A. Raif ÖZTÜRK
  • 19/05/2019 Son günceleme: 19/05/2019 17:42
  • 5.053

Bu soru aklıma düşünce; Ülkemizin o yıllardaki en zengin iş adamı Sakıp Sabancı’nın bir televizyon konuşmasını hatırlarım.

Çünkü o konuşmasından ben çok çok etkilenmiştim.

Malumunuz olduğu gibi Sn. Sakıp Sabancı’nın spastik özürlü bir oğlu var. İmkânları çok geniş olduğu için o oğlunu, 24 sene hem ülkemizin, hem de dünyanın en ünlü hasta hanelerinde ve en ünlü doktorlarında tedavi ettirmeye çalışıyordu. Ancak hiçbir netice alınamamıştı. Röportajda bayan sunucunun “O oğlunuz hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna karşılık, Sabancı şu ibret dolu cevabı vermişti.

-Sizler de biliyorsunuz ki, 24 seneden beri her türlü imkânları kullandığımız halde hiçbir netice alamadık. Bugün bir doktor çıksa; benim oğluma sadece “BABA BANA ARABA AL” cümlesini söyletebilse, o doktora Sakarya’daki Toyota fabrikamı bağışlarım...

Spiker hayretler içinde kalarak:

-Yâ öyle mi? Demek o kadar çok önemli!  Sabancı devam ediyor:

-Evet, çok net söylüyorum. Bir doktor veya bir hastane çıksa bana dese ki, “senin oğlunu, diğer sağlıklı çocuklar gibi yapacağım ve gerçekten de yapsa, onlara BÜTÜN SERVETİMİ BAĞIŞLARIM ve ben ticaret hayatıma sıfırdan ve SİMİT SATARAK başlarım…”

Şimdi biz bu gerçek olaydan, nasıl ibret almalıyız? Bize düşen bu!

  1. “Bizim çocuklarımızı ve bizi, Yüce Rabbimiz sağlıklı gönderdiği için, bizler Sabancı’nın Servetinden çok daha değerli bir servete ve nimete sahibiz” diye düşünmeliyiz.
  2. Sadece çocuklarımızın değil, hatta bizlerin de sağlıklı bahşedilmemiz sebebiyle, Yüce Rabbimize bu duygularla minnettar olup, çok çok şükürler ve ibadetler etmeliyiz.

Tam bu noktada kendimize soralım:

Bizlere spastik özürlü olmayan bir çocuk verilmesi için, şöyle bir şart konulsaydı. 

-“Eğer ömür boyu günde (5 vakit değil) 10 vakit namaz kılarsanız, size spastik özürlü çocuk gönderilmeyecek.” Bu teklifi reddeder miydiniz? Elbette kabul ederdik, değil mi?

Bir başka ilginç örnek:

TV. Haberlerinden hatırlayınız. 3,-4 Yaşlarındaki bir çocuk sağır olarak dünyaya gönderilmiş. Anne ve babası bu 3,-4 sene içinde, bütün imkânlarını kullanarak 18 000- TL tutarında, o hastalığa uygun bir cihaz satın almışlar. İçine kapanık olan o çocuk, konuşmaya ve etrafına neşeler ve gülücükler saçmaya başlamış. Ailenin mutluluğunun, tam zirvede olduğu bir zamanda, bir hırsız o çocuğun özel cihazını çalmış. O çocuk yine içine kapanmış ve adeta hayat küsmüş. Anne ve babası ise ağlayarak şöyle yalvarıyordu.

-“Allah rızası için, n’oolur, o cihazı çalan kişi geri getirsin. Veya devlet büyüklerime yalvarıyorum, o hırsızı ve cihazı bulun! Çocuğumun o cihazının yenisini alacak gücümüz artık yok. Değerli her şeyimizi satmıştık, n’oolur” diye yalvarıyorlardı. 

Şimdi başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim:

  1. Bizim çocuklarımız sağır mı doğdu? Hayır. Spastik özürlü mü doğdu? Hayır.
  2. Sadece çocuklarımızın İŞİTME özürlü bahşedilmemesi sebebiyle, Yüce Rabbimize bu duygularla da minnettar olup, çok çok şükürler ve ibadetler etmeli, değil miyiz?

Son bir örnek daha arz edeyim:

Bizler bunları düşünüp idrak edelim diye; Yüce Rabbimiz dünyaya, binde bir veya milyonda bir olsa da ibret için, âmâ çocuklar da gönderiyor. Bu örnekler; hem bizim sınavımız gereği, hem de o çocuğun sınavı gereğidir. Bizim çocuklarımızın da ÂMÂ olarak gönderilmesi, elbette bizim elimizde değildi ve bizlere bir lütuftu.

Yine “şayet” diyerek düşünelim:

Çocuğumuz doğmadan önce, bizimle yukarıdaki gibi bir pazarlık yapılsaydı. Yani:

-“Eğer ömür boyu günde (5 vakit değil) 10 vakit namaz kılarsanız, size GÖRME özürlü çocuk gönderilmeyecek.” Bu teklifi reddeder miydiniz? Elbette kabul ederdik, değil mi?

Saygıdeğer dostlarım.

Çevremize baktığımız zaman, ibreti âlem için binlerce çeşitli hastalık veya arızalarla gönderilen binlerce çocuk görüyoruz. Kimileri kalp hastası, kimileri akciğer, karaciğer, böbrek hastası, yapışık, sakat, vs.dir. Diğer binlercesini de siz ekleyiniz…

  • Sadece yukarıdaki bir örnek için, günde 10 vakit namazı mutlaka kabul ettiğimize göre, acaba bizlerle pazarlık yapılmadığı için mi emredilen ibadetleri ve 5 vakit namaz görevimizi bile yerine getirmeye nazlanıyoruz?

Oysa veren Allah cc. o bahşettiklerini, elbette bizlerden de o sağlıklı evlatlarımızdan da almaya muktedirdir. Şayet bunu erteler ise bunun hesabını mutlaka ahrette soracak ve minnettarlıkta, şükür ve ibadetlerimizdeki ihmalimizin cezasını elbette verecektir.

İbrahim Sûresi, 34. Ayet: O, (Allah) istediğiniz her şeyden size verdi. O’nun nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz. Fakat insan çok zalim, çok nankördür.

Tekâsür S. 8. Â. Sonra o gün, (size dünyada verilmiş olan) nimetlerden (teker teker) mutlaka sorgulanacaksınız!

Ankebut S. 66. Â. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecek onlar!

Kur’ânda 31 yerde “.böyleyken, Allah’ın nimetlerinin hangi birini inkâr edebilirsiniz?”

Mülk suresi, 23. Ayette ve birçok yerde; “Ne kadar da AZ şükrediyorsunuz” diye boşu boşuna ikaz edilmiyoruz.

Bunları düşünerek kendimize gelelim, titreyelim ve insaniyet görevlerimizi mutlaka yerine getirelim. Her şeye, hatta bizi zehirleyen bir tek sigara verene bile teşekkür etmesini bilen insanlar olarak, Yüce Rabbimizin bizlere bahşetmiş olduğu YÜZBİNLERCE çeşit nimetlere, ibadet ve kulluklarımızla şükranda bulunalım, inşaallah.

Çünkü “insan olarak buna mecburuz” ve ihmal ettiğimizde, cezalara müstahak olacağız!…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (0 Yorum)

Bu içeriğe yorum yapılmadı, yorum yapmak ister misin?

Yorum Yaz