A. Raif ÖZTÜRK
  • 22/11/2020 Son günceleme: 22/11/2020 15:44
  • 3.099

Bir önceki “SEN, BİR HİÇSİN” başlıklı yazımızda, “.Siz; ister bir akademisyen, ister bir öğrenci, öğretmen, doktor, ister bir general, ister bir bakan, sanatçı, futbolcu veya B.Ş. Bld. Başkanı, isterseniz onlarca, hatta yüzlerce fabrikaları olan bir fabrikatör olunuz. Siz de bir hiç hükmündesiniz. Nasıl mı?” ..diye başlayarak, gerçekten de bir hiç hükmünde olduğumuzu çok net anlamıştık…

Şimdi ise bu hiç hükmünde oluşumuzu, yani bu acizliğimizi idrak ettiğimizde, nasıl Cennet bahçelerine kavuşturulacağımızı, birlikte mütalaa edeceğiz, inşallah.

Yüce Rabbimiz bizlere gönderdiği kılavuz kitabında: “Ey insanlar, siz Allah’a (karşı fakir ve âciz olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan zengin)dir, Hamîd (övülmeye layık)tır.” (Fatır Suresi, 15)

TÎN Suresinde ise insanları “.en mükemmel, yani Ehsen-i takvim” suretinde ve en üstün vasıf ve özelliklerde yarattığını vurguladığı halde, diğer yandan Allah’a karşı ACZİNİ idrak etmesi için de bir takım eksikliklerle yaratmıştır.

Aslında bu acizliklerimiz ve eksikliklerimiz de Yüce Rabbimizin bizlere bir nevi lütfundan ve merhametindendir. Çünkü insan bu acizliklerini hissettiği ölçüde Yüce Rabbine yönelir.

Bu acizliklerini ve eksikliklerini idrak eden insan, dünyanın da fâniliğini ve geçiciliğini anlamasına ve Ebedî âlem olan ahrete hazırlanmasına mecbur olduğunu da anlar. Allah’a ve O’nun emir ve yasaklarına azami derecede dikkat etmeye ve Allah’ın ve Onun Rasûlü olan Hz. Muhammed’in SAV rızasını ve hoşnutluğunu kazanmaya titizlikle hassasiyet gösterir. Allah’a karşı Hamd ve Şükrünü doruğa çıkarır.

Bu konuda Yüce Rabbimizin ihtarı şöyle: Dünya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar için ahiret yurdu gerçekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?” (En’am Suresi, 32)

AKSİNE İSE; yani insan bu acizliğini idrak edemediği takdirde, nefsi firavunlaşır. Kibir ve enaniyet abidesi olarak, başkalarını küçük ve basit görmeye başlar. Hele hele elinde mal varlığı gücü ve geniş dünyevi yetkileri de varsa, Dünya’nın fâniliğini, Ahreti ve Mahkeme-i Kübra da hesap vermeyi unutur, yalan ve zulüm ve haksızlıklarda sınır tanımaz olur…

Böyleler için de Yüce Rabbimizin ihtarı şöyledir: “Bizimle karşılaşmayı (unutanlar veya) ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; İşte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir (Cehennemdir.). (Yunus Suresi, 7-8. Ayetler.)

Nisa Suresi, 28. Ayetinde Rabbimiz “İnsan aciz ve Zayıf yaratılmıştır…” Hükmüyle, bizlere bu hatalara, vartalara ve uçurumlara düşmememiz için, yâni Sınavda olduğumuzu ve Ahrete hazırlanmayı unutmamamız için, bu tür ikazlardan başka, bilfiil acizliklerimizi de ibreti âlem için sergilemektedir. Ülkemizin En Zengin adamı olan Merhum Sakıp Sabancı’nın TV Ekranlarındaki acizliğini haykırışını hatırlayınız.

Malumunuz olduğu gibi; Sabancı’nın spastik özürlü bir oğlu vardı. Dünyanın en ünlü doktorlarına ve en büyük ve en donanımlı hasta hanelerinde tedavi ettirmeye uğraştığı halde, 24 senede hiçbir netice alınamamıştı. TV Ekranlarındaki bir röportajda; “Bir doktor çıksın, benim oğluma “baba, bana araba al” dedirtsin, Sakarya’daki Toyota Fabrikamı bağışlayacağım… Yine bir doktor veya hasta hane benim oğlumu, diğer sağlıklı çocuklar gibi yapsın, TÜM SERVETİMİ bağışlayıp, hayata simit satarak yeniden başlayacağım…”

  • Milyarder zenginliğine rağmen, şu Acizliği görüyor musunuz?

Bir örnek daha arz edeyim:

Tarih 21.01.2016’da ünlü işadamı Mustafa Koç’un her tür modern teçhizatlarla donatılmış Amerikan hastanesi, doktorlarıyla emri altındaydı. Sabah sporu yaptığı malikânesinde doktorları ve helikopteri de emri altındaydı. Ellili yaşlarındayken ECEL gelip kalp krizi tutunca, hangisi çare olabildi? Devlet Hastanesinde vefat etmedi mi? Acilen oraya sevk edilen diğer uzman doktorlarının saatlerce müdahaleleri, hiç bir işe yaradı mı?

İşte bahtiyar dostlarım.

Buna benzer ibretlik olayları sizler de biliyor ve çokça görüyorsunuz.

Hatta insanoğlu DEPREMLERE, sellere, fırtınalara, hortumlara karşı ve daha da acısı bir akrebe ve Corona virüsü ve bir kısım mikroplara karşı bile çok ÂCİZ değil mi?

Bütün bunlara benzer olaylar, hastalıklar (ki bu konuyu “Derdim Bana Derman imiş” adlı kitabımda teferruatıyla yazmıştım), deprem, sel, hortum vs. olayların bir yönü de, bizlere Allah’ın Kudreti yanındaki acizliğimizi hatırlatmak içindir. İnsana ait bu tür Acizlikler, eksiklikler, insanın dünya hayatının fâniliğini, geçiciliğini anlaması ve Cennete özlem duyup bu yönde gayret göstermesi için, Allah’ın birer lütfu ve nimetidir.

  • Acz, fakr, şefkat ve tefekkür, kişiyi matluba ulaştırmak hususunda son derece tesirli sebeplerdir.
  • Yani, bizleri aldatıcı Dünya hayatının GAFLETİNDEN kurtarıp, Dünyaya gönderiliş hikmet ve gayemizi idrak ederek, Kâinatın Hâlikını tanıyıp, O’na kulluk ederek, ebedî Cennet Bahçelerine kavuşabilmemiz içindir…
  • Ve Furkan, 77. Ayet:  (Ey Resulüm!) De ki: “Eğer duanız olmasa, Rabbim size ne diye ehemmiyet versin?” Diğer ifadeyle; Eğer duanız olmazsa, Allah indinde kaç para edersiniz? Yani HİÇSİNİZ! Hatta asisiniz, asiyiz!

Ya Rab! Kudretinin ve rahmetinin dergâhında aczimizi ve fakrımızı birer şefaatçi yapıyor ve senden bu kapılarını, aczimizin ve fakrımızın hürmetine açmanı diliyoruz. Bizi af eyle ve kulluğuna kabul eyle… Âmin!

Yazarın Yazıları