Büşra ŞEN ÇOBAN
  • 15/05/2016 Son günceleme: 15/05/2016 19:18
  • 7.743

​Rahmettiler, zahmet mi oldular?

Bu yazımı en değerlilerimizden olan tecrübe ve deneyim abidesi olan büyüklerimiz, dedelerimiz, nenelerimiz için yazıyorum. Hatta benim “çınar” olarak tabir ettiğim iki çınarıma iki dedeme yazıyorum.

     İki tane dedem var Elhamdülillah. Biri annemin babası Eşref dedem; tertipli, düzenli, kibardır.  Yani tam bir İstanbul beyefendisidir. Diğeri ise Muhtar dedem; gerçek adının Muzaffer olduğunu kaç yaşında öğrendiğimi hatırlamıyorum. Yirmi yılı aşkın süre muhtarlık yapmış, o dönemlerde köyün diktatör, sözü geçen ve en saygı duyulan büyüklerindenmiş.      

       Muhtar dedemden bahsedelim. Muhtar dedem Samsunda yaşar. Köydeyken ailemizde büyük küçük herkes bahçeye gidip fındık toplamak zorundaydı. Bu zorundalık dedemin bize çizmiş olduğu bir kuraldı. Disiplin ve çalışkanlık dedemden ötürü hat safhadaydı.  Dedem çalışan adamı severdi, çok yiyen çok çalışır der ve yemek yemeyeni gözü pek tutmazdı.

     Eskiden dedeme sormadan iş yapılmazmış her şey danışılırmış köyümüze çok icraat yapmış faaliyetli bir adam olması da bu özelliğini pekiştirmiş olsa gerek.

    Eşref dedem ise tam bir İstanbul beyefendisidir; güler yüzlü görünen çok nazik bir adamdır. Lise 1. Sınıfta dedemi bir sınıf arkadaşımla ziyarete gittiğimi hatırlıyorum da saygısından takım elbise vari bir kıyafet giymişti. Bu İstanbul beyefendisi dedem ise Çerkez kültürünü damarlarına kadar hissettiren bir adamdır. Eskiden annem dedemin yanında beni kucağına alıp sevemezdi bilirim ayıpmış Çerkezlerde. Saygı anlayışları oldukça ince bir çizgidir Çerkezlerde.

PEKİ, YA ŞİMDİ;

Ne kadar güçlü bu iki çınar, bizler çınarlarımıza dedelerimize ne kadar değer veriyoruz? İşten güçten ne kadar zaman ayırabiliyoruz. Herkesin eskiden danıştığı bu adamlara neyimizi danıştık en son. Adeta o duruma geldik ki “dedecim ben evleniyorum düğünüme beklerim” moduna girdik. Biri yirmi yıllık muhtar, diğeri Çerkez kültürü ile yetişmiş İstanbul beyefendisi bu dedelere ve daha birçok dedeye kendilerini nasıl hissettiriyoruz. Onların çocukları, evlatları olarak gönüllerini hoş mu tutuyoruz yoksa kendilerini işe yaramaz çocuksu, ihtiyar gibi mi hissettiriyoruz.

Zamane gençlerine bakıyorum. Kayınvalidesine bakmak zorunda olan genç bir hanımefendi onu zahmet olarak mı görmeli, yoksa cennetin kapısını aralayabilme fırsatı olarak mı görmeli. “varlığın yeter annecim” diyebilmeli. Ne zaman bu çınarları zahmet değil de rahmet olarak görürsek bu sınavı geçeriz. Çınar olup, rahmet olmayı nasip etsin Allah…

Yazarın Yazıları