Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Süleyman ÇALIK
Süleyman ÇALIK

İnsan ne için yaşar?

Geçenlerde Tolstoy’un “İnsan Neyle Yaşar” kitabında okuduğum bir makaleden tam da bu günlere uyarlanan bir konuyu kaleme aldım.

Hikâyeye konu olan ana karakter bir ayakkabıcıdır. 

Geçim sıkıntısı çekmektedir. Günün birinde, yoksul haliyle başka bir düşmüşe yardım eli uzatıyor ve hayatı değişiyor. 

Oysa yardım eli uzattığı dünyaya cezasını çekmek üzere ona ödev olarak verilen üç soruya cevap bulmak için gelen bir melektir. 

Başına gelenlerle bu sorularına cevaplarını alıyor ve cezası bitiyor.    

İnsanın içinde ne var?

Normal şartlarda insanın içinde sevgiyi barındıran melekler olmalı.

Fakat Rabbim o kadar büyük ki,

İnsana insan gibi yaklaşmak istemeyene, istese de iyilik nasip etmez. Rabbim de sevdirmez çünkü onun dünyasında iyilik barınamaz.

İnsana verilmeyen şey nedir?

Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş, der şair.

Oysa günümüzde herkes, ama herkes makam ve mevki için yaşar oldu.

O zaman insana kendi ihtiyaçları bilgisi verilmemiştir.

Bilmiyorlar ki bu dünya da var, öbür dünyada.

Makama gelen, sanki hiç bitmeyecek, hiç ölmeyecekmiş gibi, elindeki yetkiyi hem kendine hem de dünyalığına yetmiyormuş gibi, çevresine de zarar veriyor ve toplum karşısında bütün saygınlığını tüketiyor.

Sonuç, makam mevki bitince milletin ona karşı ne sevgisi kalıyor ne de saygısı.

Bırakın, etrafında selam verecek bir dostu bile kalmıyor.

İnsanoğlu hiç mi ders almaz?

Etrafımızda o kadar çok örnek var ki, yaşıyor ve görüyoruz.

Makam mevki gider,  toplumda saygınlık biter.

Bu sınavdan yüzünün akıyla çıkan melek, öykünün verdiği derslere bir yenisini daha ekleyip bu mevzuyu kapatıyorum.

Seven kişi Rabbine yaklaşır ve Rabbi de ona yaklaşır. 

Çünkü sevgi Rabbin ta kendisidir.

İnsan Niçin Yaşar? 

İnsan ideallerini gerçekleştirmek adına yaşar.

İdealist bir insan, doğru düşünceleriyle toplumu aydınlatır.

Bilimde, siyasette, renkte, desende.

Hayatının amacını ararken bile kendine bir amaç belirler ve yola koyulur ki onu elde edebilsin.

Topluma en yararlı faktörü çözebilmek için çaba gösterir.

Tabiatın varlığını koruyabilsin.

Gelecek nesillere bir şey bırakabilsin.

İnsan bazen değer atfettiği varlıklar için yaşar; lakin hepsinin altında bir hedefe ulaşmak için gerekli olan zekâ gücüyle ifade edilebilir.

Laf cambazı, yalancı, halk avcısı, çıkarcı, yararcı, egosu tavan yapmış bencil (yani ben), istismarcı, kendini beğenmiş, insana tepeden bakan dalkavuklarla değil sevgiyle tüm varlıklara saygı gösteren anlayışla idealistliğe sahip olan insandır.

İnsan ne için yaşar? Sorusuna cevap olarak:

Bulunduğu şartlara göre toplumu etkileyen mevkide bulunanlara böylece yer vermiş oluyoruz.

“Dışarıda Düşman Arama Bir İnsanın En Büyük Düşmanı Kendisidir.”

Sağlıcakla Kalın.

 

Süleyman ÇALIK
Süleyman ÇALIK HAKKINDA

1970 yılında Beykoz’da dünyaya gelen ve ilk eğitimini İncirköy Çukurçayır Menekşe İlkokulu’nda alan Süleyman Çalık, Açık Öğretim Lisesi Cam Dekor İşletmeciliği okudu. Paşabahce Şişe Cam Fabrikası Goble servisinde çalışırken, askerlik görevi nedeniyle çalışmalarına ara verdi. Vatanı görevinin ardından Cam Dekor Altın Yaldız İşleme sanatıyla ilgilendi. Halen, kendisine ait Cam Granit Reklam Tasarım işletmesinde çalışmalarını sürdürüyor. Anavatan Partisi İl Yönetimi ve ilçe yöneticisi olarak siyasetle ilgilenen Süleyman Çalık, AK Parti’de kongre delegesi seçildi. Beykoz Kent Konseyi İcra Kurulu’nda hali hazırda görev yapan Çalık, uzun süredir Kastamonulular Dayanışma Derneği (KAS-DER) Beykoz Şube Başkanlığını yürütüyor.

YORUMLAR

5 adet yorum var

  1. Yüreğinize sağlık başkanım. Tamda içimizden geçenleri kaleme dökmüşsünüz.. teşekkürler

  2. İYİLİK DE İÇİMİZDE KÖTÜLÜK DE! HANGİSİNİ BESLEDİĞİMİZ ÖNEMLİ!
    Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşuyorlardı.
    Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu.
    Sordu dedesine.
    Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun gözlerine baktı:
    ' Bu köpekler ' dedi, ' benim içimi simgeliyor.'
    Çocuğun anlamadığını fark edince, şöyle devam etti:
    ' Biri nefreti, kıskançlığı, yalanı, öfkeyi, aç gözlülüğü, diğeri ise sevgiyi, adaleti, dürüstlüğü, anlayışı, merhameti temsil eder.
    Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için hep yanımda tutarım onları.'
    Çocuk, ikisi arasında mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü.
    'Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?'
    Bilge Reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa:
    Ben hangisini daha iyi beslersem….!
    Esas olan içimizdeki iyiliğin kötülüğe baskın çıkmasıdır, bu galip çıkma neticesinin eyleme dönüşmesine "erdemli davranış" diyoruz!.
    Bireyden çekirdek aileye, tüm topluma bu erdemi geri kazandıracak nesillere evrilmemiz temennilerimle gerçeklere parmak bastığın tüm bu konularda keskin kaleminden çıkan tüm duygu ve düşüncelerini saygıyla destekliyorum
    Değerli dostum sevgiyle kal…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER