Zeliha İMAY
  • 02/01/2019 Son günceleme: 02/01/2019 15:04
  • 8.830

Efendim ben müzikle hobi olarak uğraşan ama hobisini çok ciddiye alan bir sanat severim.

Okul yıllarında korolarda solist olarak başlayan müzik tutkum, zamanla evrim geçirdi. Ney ile tanıştım ve İsmek’te Ali Özkan Demir hoca ile başlayan ve 3 yıl sürdü, daha sonrasında Burcu Karadağ hoca ile devam etti Ney öğrenciliği yolculuğum… Klasik Türk Müziği tutkum sebebiyle, kendimi Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde kendimi buldum, derken Ferahfeza Klasik Türk Müziği Topluluğu…

Hayatımı kazandığım iş olmadı müzik ama hayat bulduğum iş oldu benim için… Dinledikçe derinlere daldıran ummandır Klasik Türk Müziği…

Müzik yolculuğu esnasında başka kültürlerle de tanışmak kaçınılmazdır… Hele ki biraz irdelerseniz, sonsuz dehlizlere dalarsınız… Mesela Tasavvuf Müziği… Araştırdıkça altından çok çeşitli kültürler çıkar. İlahiler, Ayin-i Şerifler, Nefesler, Deyişler vs…

Ney deyince Ayin-i Şerif kaçınılmazdır. Sonrasında tabii ki Mevlevilik, Mevlana…

Malumunuz Aralık ayında Şeb-i Arus haftası var ve 6 yıl peş peşe gitmiş biri olarak şiddetle tavsiye ederim, gerçekten televizyondan izlemeye benzemiyor. O gizem dolu tören tam da yerinden izlenmeli öteki boyuta seyrolunmak için.

Konya’ya bu töreni izlemek için biraz bilgilenip gitmekte fayda var. Çünkü her hareketin, her oturuşun, her kalkışın her giysinin derin bir manası var Mevlevilikte. Bilerek gittiğinizde izlerken etkilenmemek mümkün değil…

Sizlere bu konuda az da olsa naçizane bilgi vermek isterim:

Önce kısaca Mevlevilikten başlayalım.

Mevlevilik, Hz. Mevlana tarafından kurulmuş bir tarikattır. Felsefesi, bencillikten ve beşeri ihtiraslardan kendini soyutlamak, özetle “Hak’tan aldığını kula vermektir.

Mevlevî olmaya karar veren kişi gençse, ailesinin rızası alınırdı. Kendisine bu yolun güçlükleri anlatılır, ısrar eder ve kabul olunursa “matbah” denilen eğitim bölümünde, kapıdan girince hemen sol tarafta, kapı dibinde bulunan postta üç gün oturtulurdu. Bu üç gün içinde iki diz üstünde başı eğik olarak oturan aday, orada yapılan işleri seyreder, mecburiyet olmadıkça konuşmaz, mecbur olmadıkça posttan kalkıp bir yere gidemezdi. Üç gün sonra huzura çıkar, kararında durduğunu söylerse, geldiği elbiseyle on sekiz gün getir-götür işlerine bakardı. On sekiz günün sonunda ona artık Mevlevîlerin özel kıyafetleri giydirilir ve çilesi başlamış olurdu.

Çile esnasında ortalığı silip süpürmek, odun getirmek, çarşıdan alış-veriş yapmak, çamaşır yıkamak gibi günlük işleri yapmaktan başka mutlaka sema’ meşk eder, mesnevî okur, kabiliyeti varsa ney üflemek, kudüm vurmak, ayin okumak gibi musiki sanatı ile yahut hat, tezhip, minyatür gibi diğer güzel sanatlarla ilgilenirdi. Bu meşklere, çilesini doldurmuş, hücre sahibi olmuş “dede” ler nezaret ederdi.

1001 gün sonunda, ayakkabısının ucu kapı eşiğinde içeri giriş yönünde koyulur ki bu Mevleviliğe kabul olunduğu manasına gelir. Eğer ayakkabının ucu dışarı dönükse kabul olunmadığı manasına gelir.

Mevlevilik deyince akla Sem’a gelir. Dönmek diye bir şey yoktur, “Sem’a” vardır. Kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, musiki ile kendinden geçip Hak’a yönelişini ve ‘İnsan-ı Kâmil’e (Olgun insan) yönelişini simgeler. Mevlevilik çok uzun bir Seyr-i Sülûk (Manevi yolculuk) halidir... Ama bu yolculuğa bu yazımda değinemeyeceğim çünkü gerçekten başlı başına bir yazı konusudur.

Kıyafetlere gelince,

Beyaz elbisenin adı tennure’dir. Kefeni temsil eder. Başındaki sarık ise ‘Sikke’dir ve mezar taşını simgeler. Bazı Semazenlerinki yeşildir ve Peygamber soyundan gelenlerin yeşil sikke taktığı söylenir.

Semazen semahaneye ya da sema yapılacak alana ilk çıktığında üzerinde siyah hırka vardır ve mezar anlamını taşır. Semaya başlarken siyah hırkayı çıkarırlar bu da yeniden doğuşu temsil eder. Kıyafetlerin genel anlamına bakıldığında mezar ve ölümü simgelemelerine rağmen, aslında Sema, yeniden doğuştur. Zahiriden (görünen) Bâtıniye (görünmeyen) geçiştir.

Semahanede sessizlik ve huzur hâkimdir. Solda kırmızı renkli bir post, ortada semazenlerin oturduğu beyaz postlar, sağda ise mutrıb heyeti (sazende)vardır. Kırmızı postun renginin anlamı ‘Tecelli’dir. 'Vuslat' yani Allah'a kavuşma rengidir. Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi güneş batarken Allah'a kavuşmuştur. Bilindiği gibi güneş batarken de doğarken de gökyüzü kırmızı bir renk alır. İşte şeyh postunun kırmızı rengi maddi dünyadan batışı, manevi dünyaya doğuşu temsil eder. 

Semazenler sırayla kırmızı posta selam vererek semahanedeki yerlerini alırlar bu esnada sol elleri sağ omuzlarını, sağ elleri ile de sol omuzlarını tutmaktadırlar (Niyaz). Herkes yerini alınca Postnişin (Dergâhın başındaki şeyh) semahaneye girer ve posta selam verdikten sonra semazenler de selam verirler akabinde Sema’ya başlarlar. Bu esnada Naathan Naat söylemektedir. Sonrasında Ney taksimi başlar bu da İsrafil’in Sur’a üflemesidir. Sonrasında Peşreve geçilir.

Biraz icra edilen musikiden söz etmek istiyorum:

Tasavvuf Musikisi’nde Mevleviliğin rolü çok büyüktür. Türk Musiki bestekârlarının çoğu mevlevihanede yetişmiş, hatta çile tamamlamış ‘Dede’lerdir.

Buhûrîzâde Mustafa Efendi (Itrî), Hammâmîzâde İsmâîl Dede, Sultan III. Selim, M.Zekâî Dede, Hacı Faik Bey, Neyzen Salih Dede, Hüseyin Fahreddin Dede ve daha nicesi.

Sema yaparken 4 selam verilir. Bu ‘İnsan-ı Kâmil’ olma yolunda 4 mertebeyi sembolize eder.

Bunlar; Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapısı.

Semazenlerin sağ eli göğe, sol eli yere bakar. Anlamı sağ elle Haktan aldığını, sol elle kula vermektir.

Onca Mevlevilik felsefesi ve Mevlana’dan söz ettik, aslında tek kelime ile amacı özetlersek ‘AŞK’ yanlış olmaz…’’Allah’a uzanan birçok yol vardı, ben AŞK’I seçtim’’ demiş Hz. Mevlana… Bir şey yiyene ve içene ‘’Aşk olsun’’ der Mevleviler.

Kısaca manasına ve gizemlerine değinmeye çalıştığımız Sema Törenini eminim bundan böyle daha bilinçli ve hakikatli izleyeceksiniz. En azından ‘’semazenlerinin başı nasıl oluyor da dönmüyor’’ gibi saçma ve mesnetsiz düşüncelerden kurtulacaksınız.

Aşk Olsun…

Yazarın Yazıları
Yorumlar (4 Yorum)

Aysun Erden (6 yıl önce)

İlahi aşk kaleminizden dökülmüş... Yüreğinize sağlık.

MÜGE TUNA (6 yıl önce)

Agziniza saglik Zeliha Hn. Yazdiklarinizi bir cirpida okuyup, kana kana ictik ve ASK oldu bizde de. Daha nicelerine insallah...

Sevgi Subaşı (6 yıl önce)

Çok güzel bir yazı olmuş Zeliha Hanım. Kalemize sağlık.

Zübeyde Yalçınkaya (6 yıl önce)

Ne güzel bir yazı.. Kaleminize sağlık ..

Yorum Yaz