Kanlıca üvey evlat mı?

Hafta sonları Kanlıca’ya yalnız İstanbullular değil; Türkiye’nin birçok bölgesinden gelen insanlar vardır. Ayrıca her geçen gün Türkiye’de ki turist sayısı azalmaktaysa da yabancıları Kanlıca da görme şansınız var.

Buna karşılık gerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi, gerek Beykoz Belediyesi Kanlıca’yı ihmal etmeye devam etmektedirler. Bu ihmal yakında Habertürk, Star gibi İstanbul’da özel sayfalarda gazetede yer alacaktır. İhmallerin başında Mimar Sinan’ın eseri olan Kanlıca Gazi İskender Paşa cami gelmektedir. Caminin etrafı çok bakımsızdır ve cami çevresini oluşturan yerlerdeki parkeler sökülmüş, bazı belirli yerlere betonlar atılmış ve çukur alanlar oluşmuştur.

Masa işgalleri…

Bunun dışında Kanlıca İskelesi’ndeki belirli gazinoların masa işgalleri devam etmektedir. İç mahallelerine hiçbir şekilde ilgi gösterilmemiştir, dört yıldır mezarlığa ve sahilden Mihrabat Korusu’na gidilen Fıstıklı yokuşu eğri büğrü bir şekilde ortaya çıkmaktadır; parke yapılmamış, çukurlardan oluşan bir yol kavramındadır. Fıstıklı Yokuşu başındaki bölgeye önce park yapılmak istenmiş, daha sonra bir çöp alanına çevrilmiştir. Buna karşılık Mihrabat Korusu’nu işletenlerin önemi nedeniyle Kavacık’tan gelenler için korunun restorana kadar olan yolu parkelerle döşenmiş ve bir ayrıcalık sağlanmıştır. Ayrıca korunun valeleri, arabaları kötü bir şekilde park ederek, yukarıdan sahile inmek isteyenlerin önünü kesmeye devam etmektedirler. Belediye bu duruma göz yummaktadır.

Kadersiz Kanlıca!

Kanlıca’nın bu kadersizliğinin nedeni nedir? Büyük bir olasılıkla Kanlıca belki de politik tercihlerinden dolayı cezalandırılmaktadır.

Bugün Anadolufeneri’ne giden yolda her yer kaldırım ve parke taşlarıyla süslenirken, binlerce arabanın geçtiği yalnız hafta sonu değil hafta içi de binlerce kişinin ziyaret ettiği Kanlıca’da ihmal edilmektedir.

11. Cumhurbaşkanı’nı Sayın Abdullah Gül'ün de Kanlıca’da ikamet ettiğinden hareket edersek, bu bakımsızlığın sorumlularının bulunması gerektiğine siz de inanırsınız. Ayrıca Kanlıca’nın diğer bir kadersizliği de kurumaya terk edilmiş bulunan çeşmelerinden kaynaklanmaktadır.

Kanlıca Ayşe Hanım Çeşmesi, hemen iskelenin yanında ihmal edilmiş bir çeşmedir. Aynı şey Hacı Veysi Çeşmesi içinde geçerlidir. Maalesef bu suların kaynakları Sedat Simavi İlkokulu'nun arkasında oturan bir avukatın önünden geçerken, kamuya mal olan bu suları ev sahibi kendisi için kullanmakta ve çeşmelerin kurumasına sebep olmaktadır.

İSKİ’nin bu konunun üzerine gitmemesi ayrı bir ayıptır.

Prof. Dr. Faruk ŞEN HAKKINDA

Prof. Dr. Şen, Almanya’daki Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin başında olduğu dönemde, Avrupa’da yaşayan Türklerin sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin önemli araştırmalara imza attı, göçmenlerin sorunlarını uluslararası platformlarda dile getirdi. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi, UNESCO Almanya Milli Komitesi ve Avrupa Birliği Kültürler Arası Diyalog Komisyonu (Anna Lindh Vakfı) gibi uluslararası kuruluşlarda aktif görev alan Şen, Türk-Alman ilişkilerine katkılarıyla tanınıyordu. Aynı zamanda Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclis Üyeliği görevinde bulunan Şen, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında da görev aldı. Dost Beykoz Gazetesinde uzun süre köşe yazıları yazan Prof. Dr. Faruk Şen’in yaşamı boyunca aldığı ödüller arasında Türk-Alman Dostluk Ödülü (2005, Münih), Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Onur Ödülü (1997) ve Federal Alman Onur Madalyası (2003) bulunuyor. 77 yaşında vefat eden Prof. Dr. Faruk Şen'in cenazesi, İstanbul Beykoz'daki Kanlıca Mezarlığı'nda toprağa verildi.