Güliz Köksal GÜRPINAR
  • 26/08/2015 Son günceleme: 26/08/2015 17:30
  • 6.927

Ah Selimiye ah! Beni önce kendine âşık etti, sonra içimde derin bir özlem bıraktı.

Bu yazımı, Selimiye seyahatimden bir hafta sonraki ruh halim ile kaleme alıyorum... Size yazacağım satırlarla, oraya tekrar küçük bir yolculuğa çıkmayı umut ediyorum. Anıları yaşatmanın özlemi taze tutacağını bildiğim halde, kendimi oralarda hayal etmekten alıkoyamıyorum. Böyle bir şey işte aşk... Bir kişiye, bir yere, herhangi bir şeye duyulan çok güçlü his, derin bir keşif adeta. ... Ben de Selimiye ' ye âşık oldum dersem ancak duygularımı daha net ifade edebileceğim...

Marmaris ' i hızla terk edip Boz burun yarımadasına doğru yol alıyorsunuz. Birden çam kokulu, yeşilin bin bir tonunu göreceğiniz tablo gibi bir yol çıkıyor karşınıza... Yol bitsin de varalım diyeceğiniz değil, bu yol hiç bitmesin diyeceğiniz bir yol.   Sıcak havaya rağmen, klimayı hemen kapayıp, camları sonuna kadar açıyoruz... Dışarıdaki temiz havayı içimize çekmek daha cazip geliyor elbette... Yollar o kadar virajlı ki, ama o şahane manzara eşliğinde yolculuk yapmaktan daha keyiflisi yok.  Selimiye' ye yaklaştıkça ağzımızı açık bırakacak bir doğa harikası ile karşılaşacağımızın habercisi bu güzel yollar...

Havasında, suyunda, renklerinde kaybolup kendinizi tekrar bulabileceğiniz bir yer Selimiye... Ne salaş bir köy, ne de yazlık popüler bir belde gibi... Kendi dokusunu bozmadan gelişmiş bir Selimiye çıkıyor karşımıza... Tek bildiğim çok fotojenik olduğu... Her açıdan, her köşesinden çok güzel kareler sunuyor insana. Manzarasına uzun uzun bakıp hep güzel şeyler düşündüren Selimiye için,   Allahın bir lütfü desek hiç de abartmış olmayız...

Şehir hayatını tamamen terk etmiş, yaz kış Selimiye' de yaşayan otel sahibimizden bahsetmek istiyorum sizlere... Hayallerini gerçekleştirme fırsatını bulmuş cümlemi, yarıda kesip bunu kabul etmiyor Muzaffer Yücel... İnsanların fırsatları bulmaktan ziyade kendi yarattığının altını çiziyor. 26 yıl Rusya ' da inşaat mühendisi olarak çalıştıktan sonra Selimiye' de bir otel işletmeye karar vermiş. Otelin adı Swan Lake, Çaykovski ' nin Kuğu Gölü balesinin orijinal ismi... Sekiz odalı butik bir otel burası. Odalarda her detay düşünülmüş ve her şey özenle hazırlanmış.  Burada gerçekten kendinizi evinizde hissettirecek sıcak bir ortam var...  Tüm samimiyetiyle, misafirlerini karşılayan Muzaffer Bey,  servisten konuk ihtiyaçlarına kadar her şeyle bizzat kendi ilgileniyor... Ne demişler  ' Emeğe sevgi katılırsa başarı kaçınılmaz olur '.  Ne kadar doğru bir söz olduğunu bize kendisi tekrar hatırlatıyor. Selimiye ' nin tüm güzelliği,  kaldığımız yerin atmosferi ile de birleşince,  buraya gelmekle kendime ne kadar büyük bir iyilik yaptığımı anlıyorum.

Huzurun ve kafa dinlemenin adresi olarak gösterebileceğim Selimiye, kendi duruşundan da ödün vermemesiyle öne çıkıyor... Selimiye sahili boyunca sıralanmış, her çeşit bütçeye uygun balık restoranları var ve hiç birinden anlamsız bir müzik sesi gelmiyor. Sanki tüm köy sözleşmiş gibi sessiz ve yalnız.  Gelenler de Selimiye ' nin bu dingin havasına hemen adapte oluyor ve bu sessizlikte kendini dinlemeye fırsat buluyor...  

Dedim ya Selimiye şahsına münhasır, çok özel bir yer...  

Bu güzellikten biz nasibimizi aldık... Sıra sizde.

 

Yazarın Yazıları