A. Raif ÖZTÜRK
  • 18/06/2017 Son günceleme: 18/06/2017 16:32
  • 9.835

Malumunuz olduğu gibi 2016 Nobel ödülünü "hücresel bileşenleri ayrıştıran ve geri dönüştüren temel bir süreç olan otofajinin altında yatan mekanizmaları keşfedip açığa kavuşturan" Japon Prof. Yoshinori Ohsumi kazandı.

Otofaji; açlıklarda hücrenin yaşlanmış ve bozulmuş yapılarının, hücrenin kendi lizozomu tarafından yenilmesi ve sindirilmesidir.

Nobel ödüllü araştırmaya göre; 3 günlük oruç yaşlılarda bile vücudun bağışıklık mekanizmasını komple yenileyerek vücudun dinçleşmesini sağlıyor.

2016 Nobel Tıp Ödülü'ne hücrelerin kendi kendini sindirmesi olarak bilinen otofaji alanındaki çalışmaları nedeniyle lâyık görülen Japon bilim adamı, bu çalışmaları ile orucun insan sağlığına iyi geldiğini bilimsel olarak da ispatlamış oldu.

Ancak hiçbir ibadet, fayda ve avantajlar için yapılamaz ve yapılmamalıdır. Bu hârika avantajlar Rabbimizin bizlere peşin ve avans olarak bahşettiği eşantiyonlarıdır.

Bazı diyet uzmanları tarafından oruç diyetleri eleştirilse de, araştırmaya göre vücudu aç bırakmak, kök hücreleri tetikleyerek yeni akyuvar üretilmesine yol açıyor. Bağışıklık sistemleri yaşlılık nedeniyle zayıflamış ve basit hastalıklara karşı bile dirençsiz kalmış yaşlılarda da bu oruç faydalı oluyor. Açlık vücuttaki kök hücrelerindeki bir düğmeyi aktif hale getirerek vücudun bağışıklık sisteminin kendini yenilemesini gerçekleştiriyor.
İlgili açıklamalardan bazıları:

Hücreler de insanlar gibi çalışıyor. Hücreler bize benzemeseler bile bazı durumlarda aynı insanlar gibi hareket ediyorlar. Mesela oruç tutarken ya da periyodik uzun açlıklar sırasında, çöplerini özel torbalara dolduruyorlar (otofagozomlar), ve konteynerlere depoluyorlar (lizozomlar). En kirli olanları yok edilip sindiriliyor, bazıları da yeniden dönüştürülerek enerji üretiminde kullanılıyor. Otofaji vücut stres altındayken çok daha fazla çalışıyor.

1990'lı yılların başından itibaren otofajiyle ilgilenen Japon bilim adamı Prof. Dr. Yohsinori Ohsumi, Nobel ödülü almasına neden olan bu çalışmasında, oruç ile uzun süreli açlık esnasında beynimiz hummalı bir faaliyet gösterirken, sağlıklı hücrelerde diğerlerini yok ederek vücut beslenmesine devam ettiğini bilimsel olarak ispatlıyor.

Osumi'nin çalışmasıyla ilgili Nobel tarafından yapılan açıklamada, "Ohsumi’nin keşifleri, hücrenin içeriğini nasıl ayrıştırdığını anlamamızı sağladı. Bunun yanı sıra araştırmalar, otofajinin açlığa adapte olma ya da enfeksiyonlara verilen cevap gibi birçok fizyolojik süreçteki temel önemini anlamamıza da yardımcı oldu. Otofaji genlerindeki mutasyonlar, hastalıklara neden olurken otofajik süreçler, kanser ve nörolojik hastalıklar gibi bazı vakalarda önemli rol oynamaktadır" ifadeleri kullanıldı…

Otofaji mekanizması insanlarda dâhil olmak üzere, bütün canlılarda mevcut bir yapıdır. Otofaji vücudumuz için ise oldukça faydalı. Otofaji sayesinde hücreler ihtiyaç duymadıkları artık maddelerden hatta gereksiz enerjiye sebep olabilecek fazla hücrelerden temizlenebiliyor. Bu sayede vücudumuz erken yaşlanmayı bile engelleyebiliyor...

Bir başka deyişle açlık; vücuttaki kök hücrelerdeki bir düğmeyi aktif hale getirerek, vücudun bağışıklık sisteminin yenilenmesini gerçekleştiriyor.

Te’yid anlamında bir başka araştırma: “Orucun kök hücrelere etkisi nedir?”

Kaliforniya Üniversitesi Gerontoloji ve Biyolojik Bilimler Profesörü Walter Longo; orucun kök hücrelere "Aktif Ol" emri vererek, onların bağışıklık sistemini yenilediğini savunuyor. Bu olayın en can alıcı kısmı ise vücut bağışıklık sistemini yenilemek için harcayacağı enerjiyi, tamamıyla gereksiz hücre ve atıkları yok ederek sağlıyor.

Uzun süreli açlık hali elbette glikoz ve yağ depolarının kullanması sebebiyle vücudu zorlayacaktır. Ancak aynı zamanda beyaz kan hücrelerinin (lökosit) büyük bir kısmını yok ederek, kök hücre bazlı rejenerasyonu tetikleyecek ve yeni bir bağışıklık sistemi oluşturacaktır. Oruç döngüleri; kemoterapi ya da yaşlanma nedeniyle aşırı hasar görmüş bir sistemde bile, oldukça etkili bir yöntem oluyor. Bu durumlar da bile vücut normal bir birey gibi, yeni bir bağışıklık sistemi oluşturabiliyor.

Oruç kanser hücrelerini azaltıyor: Kanserli hastalar için hayat kurtarıcı etkiye sahip olan kemoterapi, hastaya faydasının yanı sıra oldukça zarar veren de bir yöntem olarak biliniyor. Elbette bu zararın temel sebebi olarak vücudun bağışıklık sistemini önemli miktarda çökertmesi gösteriliyor. USC Norris Kanser merkezi asistan Profesör Tanya Dorff’a göre araştırma sonuçları, uzun süreli açlığın “72 saat” kemoterapinin zararlı etkilerini büyük miktarda azaltıyor.

Profesör Walter Longo’nun yaptığı araştırma sonuçları; uzun süreli oruç sırasında kanser riskini ve tümör büyümesini arttıran bir hormon olarak bilinen PKA enziminin de vücutta azaldığını tespit etmiştir. Doktor Longo ise bu durumu şu şekilde açıklıyor.

-“Uzun süreli açlık süresince vücut hücreleri, azalan enerjiyi korumaya çalıştıkları için öncelikli olarak hasarlı ve çok verimli olmayan bağışıklık hücrelerini yok etti.”

Bunun yanı sıra Longo, daha fazla gerçekleştirilen klinik deneyler sonucunda uzun süreli açlığın sadece bağışıklık sistemini değil, diğer organ ve sistemleri de olumlu etkileyeceğinin kanıtlanabileceğini savunuyor.

Evet, Yüce Rabbimiz Bakara Sûresi 216’da olduğu gibi “..Sizin hakkınızda hayırlı olanı Allah bilir, siz bilemezsiniz” buyurması, bizlere önemli bir ikazdır.

Kur’ânda Yüce Rabbimiz; Oruç ve diğer ibadetlerimiz hakkında, Otofajiyi veya diğer avantajları anlatacak değil yâ. “Şunu-bunu yapmanız sizin için daha hayırlıdır” buyurması bizlere yetmiyor mu? Zaten her tür ibadetler, sırf Allah rızası için yapılmalı, değil miydi?

Abdestteki, gusüldeki, namazdaki, oruçtaki, zekâttaki ve tüm ibadetlerdeki hârika avantajlar, ilâhî eşantiyonlardır.

  • Bir ilâç; terkibi bilinmediği halde şifaya vesile olduğu gibi, bu avantajlar bilinmese de şifaya vesile olacaktır. Üstelik de İHLÂS zedelenmeden.

Bunların kısmen de olsa bilinmesi ise Tevhîde, Tefekküre ve azamî ŞÜKRE vesiledir…

Yazarın Yazıları