A. Raif ÖZTÜRK
  • 17/12/2018 Son günceleme: 17/12/2018 10:21
  • 4.137

Haberlerde; tam trenin gelmesine birkaç saniye kala, tren veya metro istasyonunun peronundan, rayların üstüne düşüp ayağı burkulan adamı, raylara atlayıp kurtaran genci hatırlayınız. O, ölümüne sadece 1-2 saniye kalan kurtarılan kişi, o kahraman adama ne kadar çok minnettar olmuştu, değil mi? Zaten minnettar olmaması, tek kelimeyle nankörlük olurdu. Siz de olsanız, nankörlük yerine aynı minnettarlığı yapardınız. Çünkü insanlık gereği de budur.

Aşağıdaki benzer olaylara hepimiz şâhit, hatta âşina olduk:

Denize düşen genç, son anda kurtarıldı.

Çatıdan mermer kütlesi, tam üzerine düşerken, onu fark eden vatandaş, mağduru iterek ölümden kurtardı.

Otobüste kalp krizi geçiren adamı, acilen hastahaneye yetiştirip hayatını kurtardı.

Balkondan düşen çocuğu fark eden adam, kucaklayarak ölümden kurtardı fakat kendisi hastahanelik oldu.

Son anda kendisine organ bağışlanmasıyla hayata döndü.

Bu olaylar, TV haber bültenlerinde defalarca verilmişti.

Bu tür olayların veya haberlerin devamında, bundan sonraki hayatını yaşamasına vesile olan kahramanlara, ne kadar çok minnettar olduklarını biliyoruz. İnsanlık gereği de zaten minnettar olarak şükranlarını arz etmektir ve aksi davranışlar kesinlikle nankörlüktür.

Bu gerçeği herkes bildiği için, bu kadar örnekle iktifa edelim.

Bu girizgâhtan sonra, %95’imizin düştüğü, çok çok önemli nankörlüklerden bahsedeceğim, şöyle ki:

Hayatımızın devam edebilmesi için, kalbimizin kanımızı her dakikada 70-80 kez pompalaması şarttır. Bu kan pompalama işi birkaç dakika bile dursa, mutlak ölüm gerçekleşir. Yaşamamızın devam etmesi için, kalbimizi her dakika 70-80 defa pompalatan faktörlere kısaca bir göz atacağız:

Kalbin çalışması kulakçık ve karıncıklardaki kalp kaslarının, kasılıp gevşemesi ile gerçekleşir. Kalp kaslarının kasılmasına sistol, gevşemesine diastol denir. Kulakçık ve karıncıklar birbirine zıt olarak çalışırlar. Yani kulakçıklar kasılırken karıncıklar gevşer. Kalbin her odacığı kasılma ile içerisindeki kanı boşaltırken, gevşeme sayesinde kalp tekrar kan ile dolar. Hemen sonra karıncıklar kasılır ve karıncıklardaki kan atardamarlara basılır. Bu sırada kulakçıklar gevşer ve toplardamarlardaki kan, kulakçıklara dolar. Kalbin yapısındaki tek yönlü kapakçıklar kapandığında, çek valf görevi görür ve kanın geri dönmesi engellenir.

Teknik özet: Kalp atımı gerçekleştiği zaman, bu atımın gerçekleşmesi için ŞART olan elektriksel sinyaller, otonom sinirlerle kontrol edilerek, kalpte belli bir yol izler. Otonom sinirlerin etkisiyle sağ kulakçık duvarında bulunan, S.A (sinoatriyal düğüm) uyarılırsa (!) kulakçıklar kasılır. S.A. denilen düğümden yayılan sinyal uyarılar ‘fibril’lerle, kulakçıklarla-karıncıklar arasında bulunan, ikinci sinir düğümü olan A.V’yi (Atrio ventriküler düğüm) uyarır. A.V’den çıkan his demetleri tüm karıncığa yayılır. A.V düğümünün uyarılması ile uyartılar his demetlerine (purkinje lifleri) geçer ve karıncıklar kasılır. Bu potansiyelin miktarı, yaklaşık 50 milivolttur.

Ancak elektrik dalgası çok hızlı yol aldığından, her iki pompa da hemen hemen aynı anda kasılacak ve kalbin çalışma mekanizması tamamen bozulacaktır. Ama böyle bir şey olmaz. Çünkü tüm bunların önceden hesaba katıldığı bir tasarımla karşı karşıyayız.

Kalbimizdeki elektrik devresi öylesine mükemmel bir tasarımdır ki, elektrik enerjisi önce küçük pompaları uyarır, ardından bir süre bekletilir, sonra büyük pompaları uyarır.

Yani, mutlaka harici ve şuurlu bir müdahale şarttır.

Fakat kalbin atışını sağlayan bu enerji, kalbe dışarıdan gelmez.

Kalpteki elektrik, kalp kaslarının kasılması ile üretilir. Biyologlar, kalp kasında ‘titin’ adı verilen bir proteinin, elâstik enerji bırakan bir yay gibi davrandığını ve karıncıkları kan ile dolmaya teşvik ettiğini, teknik olarak söylüyorlar. Ancak, bu akıl almaz mûcizevî faaliyetler, asla ‘titin’ denilen o proteinin de işi olamaz. Tesadüfen ise HİÇ olamaz.

Kalbin çalışması için gerekli olan bu “Kusursuz Tasarım”, insanın yaratılışında tesadüflerin yeri olmadığının çok net bir göstergesidir. Kalpteki, hayranlık uyandıran bu sistemlerin işleyişi, her şeyin Yaratıcısı ve her ân aksatmadan yöneticisi olan Yüce Rabbimiz’e ait olduğu şüphesidir.

Bu teknik izahlar ise uzaydan çekilmiş bir trafik akışının, sadece yoğunluğunu tarif ederek yorumlar yapmak gibi, yüzeysel bir anlatımdır. Hangi şoförün, aracını hangi maksatla ve nereye sevk ettiğini izahtan mahrum olduğu gibi, aynen kalp atışında da kanın sevkiyatındaki esas Kudreti izahtan da tamamen mahrumdur. Fakat bu Kudretin, mutlaka bilinme zorunluluğu vardır. (Tevbe S., 24. Â.) Aksi halde nankörlüğün zirvesine çıkmış oluruz.

Çünkü girizgâhtaki örneklerde görüldüğü gibi, hayatının devam etmesine bir kez vesile olan kişiye, ömür boyu minnettar olmak insanlık gereği ve aksine davranış ise NANKÖRLÜK değil miydi? Şimdi lütfen düşünelim:

Oysa kalbimizin, sadece bir kez pompalama işinin ihmalinin de kesin ÖLÜM olduğu, çok net bilinen bir gerçektir. Bizi her dakikada 70 defa, her saat 4200 defa, her gün 100 800 defa ölümden kurtaran Kudrete ve FÂİLE, ne kadar minnettar olmak gerekiyor?

Bunu fark etmeyen ve O’na minnettar olmayan insan, nankör değil de nedir?...

Abese Sûresi, 17. ayet: “Kahrolası insan, ne kadar nankördür.”

Hac Sûresi, 66. ayet: “Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür.”

NOT: %95 rakamını; asrımızdaki bir ehl-i kalbin, “her 40 vefat edenin, sadece 1-2’sini,(%5’i) imanlı gidiyor olduğunu gördüm” itirafına dayanarak arz ettim.

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz