A. Raif ÖZTÜRK
  • 26/11/2018 Son günceleme: 26/11/2018 09:16
  • 5.271

Bu olay “sağdan-soldan duyma, okuma veya dinleme” değil, fıkra ve hikâye hiç değil, bizzat çok yakınımda gerçekleşen ilginç ve ibretlik bir olaydır.

08 Ocak 2018 Tarihinde Diyanette, üstü örtülü bir âlim” başlıklı, çok önemli bir araştırma yazısı kaleme almıştım. (İnternetten ve bu yazının altındaki arşivden inceleyebilirsiniz.)

O yazımda; üç fakülte mezunu, Şark medreselerindeki 12 ilim dalından da icazet almış, İşletmeci, Sosyolog, İlâhiyatçı, tüm dinlerin dört kitabını da hatmetmiş.

Din sosyolojisi konusunda mastır yapan, 14 ciltlik (6000 küsur sayfalık) Risale-i Nur Külliyatını Lâtinceden 4 defa hatmetmiş ve Arapçadan da bir defa hatmetmiş, yani diyanet kadrosunda tek bir dengi olmayan bir âlim zattan bahsetmiştim.

Bu âlim zât 29 yaşına gelince, kaderin bir cilvesi, onun ve çevresindekilerin sınavı gereği, bir hastalık neticesinde gözlerini kaybettiği, yani âmâ olduğu için bundan 4 ay öncesine kadar, böylesine yüksek bir ilme sahip olduğu halde, Beykoz’un bir camiinde müezzin kadrosunda görev yapıyordu.

Diyanetin en üst kadrolarına lâyık bir âlim olduğu halde, sırf ÂMÂ olması sebebiyle, yıllardan beri terfi ettirilemiyordu.

Diyanetin âdil bir karar veren üst görevlileri, objektif davranarak, bu zâtın da katılmasına mânî olacak engelleri kaldırıp, bu sınava dâhil etmişler. 1200 Kişi içinden, üstün bir dereceyle ikinci seçildiği için, 3-4 ay kadar önce Pendik Haseki Eğitim Merkezine nakil ettirilmişti.

O günlerde; kısa zamanda Beykoz’dan evini taşıma işlemleri gerçekleştirildi.

Bu arada yeni görevine başlamadan önce bendenize:

-“Raif hocam. Ben bu müjdeli gelişmeyi, beni yetiştiren hocalarımı ziyaret ederek, onları da sevindirmek ve onların da dualarını almak istiyorum. Bana yardımcı olur musun?” dedi.

Ben de “size hizmet etmekten şeref duyarım” diyerek kendisini, İstanbul dâhilindeki hocalarının adreslerine götürmüştüm.

O gün görüştürdüğüm hocalarının tamamı, çok fazla sevinerek, “sen zaten bunları çoktan hak etmiştin, böylesine yüksek ilminle ve tahsilinle, senin müezzin kadrolarında tutulmana çok üzülüyorduk” vs. diyerek, kendisini tekrar tekrar tebrik ettiler ve başarılarının devamını dilediler. O da çok çok mutlu olunca, ben de çok sevinmiştim.

Ancak o günkü turlamada, bazı hocalarını adreslerinde bulamamıştık.

Onları da telefonla arayarak bu gelişmeleri müjdelemiş, tebriklerini ve dualarını almıştı. Sadece hocalarından birisi, ona öyle bir ifade kullanmış ki, (sanki âdeta “senin hocan olarak ben varken, o kadroya bula bula seni mi buldular”, der gibi) ..“YÂ ÖYLEMİ, SENİ BU (âmâ)  HÂLİNLE Mİ O KADROYA ALDILAR” deyivermiş.

Bu âmâ, fakat âlim zât öyle çok üzülmüş ki, bize anlatırken bile duygulanıyordu. Yine de sabredip, tevekkül ediyordu.

Aradan bir ay gibi kısa bir zaman geçince, o cümleyi söyleyen hocası hakkında öyle bir haber almış ki, ikinci defa bir başka şekilde üzülmüş.

O ilginç ve bir o kadar da İBRETLİK haber şöyle:

Bu arada o hocası gözlerinden rahatsızlanarak, göz hastanesine götürülmüş.

Gerekli tetkiklerden sonra, gözlerinin birinde bir UR tespit edilmiş. O urun tedavisi mümkün olmadığı için ve kanserin vücuda yayılma istidadı göstermesi sebebiyle, o gözünü oyarak almışlar. Diğer gözü de çok ciddi risk altındaymış...

Çok ilginç ve ibretlik, değil mi?...

Ayrıca, bu haberden çok kısa bir zaman sonra, İstinye Üniversitesinden, “kendisine de BİYONİK GÖZ takılacağı” müjdesini almış. Allah cc şifalar versin, âmîn…

Evet, saygıdeğer dostlarım.

Çok yakınımda gerçekleşen ilginç ve ibretlik bulduğum bu olay karşısında, ben de çok duygulandım. Bu olay üzerinde düşündükçe, hem ibret almamız gereken hususları tahlil ederek derlemek, hem de ibret-i âlem için sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.

Şöyle ki:

Yüce Rabbimiz; hikmeti veya Kur’an’da bildirdiği sınavı gereği, bir kulunun görme veya başka duygularını aldığı zaman, başkalarının onu küçük görmesine, kıskanmasına, boş bulunarak bile olsa aşağılamasına müsamaha etmiyor.

Hocaların; talebelerinin başarılarıyla övünmesi gerekirken, onları küçümseyerek rencide etmesi, Allah’ın şefkat tokadını celp ediyor.

İlmin izzetinin; kendi hatası olmayan bir eksikliği sebebiyle hafife alınması da, şefkat tokadını celp ediyor.

Böylesine hatalar yapıldığında, rencide ve mağdur edilen kişinin beddua etmesine bile gerek kalmıyor.

Her mü’minin, bir başka mü’mine, her zaman HÜSNÜ ZAN yapması, sevincine ortak olması ve hayırlı temennilerde bulunması gerektiği anlaşılıyor.

İbrâhîm Sûresi, 51. Ayet: Allah herkese kazandığının (hak ettiğinin) karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir...

Bakara Sûresi, 284. Ayet: Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

Yazarın Yazıları