A. Raif ÖZTÜRK
  • 11/07/2020 Son günceleme: 11/07/2020 16:50
  • 3.827

Yarım asra yakın yürüttüğüm araştırmacı-yazarlık hayatımda, kolaylıkla ispat edemeyeceğim konulara hiç girmedim, hatta hiç ele bile almamışımdır, çok şükür.

Bu yazı başlığındaki iddia da işte böyle kolayca ispat edilebilen bir konudur. Bu fetöcülerin 15 Temmuz ihanetleri, İslâm âleminde de insanlık âleminde de öyle derin yaralar açmıştır ki, bu hainlerin tamamı idam edilse de ihanete uğrayanların yürekleri soğumayacaktır.

Bu ihanetler sadece ümmet-i Muhammed’e ve güzel ülkemize değil, İmana, Kur’ân’a ve Yüce dinimiz İslâm’a da çok derin yaralar açmıştır. Nasıl mı?

Hemen arz edeyim:

Yüce dinimizin en önemli yasaklarından ikisi; hırsızlık ve haksızlık yapmaktır. Bu hainler Kur’ânın yasaklarına rağmen çaldıkları soruları, kendi yandaşlarına verip onları haksız yere kazandırarak, binlerce çalışkan gencin hukukunu çiğnemediler mi? Böylece kendi yandaşlarını, yıllarca devletin en önemli makamlarına, haksızlıkla yerleştirmediler mi?.. 

Yüce dinimizin en önemli yasaklarından birisi de; vatana ihanettir. Bu hainler dış şer güçlerin güdümüne girerek, güzel vatanımızı onlara peşkeş çekme adına, TIR olayları, 25 Aralık, 15 Temmuz, vs. ihanetlerini yapmadılar mı? Oysa yüce dinimizin prensiplerine göre, İHANETİN ve fesat çıkaranların cezası ya ÖLÜM, ya kollarıyla bacaklarının çaprazlama kesilmesi, yâ da en azından sürgündür. (Mâide S., 33. Âyet.)

Bu hükümleri bildikleri halde, görev başındaki fetö uşağı hâkimler, %100 hâin (A.Öksüz vd. gibi) yandaşlarını salıvermediler mi?

Yüce dinimizin ve Kur’ânın en önemli yasaklarından diğerleri; iki yüzlük, başkalarının mahremlerini dikizlemek ve İFTİRA atmaktır.

Bunların lideri tarafından aldatıldığımız o geçmiş zamanlarda, arabamda kontağa basar basmaz onun gözyaşlı vaazları başlıyordu. O vaazlardan, defalarca dinleyerek ezberlediğim bir konuşması aynen şöyleydi: “Siz sokakta yürürken, kapısı veya penceresi aralanmış bir evin penceresinden içerisini dikizleseniz, siz gözleri oyularak kör edilmeyi hak etmişsiniz demektir.” Şeklindeydi.

Peki, bu sözleri söyleyen zatın emriyle, binlerce devlet erkânının veya şantaj yapmak istedikleri masum kişilerin yatak odalarına, BÖCEK tabir edilen ‘gizli dikizleme cihazları’ yerleştirilmedi mi? O vaazda söyledikleri doğruysa; Bu nasıl bir uygulamadır? Eğer yapmayı tasarladıkları bu dikizlemeleri kamufle için söylediyse, bu nasıl bir yalandır?

Bunların ileri gelenlerinin itiraflarında ayyuka çıkan bir emir; “Yerlerinizi muhafaza etmek için, yalan söyleyin. Hatta bana da sövün ve küfürler edin!” vb. talimatları, imana, Kur’âna ve İslâm’a tamamen ters değil mi?..

Bu sebeplerle dürüst hâkimler, yine fetöcüler tarafından iftira atılan, o doğru söyleyen masumlara da inanamıyorlar ve o masumlar bunların yüzünden haksız yere yatıyorlar.

Yüce dinimizin ve Kur’ânın en önemli yasaklarından birisi; ‘Masum bir cana kıyan, tüm insanlığı öldürmüş gibidir.’ (Bkz. Mâide sûresi, 32. Ayet.) Cezası da kısas, yani idamdır.

Ömrü bu Kur’ânî emirleri vaaz etmekle geçmiş bir kişi, 15 Temmuzda 253 Masumun, hatta vatan sevdalısı kahraman kişilerin öldürülmesine, 900 küsur kişilerin iş göremez şekilde sakat kalmasına sebep olacak emirleri acaba nasıl verebildi?..

Üstelik te; Aradan tam 4 sene geçmesine rağmen, nasıl oluyor da hâlâ hiç bir pişmanlık, tövbe ve istiğfar eseri gösterilmiyor? Nasıl oluyor da hâlâ kin ve galiz dolu iğrenç beddualara devam edebiliyorlar? Hatta, fetö ihanetine karşı direnen vatan sevdalılarına  bile, beddua seanslarına nasıl devam edebiliyorlar?

  • Bu ihanetlerin bir başka ilginç ve iğrenç yönü daha var:

Bu ihanetin başı olan kişi, ikiyüzlülükleri sebebiyle ‘güvenilir bir cemaat’ portresi oluşturdukları o zamanlarda, devletten de her istediklerini alıyorlardı. O yıllardaki seçimlerde bu şahıs “..eğer mümkün olsa, kabirlerden seçmen çıkarıp, Erdoğan’a oy verdirin” talimatları vermişti. Yüce dinimize mesafeli olan malum partiler ve yandaşları ise bunlar hakkında, sırf dine ve mukaddesata olan düşmanlıkları sebebiyle “bu cemaat çok tehlikelidir, TC.’ne ihanet edebilirler, irticayı (!) hortlatabilirler” diye uyarılarda bulunuyorlardı. Yani bunlara göre tehlike ABD’ye peşkeş değil, DİN idi…

İşte bu 15 Temmuz ihanetinden sonra ehl-i iman ve İslâm âlemi öyle büyük bir yara aldı ki, o mukaddesattan nasibi olmayanlar; “ ..biz bu cemaat çok tehlikelidir, TC.’ne ihanet edebilir, dememiş miydik? Şimdi yine uyarıyoruz, artık dindarlara da güvenilmez, tüm cemaatlere de diyanete de güvenilmez, hepsi kapatılmalıdır” şeklinde yaygaralara sebep oldular. Yani hem diğer masum tüm cemaatleri, diyaneti, hatta Yüce Dinimizi bile töhmet altına soktular. Şu çelişkiye bakınız ki; o gün bu yaygaraları koparan o malum zihniyet, bugün aynı FETÖ’YÜ ölesiye savunuyorlar. Sebep; iktidara düşmanlıkta ittifak!..

Bu nedenlerle FETÖ’YE zerre kadar taraftar olanlar, sadece bu vebale de ortak olmaları sebebiyle, gazab-ı İlâhiye de dûçâr olacaklardır. Bugün değilse, ahrette mutlaka!..

Çünkü âhirette, bugün onlara sahip çıkıp himaye eden örgütler, ABD ve diğer ŞER güçlerin hiçbir faydası olmayacak. Onlar da Mahkeme-i Kübra da hesap veriyor olacaklar.

  • İşte ilâhî belge:

Hûd suresi, 113. Ayet.: “Zalimlere asla meyletmeyin, sonra siz de azaba uğrarsınız.”

Bu ayetin daha geniş anlamı; ..zalimler zaten hesaba çekilerek, en ağır ve sürekli cezalara maruz kalacaklar. Hatta onlara FİKREN MEYİL edenlere bile azap vardır…

  • Ne mutlu bu ihanetleri er veya geç fark edip, tövbe ve istiğfar edenlere…

İLGİLİ LİNKLER

NOT: Köşe yazısı sınırlarını zorlamamak için, bu yazının devamı olarak; FETÖ Mağduru ‘Yargıtay Hâkimi’ olan bir dostumun, ilginç, ibretlik ve bir o kadar da dramatik öyküsünü, bir sonraki yazımda arz edeceğim inşaalah. Mutlaka okuyunuz...

Yazarın Yazıları