Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Kahrolası insan ne kadar da nankör

Bu ifade benim değil, Yüce Rabbimizin Abese Suresi 17. Ayetiyle bizleri ikazıdır

Peki, nankörlük nedir? Öncelikle nankörlüğü tanımlayalım:

Nankörlük; İyilik bilmemek, yapılanların veya verilenlerin değerini bilmemek ve teşekkür ve şükür edememek, küfranlık anlamlarına gelmektedir.

Nankörlük her dinde ve her toplumda tiksinilen ve nefret edilen bir davranış biçimidir. Kur’an’da da birçok ayetlerle nankörlük, açık seçik tehdit edilmektedir.

Nankörlük hakkında birkaç özlü söz hatırlayalım.

Nankör insan, her şeyin fiyatını bilir, fakat HİÇ BİR ŞEYİN KIYMETİNİ BİLMEZ. (Wilde Oscar)

Nankörlük, zayıf insanların işidir, güçlü insanlar içinde asla nanköre rastlamadım. (Goethe)

Artık insanları tanımak için vakit kaybetmiyorum. Çünkü nasıl olsa nankörlükleriyle kendilerini tanıtıyorlar. (P.Auster)

Nankör insanları mutlu etmek çok zordur. (La Edri)

Kötü insanlar, aynı zamanda nankördür de. (Cervantes)

Duvar yapıldıktan sonra duvarcı (yani eserler kullanılmaya başlayınca, icraat sahibi) unutulur. (Çin Atasözü)

Nankörlük, en büyük ihanettir. (Bilgi Feneri)

İLGİNÇ nankörlüklere geçmeden önce şimdi de nankörlükle ilgili birkaç ayet hatırlayalım ki, o nankörlüklerin ne denli ilginç ve hata olduğu idrak edilsin:

İbrahim Sûresi, 7. Ayet: ..“Şükrederseniz size daha çok veririm. Nankörlük ederseniz, o zaman da azabım çok çetindir.”

İbrahim Sûresi, 34. Ayet: O, istediğiniz her şeyden size verdi. O’nun nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz. Fakat insan çok zalim, çok nankördür.

Nahl S., 55. Â.: İşte verdiğimiz bunca nimete şükür yerine, böyle nankörlük ederler. Şimdi bir süre eğlenin bakalım, yakında başınıza gelecek akıbeti öğrenirsiniz.

Hac S., 38. Â.: Şüphesiz ki Allah, iman edenleri müdafaa eder. Muhakkak ki Allah, hiçbir haini ve hiçbir nankörü sevmez.

Ankebut S., 66. Â.: Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecek onlar!

Abese S., 17. Â.: Kahrolası insan, nasıl da nankörlük ediyor!

Âdiyat S., 6. Â.: Şüphesiz ki insan, Rabbine karşı gerçekten çok nankördür!…

Evet, sözlerin en doğrusu ve en mükemmeli olan Kur’ân ayetlerinde de gördüğümüz gibi, gerçekten de İNSAN ÇOK NANKÖRDÜR.

Nankörlüğün zıddı ise insanın kendisini nimetlendireni, kendisine imkânlar vereni bilmek, onu unutmamak, onu takdir etmek ve her fırsatta onu anmak, ona şükür ve teşekkür etmektir.  Oysa bizlere ikram edilenleri de, lütfedilenleri de ve bahşedilenleri de çok çabuk unutuveriyoruz. Yani; şükür ve teşekkür etmek yerine, nankörlük ediyoruz, değil mi?

Hatta ikram EDENLERİ bile tanımaz oluyoruz ve inkâr ediyoruz, hatta onlara düşman kesiliyoruz…

Bir örnek arz edeyim de iyice rahatlayınız:

Bu örnek; Menderes veya Özal örneği de değil. Yani, siyasetten değil.

Bizleri HİÇ’LİKTEN varlık âlemine getiren, bizlerin hiçbir tercih hakkımız olmadığı halde, taş, odun, toprak, bitki değil de, bir CANLI olarak halk eden. Canlıların içinde, yılan, kirpi, salyangoz, köstebek, domuz, köpek, merkep değil de, İNSAN olarak dünyaya gönderen. 

İnsanların içinde de en güzel bir ırkta, ülke olarak da kurak-çorak, soğuk-sıcak, susuz-verimsiz, kıtlıklarla boğuşan ülkeler yerine, milyarların gıpta ettiği en güzel bir ülkede yaratan. Üstelik de bizleri kör, sağır ve sakat değil, sağlam ve sağlıklı bir şekilde yaratan, Müslüman bir ailede dünyaya gönderen o Yüce Yaratıcıya karşı bile, çok rahat, yani hiç utanmadan nankörlük ediyoruz biz…

Birkaç gıda yeterliyken, binlerce çeşit (İbr. S.,34. Â.’e göre: sayılamayacak kadar çok) nimetlerini bizlere seferber eden, onlardan istifademiz için bizlere gözler, diller tüm duygularımızı veren, kalplerimizi, beynimizi, böbreklerimizi, ciğerlerimizi ve tüm organlarımız yıllarca tıkır-tıkır çalıştıran O yüce Yaratıcıya karşı da çok nankörlükler ediyoruz biz…

“Sınamak maksadıyla gönderdiğini” bizlere anlatması için Peygamberler gönderen, dünya ve ahiret mutluluğumuzu kazandıracak donanımda Kılavuz bir kitap gönderen, Rahmeti sınırsız olan O Yüce yaratıcıya karşı bile çok nankörlükler ediyoruz biz.

Çok az şükrediyoruz. Yani çok az kulluk ve ibadet ediyoruz!!!

..Ve bizlere daha bunca nimetler bahşeden O Yüce Allah’a cc. karşı bile biz, itaatsizlik ediyoruz, ona karşı bile isyan ediyoruz da O cc. bizlere karşı yine de hep SABIR gösteriyor. Buna rağmen O cc, nimetlerini göndermeye devam ediyor.

O yüce Yaratıcımızın emirlerine karşı bizler, itaatsizlikle, yasaklarına karşı ise dikkatsizlikle, O’na cc. karşı nankörlük ediyoruz. O cc., ise Yaptıklarımızı, itaatlerimizi veya nankörlüklerimizi sadece meleklerine kaydettirerek, vaat edilen o büyük güne erteliyor. Çok nadiren de depremlerle ve çeşitli belâ veya afetlere bizleri ikaz ediyor.

Bazılarımız ise, maalesef bunlardan bile haberdar değiliz…

Eğer insanlar nankör olmasaydı, tüm insanların %100’ü, yani tamamı ŞÂKİR (şükreden), kulluk ve ibadetlerine sahabeler gibi devam eden kimseler olurdu.

Konu buraya kadar gelmişken, sadece kendi ülkemize ve güncel ahvalimize de bakalım:

Eğer bu ülkenin insanları; bir köşe yazısına değil, koskoca bir kitaba bile sığdırılamayacak kadar çok olan, 16 senelik müspet ve hayırlı icraatlar için, takdir, şükür ve teşekkür eden olsaydı, seçim neticesi asla böyle olmazdı. Bazı (örn. yeniden imar edilen Van-Şırnak v.d.) bölgelerdeki oy oranı, %35,4 – %21,2 yerine, en az %80-90 olurdu…

Umulur ki güzel ülkemizin; yalanlarla, iftiralarla, boş vaatlerle yanıltılıp nankörlüğe itilen saf ve temiz insanları, dolmuşa getirilip nankörlük ettiklerini fark ve idrak edip, tövbe ederler ve bu Uhrevî VEBÂLDEN kurtulurlar. Allah cc çok AFFEDİCİDİR…

Ne mutlu; sadakatten, doğruluktan, şükür ve teşekkür etmekten şaşmayan bahtiyar insanlara…

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER