Ekrem VANLI
  • 08/03/2014 Son günceleme: 13/06/2014 00:11
  • 9.755

ABD’nin 2011 yılı sonu itibariyle Irak’tan çekilmesiyle birlikte bu ülkede iktidar-güç mücadelesi temelindeki etnik ve mezhepsel çekişmelerin seviyesi giderek artmaktadır.

Bugün Irakta güvenlik ve siyasal iktidar kadar önemli bir tartışma konusu da enerjikaynaklarının yönetimiyle ilgili belirsizliktir.

 11 Eylül saldırısından sonra ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ile gelişen süreç vahim sonuçlar doğurmuştur. ABD’nin Irak’ı işgal etme sebepleri arasında gösterilen kitle imha silahları, demokratikleşme ya da Saddam’ın El-Kaide ile işbirliği yaptığı iddialarının tamamen temelsiz olduğu ortaya çıkmıştır. Perde arkasında ise, ABD’nin 1977 yılından itibaren hazırlayıp kamuoyuna sunduğu ‘Yeni Amerika Yüzyılı Projesi’ çerçevesinde ABD’nin dünyanın tek süper gücü olma gayreti ve İsrail’in güvenlik sorununa çözüm getirmek için Irak’ı işgal ettiği görülmüştür. Bunun yanında en önemli etkenlerin başında petrolün geldiği aşikârdır.

 Irak ve Ortadoğu’yu ele alırsak çoğunluğunun Müslüman halkların oluşturduğu bu geniş coğrafya sürekli bir mücadele ve rekabete konu olmuş bir bölgedir. Özellikle 1.Dünya savaşı sonrası dönemde petrolün varlığının ve değerinin anlaşılması ekonomik unsurları bölgeye ilişkin rekabetin temel parametresi haline gelmiştir.

 Enerji kaynaklarının oranlarına bakarsak Irak ve Ortadoğu’nun neden sürekli savaş halinde olduğunu daha iyi analiz edebiliriz. Dünya enerji kaynakları içinde petrol ve doğalgazın payı yüzde 70’i bulurken, söz konusu enerji kaynaklarından petrolün yüzde 70-80’i, doğalgazın ise yüzde 50’si bu bölgede (Ortadoğu’da) bulunmaktadır. Dünya petrol tüketiminin yüzde25’ini tek başına ABD’ye aittir. Bu oran Avrupa, Rusya ve Orta Asya ülkelerinin toplam tüketimine veya Çin-Japonya’nın içinde olduğu pasifik bölgesine denktir.

 Bu enerji kaynakları üzerinde doğrudan ya da dolaylı denetim sağlamak ve bu kaynakların rakip güçlerin eline geçerek size karşı kullanılmasını engellemek süper güçlerin (devletlerin) kendi üstünlüğünü sürdürebilmesi ve diğer ülkelerin kaderini belirleyebilecek gücü elinde bulundurması için son derece önemlidir.

 Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı'nın (OPEC) 165'nci toplantısı, Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapıldı. OPEC'in genel merkezinde gerçekleşen toplantıya, 14 üye ülkenin petrol bakanları ile birlikte delegeler katıldı. Basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği toplantıda alınan geniş güvenlik önlemleri dikkat çekti. Toplantı öncesi iki eylemci, toplantının yapılacağı binanın önünde "NATO'ya ve Savaşa Hayır. İnsan hakları öncedir" yazılı pankart açtı.

 Toplantı öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Irak Petrol Bakanı Abdulkerim Luaibi Bahedh, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının Musul'da gerçekleştirdiği şiddet olaylarının Irak'ın petrol üretimine etki edip etmeyeceğine ilişkin sorusu üzerine, bu olayların petrol üretimini etkilemeyeceğini ve bu nedenle şiddet olaylarından endişe duymadığını söyledi.

 Bahedh, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile Merkezi hükümet arasında petrol ihracı konusundaki anlaşmazlığın asıl nedeninin ne olduğu sorusuna şöyle cevap verdi: "Irak'ın petrolünden elde edilen bütün paralar, tek bir hesap üzerinden yapılmalıdır. Ana problem budur. Kuzey Irak, kendi başına petrol ihraç edemez çünkü Irak'ın bir parçasıdır." (Kaynak AA)

 Fınancıal Times, Türkiye’nin Kuzey Irak’la vardığı enerji anlaşmasının olası risklerini ve getirilerini ele alan bir makale yayınladı. Makalede şunlar kaydedildi: “Petrol hisseleri alabilmek için Irak’ın kuzeyinde bulunan Kürtlerin yerel yönetimiyle Türkiye’nin bir anlaşmaya varmış olması, ülkenin PKK’yla başlatılan yakınlaşma sürecine denk bir ekonomik politika izlediğini gözler önüne serdi. Türk liderler, Kuzey Irak’ı Türkiye’nin ekonomisinin doğal uzantısı olarak gördüklerini saklamıyor. Erdoğan’la görüştüğünde Obama’nın Türkiye’nin Kuzey Irak Kürt Yönetimi’yle bir anlaşmaya varmasının, Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’yi İran’a yaklaştıracağını söyleyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Türkiye büyük bir oyun oynuyor. Bu oyun büyük riskler de taşıyor.

 Sonuç olarak, hedefin merkezinde Türk-Kürt yönetimi arasındaki enerji anlaşması olduğu görülmektedir. Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü son 10 günde birden fazla kez, Bağdat’ın onayı olmadan yapılan petrol transferine karşı olduklarını söyledi. Amerika, özetle Türkiye’nin Erbil ile enerji alışverişine şiddetle karşı çıkmaktadır.

 Işid örgütünün çıkardığı olaylardan zarar gören Türkiye, Kürt yönetimi, Iraktaki Sünniler ile Türkmenlerdir. Sahnenin arkasında kimler olduğunu siz okurlara bırakıyorum.

Yazarın Yazıları