Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK

İçim parçalandı… Nerede bu devlet?

Evet, dostlar içim parçalandı, sanki yüreğim ağzıma geldi, dondum kaldım ve derin düşüncelere daldım.

İçim parçalandı… Nerede bu devlet?

Evet, dostlar içim parçalandı, sanki yüreğim ağzıma geldi, dondum kaldım ve derin düşüncelere daldım.

Bolu Grand Kartal otelde, cayır cayır yanan çoluk, çocuk, kadın ve erkeklerin feryatlarla ve çığlıklarla şehit olmaları, elbette çok büyük bir ıstıraptı. Sebep olanlar, devlet nezdinde yargılanıyorlar.

Haberlerdeki, yanan arabadan insanları çıkarmaya çalışma gayretlerine rağmen kurtarılamamaları, yanarak vefat etmeleri elbette bizleri perişan etti.

Ancak benim derdim ve içimin parçalanması, bunlardan çok çok daha fazla dehşetli bir olay içindir. Yukarıdaki olaylarda 80 küsur kişinin yanarak ölmesi, en fazla 15-20 dakika sürdü ve neticede hepsi HÜKMÎ ŞEHİT oldular. Yakınlarına da inşâAllah şefaatçi olurlar.

Oysa benim içimin parçalandığı olayda, 80-100 kişi değil, MİLYONLARCA kişi; 15-20 dakika yanarak ölmeye değil, ÖLMEDEN binlerce sene ebedî CEHENNEMDE yanmaya sürüklenenler içindir.

Sizleri üzmek istemezdim, fakat bu konu “HEPİMİZİN DERDİ olması gerektiği için”, yazmak ve dertleşmek zorunda kaldım.

  • Beni dertlendiren ve içimi parçalayan konu şu:

Sokak Röportajlarının birinde spiker salavat getirebilir misiniz?” diye soruyor.

18-20 yaşlarındaki gençlerden bir kısmı, “salavat ne?” diye sorup, gülüşerek spikerle dalga geçiyorlar.

Bir kısmı bildiğini iddia ederek, (salavat yerine) Kelime-i Şehadet getiriyor. Yani onlar da bilinçsiz. Çoğunluğu ise maalesef rahatlıkla, “abi ben Müslüman değilim, ATEİSTİM” diyor.

Evet dostlar, olay maalesef işte bu kadar vahim!

Bendeniz 75 yaşındayım. 40-45 Sene kadar önceleri öğretmen kardeşlerim ve Öğretim Üyesi arkadaşlarım, “gençliğimiz, İmandan ve Kur’an’dan YOKSUN yetiştiriliyor” diye şikâyet ettiklerinde, ben abarttıklarını zannediyordum.

Hatta Mahmud Efendi Hz. vaazlarında; Allah aşkına acıyın bu insanlara. SEL GİBİ CEHENNEME AKIYORLAR” diye feryat ettikçe, o zât “ehl-i takvâ nazarıyla baktığı için, böyle çok endişe ettiğini” düşünüyordum.

Asrımıza damgasını vuran, Bediüzzaman Hz. de, kendisiyle yapılan bir röportajda bakınız nasıl feryâd ediyor:

TBMM’deki konuşmasında, “namazın ve İmanın önemini” anlattıktan sonra, bazı kişilerin muhalefetine uğradığını hatırlatarak “sen şuna-buna niçin sataştın” diye soran spikere:

Farkında değilim. Karşımda müthiş bir YANGIN var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde EVLÂDIM yanıyor, ÎMANIM tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, İmanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti (önemi) var? O MÜTHİŞ YANGIN karşısında, bu küçük hâdise (olay) bir kıymet ifade eder mi? diye cevaplar veriyordu.

Demek ki Bedüzzaman Hz.’de, Mahmud Efendi Hz.’de, o yıllardan beri DİNDEN ve KUR’ÂNDAN YOKSUN eğitimlerle, neslin ve gençliğin bugünkü gibi ATEİZME sürüklendiğini fark ettikleri için, öyle feryat ediyorlardı. Mesâilerini de hep bunun için harcıyorlardı…

Evet, dostlar, bu işin hiç şakası yok.

Girizgâhta anlatılanlarda da, Mahmud Efendi Hz’nin ve Bediüzzaman Hz’nin feryatlarında da hiçbir abartı yok!

Timurtaş Uçar Hoca efendinin, Mahmud Esad Coşan Hoca efendinin, Süleyman Efendi Hz.’nin, üstat Kadir Mısıroğlu’nun, İskender paşa, Menzil cemaati liderlerinin vd. tüm müspet cemaatlerin azami gayretleri, hep bu müthiş yangını söndürmek için değil miydi?..

Bu ateizme ve dolayısıyla Cehenneme sürüklenen gençlik, sizin, benim ve tüm Türk ve Müslüman halkın nesli, akrabaları ve evlâtlarıdır.

Aslında; ateistlikle inkâr etmek, EBEDÎ ÂHİRET yolculuğunu asla engelleyemez.

Sadece Ebedî Cennetleri engeller ve Ebedî Cehennemlere namzet eder…

Bizler neslimizin, akrabalarımızın ve evlâtlarımızın seyahat ettikleri bir otobüsün, devrilerek yanmaya başladığı haberini alsak; nasıl tüm imkânlarımızla o yangını söndürmeye koşarız, lütfen bir düşününüz?

İşte BU YANGINI, yani gençliğin ateizme sürüklendiğini gördükten sonra, ON KAT DAHA fazla kararlılıkla ve feryat ederek koşmak zorundayız…

Çünkü bu yangın, 20-30 dakika yanıp ölünecek gibi değil; MİLYONLARCA SENE, belki de EBEDÎ sürecek BİR CEHENNEM AZABI, çok çok dehşetli bir yangındır.

Gerektiği gibi ciddiye almayıp ihmal edersek eğer; hem gençlerimizin mahvına, hem de bizler VEBÂL altında kalarak, kendi mahvımıza sebep olunacaktır.

Yüce Rabbimiz, hepimizi muhafaza buyursun…

Sizleri asla üzmek istemezdim, fakat ülkemizin ahvâli maalesef böyle!

Sokak hayvanları hakkında bir yasa çıkarabilmek için, nasıl hükümetlere baskılar yapıp tedbir aldırıyorsak; bu konuda da hükümete, devlet ricâline ve belediye yöneticilerine, ÖLESİYE kararlı baskılar yapmak ve neslimizi ve evlâtlarımızı korumak ve kurtarmak için, çok ciddi ve zorunlu eğitimlerle tedbirler aldırmak zorundayız.

Çünkü bizim neslimiz ve evlâtlarımız, sokak hayvanlarından BİN KAT daha değerlidir… Vesselâm.

A. Raif ÖZTÜRK
A. Raif ÖZTÜRK HAKKINDA

A. Raif ÖZTÜRK... 20 Nisan 1950 yılında Tekirdağ Çorlu’da doğan Raif Öztürk, ilkokulu Çatalca’da okudu. O dönemin şartlarına göre eğitimini ve iş yaşantısını birlikte sürdürmeyi hedefleyen A. Raif Öztürk, Meslekî Ortaokulu Paşabahçe’de sürdürerek, Sultanahmet Meslek Lisesi’nde özel olarak Makine Yüksek Teknik Ressamlığa devam etti. Türkiye Şişe ve Cam fabrikalarında 26 sene ‘Robotik ve Tam Otomatik Makineler Üretim Hattı Makine Teknisyenliği’ & Fabrika Vardiya amirliği yaptı. ‘Özel Araştırma, Geliştirme ve Eğitmen’ (ARGE) görevlisi olarak 1980’de İngiltere’ye, 1986 yılında da Japonya’ya giden yazarımız, dönüşünde de Meslek Lisesi mezunlarına, (Üretim makinaları, Kalite çemberleri ve beyin fırtınası teknikleri hakkında) iş programlamaları, eğitmenlik, rehberlik ve liderlik dersleri verdi. 1990 yılında Türkiye Şişe Cam Fabrikalarından kendi isteğiyle emekli olan A. Raif Öztürk, Öz Emek Spor Ltd. Şt. Mağazalarını açarak, hâlen işletmeye devam etmektedir. 1990’lı yıllarda bir yıl Diksiyon, bir yıl Osmanlıca, iki yıl da Arapça eğitim alan Öztürk, Halen (1962’den beri) Beykoz, Kavacık’ta ikamet etmektedir. Hiç Kur’ân bilmeyen 30-40 kişiye; aynı anda ve 10 Saatte Kur’ân öğretme uzmanı olan yazarımız, 2014 yılında Sakarya Üniversitesinden “Eğitimciye Eğitim” adıyla eğitim aldıktan sonra, “DEĞERLER EĞİTİMİ UZMANI” sertifikası kazanarak, Beykoz Milli Eğitim Müdürlüğünde ve ülkenin çeşitli illerinde 6 yıldan beri konferanslar ve görsel seminerler vermektedir. Yazarımızın, 2002 yılından bu yana; ‘Fikir Bahçesinden BİR DEMET’, “Derdim bana DERMAN imiş”, ‘Biyoenerji ve Kozmik Bilimin ışığında ŞİFA OLAYI’ adlı Belgesel, tevhid ve tefekkür içerikli kitapları yayınlandı. Sn. Öztürk Ulusal ve Uluslararası Sempozyumlarda, 2015’te Kastamonu Üniversitesinde ve 2018’de Ukrayna Üniversitesindeki sunumlarda kürsü almış olup, hâlen köşe yazılarına ve Kitap çalışmalarına devam etmektedir. 2006 Yılından beri “Dost Beykoz Ailesi” mensubudur…

YORUMLAR

2 adet yorum var

  1. RAİF abime güzel tesbitlerinden dolayı teşekkür ediyorum
    RABBİM bizleri neslimizi muhafaza etsin .

  2. Pek Muhterem Hocam , Allah c.c. sizden razı olsun. Milletimizin bekasını ilgilendiren hayati bir meseleye yine parmak basmışsınız. Kurbağanın yavaş yavaş, kaynatılan suya alışması misalinde olduğu gibi biz de maalesef toplum olarak felaket sinyalleri veren bir gidişe alıştırılmışız. Sizin bu yazınız, tehlikeyi haber veren bir imdat çığlığı !…Rabbim cümlemize uyanabilmeyi nasip etsin inşallah…Hürmetlerimle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER