Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL

İtirafçı hainler, kahraman rolünde…

Size bugün bir Ahmet Davutoğlu yazısı yazacaktım ancak gündemde sıcaklığını koruyan FETÖ itirafçıları kafamı çok kurcaladığı için itirafçılarla ilgili bir yazı yazmaya karar verdim. İtirafçıların itirafları ve itirafçılar makbul sayılmaya, adeta aklanmaya mı çalışılıyor ne?

Bir söyleşide Rus General Kaliyoskin kendisine sorulan;

"Siz casuslarınızı neden öldürüyorsunuz? Bu adamlar size yardım ediyor" sorusuna şu cevabı veriyordu:

"Kendi ülkesini satan adamı ben ne yapayım? Kendi ülkesiyle ilgili bana bilgi veriyorsa, benim ülkemi haydi haydi satar. Onun için biz bilgiyi alır ve sonra adamı öldürürüz."

Son günlerde, itirafçıları aklama çabaları bana bu söyleşiyi hatırlattı.

Generalin yaklaşımı doğrudur veya yanlıştır bu ayrı bir konudur. Ancak itirafçı bir nevi Generalin tanımladığı, kendi ülkesini satan casus gibidir. Her an herkes için tehlikeli olabilir. Mukaddes değeri yoktur. Etik değeri yoktur. İnsani ve vicdani değeri yoktur.

Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım. Adam 30-40 yıl birilerinin en mahrem sırlarına sahip olsun. Onunla yesin, içsin birlikte iş kotarsın. Tehlike çanları çalmaya başlayınca, "ah vah çok pişman oldum" desin. Amiyane tabirle 'yemezler'

Şunu iyi bilelim. Yaşadığımız tecrübeler göstermiştir ki, bugün bu itirafları yapanlar, şartlar değişince bugünkü birlikteliklerini yarın başkalarına itirafçı olarak kendilerini aklamaya çalışırlar.

İtirafçılık ve casusluk bir yaşam biçimidir. İtirafçı her durakta birilerinin trenine biner, sonra bindiği treni terk eder.

Bütün dünyada itirafçıların temel karakteristiği vatan ve millet için bu hizmetleri yaptığı tarzındadır. Külliyen yalandır. Yıllarca tehlikeli yapıların içinde bulunan birine nasıl inanalım? Şayet vatan ve millet içinse yaptıkları, 30-40 yıl niye vatana ve millete kan kusturmuşlardır. Ne yazık ki, bu sorular, itirafçılara sorulmamaktadır. Gerçi bütün itirafçılar pişkindir. Sorsan, "pişman oldum!" diyecektir. O da büyük bir yalandır. Olsa olsa çıkarları çatışmıştır ve bir anda saf değiştirmiştir o kadar.

Ne yazık ki son günlerde, itirafçılar kamuoyuna, sütten çıkmış ak kaşık olarak sunulmaktadır.

Her akşam birkaç televizyon kanalında konuşturulmakta, gazeteler kendileriyle sayfalar dolusu röportajlar yapmaktadırlar. Farkında olmadan bu çevreler, mücadele ediyoruz dedikleri FETÖ yapılanmasını gündeme taşımaktadırlar. Bu gaflet ve dalaletin sona erdirilmesi önemli bir konudur.

Diyeceksiniz ki, kazın ayağı hiç de öyle değil. İtirafçılar ne güzel işte, konuşarak FETÖ'nün ipliğini pazara çıkartıyor. İyi de, bunca kötülüğü onlarla birlikte yaparken akılları neredeydi? Bunca insanın canı ve malı yok edilirken, bunca cinayet işlenirken, kan dökülürken bu itirafçılar onların işbirlikçileri değil miydiler?

Niçin ama niçin onlara bu soruyu sormuyoruz? Niçin bu itirafçı taifesinin yeni yalanlarının bu itirafların için gizli olabileceğini düşünmüyoruz? Niçin bu adamların itiraflarını geniş kitleye yayarak toplumun kafasını karıştırıyoruz?

Oysa dünya şunu yapıyor. İtirafçı olmaya uygun kişileri enterne ediyor. Onları televizyonlarda konuşturmuyor, gazetelerde arz-ı endam ettirmiyor. Kamuoyuyla itiraf bilgilerini paylaşmıyor. İtiraflarının sonunda itirafçıları sorguluyor ve kendi hukuk düzeni içinde ülkesini satan adam muamelesi yapıyor.

Çünkü biliyorlar ki, bugün onu satan yarın kendisini satar. Vatanını satar. Bugün sana yağcılık yapan, elini eteğini öpen, yarın başkasına yağcılık yapıp elini eteğini öper. Çok görülen bir durumdur. Menfaat çetesinin elemanlarının saf değiştirmesi…

Dikkat edin etrafınız, etrafımız böyle insanlarla dolu. Hani bir atasözümüz var ya, "Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu."

Ne diyordu Rus General Kaliyoskin,

"Kendi ülkesini satan adamı ben ne yapayım? Kendi ülkesiyle ilgili bana bilgi veriyorsa, benim ülkemi haydi haydi satar. Onun için biz bilgiyi alır ve sonra adamı öldürürüz."

Rus Generalin son cümlesi çok ağır diyorsanız. Bari hukuk içinde itirafçılar gereken cezayı görse iyi olmaz mı?

Muharrem ERGÜL
Muharrem ERGÜL HAKKINDA

Aslen Kuzey Kafkas göçmeni. Aile Trabzon ve Ordu kökenli. Beykoz doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Beykoz’da yaptı. Yüksek öğrenimini Marmara Üniversitesinde tamamladı. Beykoz Paşabahçe Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği yaptı. (1980-1982) Ardından aynı okulda Müdür Yardımcılığı yaptı. (1983) Daha sonra müdürlük sınavlarını kazanarak; Beykoz Anadoluhisarı Ortaokulu Müdürü oldu. (1984) 1987 yılında kamu görevinden ayrılarak özel sektöre geçti. Birleşik Yayın Dağıtım Şirketi Genel Müdürü oldu. İki yıl bu görevi sürdürdü. Aynı görevine paralel olarak, Türkiye’nin ilk ve saygın kitap dergilerinden biri olan “KİTAP DERGİSİ’NİN” editörlüğünü yaptı. 1989 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol’un davetiyle yeniden Kamu görevine döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği yaptı. (1989-1991) Bakan değişiminden sonra Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Genel Müdür Yardımcılığına atandı. (1990-1993) 1993 yılında Beykoz Milli Eğitim Müdürü oldu. 1994 yerel seçimlerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü oldu. (1999) Ardından 2004 yılındaki yerel seçimlerde Ak Parti’den Beykoz Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Yüksek oranda bir oy alarak “AK PARTİ’NİN” ilk Beykoz Belediye Başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde aday olamadı. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşavirliğine atandı. 2012 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanlığı görevini sürdürmüştür. Eğitimcilik ve yöneticilik dışında Uzun yıllar Kanlıca, Beykoz ve Anadoluhisarı kulüplerinde amatör ve profesyonel olarak futbol oynadı. Yine Beykoz’da birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev aldı. Yayınlanmış dört kitabı ve yüzlerce makalesi bulunmaktadır. Türkiye’de birçok belediyede yöneticilik dersleri verdi. Yurtiçi ve yurtdışında birçok seminer konferans ve panele katıldı. Halen Beykoz Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği yapmaktadır. Evli ve üç çocuğu bulunan Muharrem Ergül orta derecede İngilizce bilmektedir. Yaşadığı yer olan Beykoz’dan ve sokağından hiç ayrılmamış olup, Beykoz ve Beykozluluğu İstanbul ve İstanbulluluğuyla özdeşleştirmiş bir Beykoz çocuğudur.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER