“Kalabalığın içinde bir huzur, gözler ve nefesler sessiz bir uyumda buluşuyor; zihinler yan yana birbirini hafifçe okuyor. Sessizliği bastıran hafif bir heyecan var. Ağızdan çıkan her kelime anın ritmini taşıyor. Zaman bereketlenmiş adeta Einstein’ ın izafiyet teorisindeki gibi bir an, aynı anda hem uzun hem kısa, hem yoğun hem hafif akıyor. Ama yaşanılan o kısacık an, her yönüyle keşfedilecek evren.
”
Kalabalığın ortasında bir evren
Kalabalığın içinde bir huzur, gözler ve nefesler sessiz bir uyumda buluşuyor; zihinler yan yana birbirini hafifçe okuyor. Sessizliği bastıran hafif bir heyecan var. Ağızdan çıkan her kelime anın ritmini taşıyor. Zaman bereketlenmiş adeta Einstein’ın izafiyet teorisindeki gibi bir an, aynı anda hem uzun hem kısa, hem yoğun hem hafif akıyor. Ama yaşanılan o kısacık an, her yönüyle keşfedilecek evren.
Akşamın ılık ritmi ile her birimizin enerjisi birbirine dokunuyor. Aynı anda aynı şeyi mi düşünüyoruz, aynı heyecanımı paylaşıyoruz? Belki de enerjilerimizin birbirini çekmesiyle aynı şeyleri düşünüp aynı heyecanı yaşıyoruz. Böyle anlar insanın hayatındaki nadir ve değerli kesitlerdir. Yüzlerce kişi içinden çok nadir kimselere böyle hissederiz; tabi şanslıysak. Enerjilerin birleştiği, zihinlerin ve hislerin birleştiği bu anda amaçsız, beklentisiz, cinsiyet üstü bir bağ vardır.
Bu insanları bulduğumuzda o enerjiyi paylaşarak anın içinde kalmak çok kıymetlidir. Bu da hayatın gerçek büyüsüdür.
Bu ömrü hayatımızda bazen size çok yabancı biriyle derin bir bağ kurarsınız ve derin bir uyum içinde olursunuz. Her karşılaşma, her tanışma böyle bir ahenk yaratmayacağından bu çok kıymetli bir deneyimdir. Bu tür anlar insan bilincinin farkındalığını en yoğun şekilde deneyimlediği anlardır. Sadece bakışlarla, sessizlikle ve kısa bir etkileşimle bile kendi varlığımızı ve karşımızdakinin varlığını derinden hissedebiliriz.
Peki, bu farkındalıkla, İnsanlarla nasıl bir ilişki kurmalıyız? Yargısız ve beklentisiz olmak gerekir. Bu karşılaşmalardan şunu hatırlamalıyız ki; her karşılaşma bir deneyimdir bir armağandır. Bu yüzden karşımızdakine empati ile yaklaşmak bilinci zenginleştirir. Bazen bir sohbetin ortasında, karşınızdaki kişi tam da sizin söylemek istediklerinizi söyler; sanki düşünceleriniz birbirine karışmıştır. Bazen bir konser kalabalığında pek tanımadığınız biriyle aynı anda aynı şarkıya gülümser, aynı anda derin bir nefes alırsınız. Ya da bir gün birinin gözlerine bakarsınız ve o bakışta yıllardır tanıdığınız birini bulursunuz. İşte o anlarda zaman durur, kelimeler susar, enerji konuşur. Bu yüzden karşımızdakine yargısız, beklentisiz ama empatiyle yaklaşmak gerekir; çünkü bazı insanlar sadece bir anlığına hayatımıza girer ama o an, bütün ömrün yankısını taşır.
Ve bu keyifli anlardan sonra fark ediyorsun ki; hayat bazen bize kelimelere sığmayacak kadar nadir ve kıymetli anlar sunuyor. Bu anlar tesadüfi görünse de ruhun derinliklerinde iz bırakıyor. Bir karşılaşma, bir bakış, sessizlik insanın iç dünyasında yankı uyandırıyor. Önemli olan bu anların farkına varmak, akışı yaşamak ve kıymetini bilmek. Çünkü gerçek mucize, her zaman olağanüstü olaylarda değil; bazen kalabalığın ortasında göz göze geldiğiniz kısa bir anın tüm yoğunluğunda saklıdır. İşte hayatın küçük armağanları…
Gerçek, ancak yaşamın küçük anlarında kendini gösterir. (Wirginia Wolf)
YORUMLAR