Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

Kağıt paramızda, niçin T. CUMHURİYET(İ) yazıyor?

Üstü örtülü ve gizli bırakılmış birçok ciddi konuya da açıklık getiren bu yazıyı, mutlaka çok dikkatli okuyunuz ve paylaşınız.

Tüm kâğıt paralarımızda, 1930’dan bu yana, Türkiye Cumhuriyetine ÂİDİYETİ BELİRTEN (İ) harfi niçin yok? Yani niçin TÜRKİYE CUMHURİYET yazıyor? (Lütfen cebinizden bir kâğıt para çıkarıp bakınız.)

Oysa Osmanlı paralarımızda âidiyeti bildiren “DEVLETİ ÂLİYEYEYİ OSMANİYE” ifadesi var. Hatta 1930’dan önceki, Osmanlıca baskılı paralarımızda bile, âidiyeti ifade eden TÜRKİYE CUMHURİYETİ şeklinde yazıldığı halde, 1930’larda ne oldu da bu “İ” harfi kaldırıldı?  

 

para UurMA LudL

 

  • Baskı hatası olmayan bu (İ) harfi eksikliği, özellikle eksik bırakıldığı için, Merkez Bankası Türkiye Cumhuriyeti’ne ait değildir” anlamı, çok net değil mi? 
  • Peki, 1930’dan bu yana Merkez bankasının ortakları KİMLER?
  • Merkez Bankası kuruluşunda (1930 CHP döneminde) TC Devletinin hissesi niçin %15 ve o günkü diğer %85 hissedarlar(!) niçin açıklanmamış?
  • Son 10 sene içinde bu TC Devlet hissesi nasıl %55’e kadar çıkarılabildi?
  • Geri kalan ortaklardan %45’in, %9’u açıklanıyor da, %36’sı bu güzide halktan niçin hâlâ GİZLİ TUTULUYOR?…
  • Güzel ülkemizin KUŞATILMIŞLIĞININ temelleri, o gün nasıl atılmış?
  • Niçin hâlâ bu sinsi sarmaldan ve kuşatılmışlıktan kurtulunamıyor?
  • Hükumetin işi niçin çok zor?…

Tüm bu tür sorulara doğru cevaplar bulunduğunda, şu seçim öncesinde hükumeti zor durumda bırakmak için uygulanan EKONOMİK AMBARGO ve Dolar, Yuro, vs. Döviz savaşlarının sebepleri de çok iyi anlaşılacaktır. Belgeleriyle özetlemeye çalışalım:

Aşağıda sunulan belgelerde de göreceğiniz gibi; 1930 yılında kurulan TC. Merkez Bankası’nda, ‘devlet payı’nın sadece %15 olduğu, diğer pay sahiplerinin yüzde 85’i, her zaman ifade etmeye çalıştığımız DIŞ ŞER güçlere ait idi. (Aşağıdaki belgelerde detaylı bilgi var.)

Yani Lozan hezimeti gibi, o yıllarda galiba Merkez Bankası da peşkeş çekilmişti.

Adnan Menderes dönemindeki müdahalelerle ve de 1970 yılındaki müdahalelerle, devletimizin Merkez Bankasındaki payı, %15’ten %51’e kadar yükseltilebilmişti.

1211 Sayılı Kanun ile kurulan Merkez Bankası’nın görevleri arasında, “ülke ve hükümet menfaatlerini gözetmek” gibi bir ifade varmış! Fakat, yakın bir zamanda bu madde kasıtlı ve özenle çıkarılmış! Ne zaman mı? 

Kemal Derwish, ABD’den ithal edildikten sonra!… (Yani 03.03.2001’de.)

Hani, Meclis’te IMF’nin dayattığı 15 günde 15 yasa görüşmeleri vardı ya, işte o zaman!… 

4. Madde’nin, 25.4.2001 tarih ve 4651 Sayılı Kanun’la değiştirilen şeklinde, öyle bir ifade konulmuş ki; gel de dokun, dokunabilirsen Merkez Bankasına!… 

O madde, aynen şöyleymiş: “Bankanın temel amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını, doğrudan kendisi belirler… 

  • Duruun, daha bitmedi!.. 

Merkez Bankası Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair 25 Nisan 2001 tarihli ve 4651 sayılı bu Kanun’un 56. maddesi, 5 Kasım 2001 tarihinde yürürlüğe girmiş!.. Buna göre, Merkez Bankası, 5 Kasım 2001’den itibaren Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremeyecek, kredi açamayacak bir hüviyete büründürülmüş!…

  • Düşünebiliyor musunuz?…

Devletin(!) Merkez Bankası’ndaki Hazine’nin payı %51’dir ama; Banka’nın Hazine’ye “avans” vermesi, ya da “kredi” açması engellenmiş!… 

Böylece; bir anlamda ‘başına buyruk’ bir hüviyete büründürülmüş bu banka!… 

2002 ve 2003 Yıllarındaki müdahalelerle de devletimizin payı %55’lere kadar yükseltilebilmiş. Ancak devlet bu “yüzde 55 pay sahibi” olmasına rağmen, Hazine, bankaya hâlâ hesap sorma yetkisine sahip değildir. Çünkü 1930 ve 2001’de kumpas böyle kurulmuş.

İşte bu konuda kanun çıkarılabilmesi için, çok daha GÜÇLÜ bir iktidara ihtiyaç vardır.

Bu kumpasın bozulmasını önlemek için de, TÜM şer güçler ölesiye direniyorlar!

AKP’nin ve Sn. Erdoğan’ın güçlenmesini önlemek için, akıl almaz engeller çıkarıyorlar… 

İşte sadece bunun için bile 24 Haziran seçimlerinde; hem Sn. Recep Tayyip Erdoğan’a, hem de Ak Parti ve Cumhur ittifakına TAM DESTEK vermek zorunluluğumuz vardır.

Aksi halde bu ve diğer kuşatılmışlıklarımızın, giderek artması kaçınılmazdır. Çünkü Cumhur ittifakının karşısındaki illet ittifakı, hâlen bu kafadadır ve bunu da apaçık ifade ediyorlar.

Şayet bu fırsat kaçırılırsa, bütün VEBÂL; şahsî menfaat, lokal kırgınlıklar ve küskünlüklerle oy kullanmak istemeyen ve abartılmış-yalan ve boş vaatlere aldanan kişi ve kurumların üzerinde kalacaktır. Seçimden sonraki tövbe ve pişmanlıkların da hiçbir faydası olmayacaktır…

Bizler; hem sorumluluklarımızın idraki içinde olduğumuzdan, hem de kısaca özetlediğimiz konuları daha detaylı öğrenmek isteyenler için, sözlerimizin dayanaklarını ve belgelerini de aşağıda takdirlerinize arz ediyoruz. Lütfen, siz de sevdiklerinizle paylaşınız…

 

İŞTE O BELGELER TIKLAYIN İNCELEYİN:

BELGE 1 

BELGE 2

BELGE 3

BELGE 4

BELGE 5 VİDEO 

(Bu ilginç konu son 20. dakikalardadır.)

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER