bu sorunun cevabına Kant’ın makalesinden çıkarak cevap verelim: Öncelikle Aydınlanma’nın tanımını yapalım. Aydınlanma: insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu ergin olamama durumundan kurtulmasıdır. Ergin olamama durumu; başkasının aklını kendi aklına başvurmaksızın kılavuz edinmektir. Bu durum tembelliğe ve korkaklığa yol açar.

Daima söylenilenlere itaat etme durumunun olduğu ergin olmamadan çıkışın tek yolu “SapareAude”dir. “Aklını kullanma cesareti göster!” Kant’ın aydınlanmayı anlatırken bizlere işaret ettiği bir husus var. Bu husus, bana yurttaş olmak ve kul olmak ayrımını anımsatıyor.

Eleştirmek demek yurttaş olmaktan vazgeçmek demek değildir... Kamusal alanda bir çok yönergeyle karşı karşıyayız “vergini öde, kurallara uy…” Yurttaşlık bu düzene uymayı gerektirir.

Yurttaşlık, kamusal düzene uyum sağlarken kritik yapabilmektir. Aydınlanma, SapareAudeyle kendi suçun ile düşmüş olduğun ergin olmama durumundan kurtulmaktır. Aksi başka bireylere kul olmaktır.

Metnin özünde her şey açık seçiktir. Bu günlerde Kant daha çok geliyor aklıma. Bir süre siyasi atmosferi soludum. Siyaset üzerine tecrübe edindim. Siyasete ilk adım attığımda gençlerin siyasetteki yeri ve önemi ile ilgili köşe yazıları yazdım ve bulunduğum ortamlarda bu konuyu ele aldım. Sonrasında siyasette geçen üç yılı arkamda bırakıp geriye baktığımda gördüğüm şey; çakallarla dans etmeye çalışmak ve şiddetli ve adaletsiz bir akıntıda kürek çeken bir ben.

Siyasette kürek çektiğim bu dönemde, aktif siyaseti bırakmama neden olan durumlar öyle durumlar ki; sadece rant elde etmek için 25-30 kişinin oturmuş olduğu masada iktidar partisinin adını kullanarak ne dolap varsa çeviriyorlardı. Beykoz’da iktidar partisinin ilçe başkanı ve ilçe yöneticilerinin sahte evraklarla işlerini yürütme çabalarını, hayır ve yardımlarını kafalarına göre kabul edip reddettiklerini gördükten sonra “Aydınlanma” diye tanımladığımız huzura, refaha erme kavramına ulaşmanın ne kadar zor olduğunu görüyoruz.

Yurttaş olarak bizleri yönetme yetkisini verdiğimiz kişilerin henüz aydınlanmamış, Kant’ın deyimiyle aklını kullanma cesaretleri yokken bulunduğumuz durumdan bir adım öteye gidip medeniyete nasıl katkı sağlanır…

Ah Sevgili Kant; işler senin tasvir ettiğinden daha da karışık. Günümüz siyasetinde aydınlanma filan hak getire. İyi bir yurttaş olman da yetmiyor. Ya kul olursun ya olursun…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz