Nimet ER
  • 01/01/1970 Son günceleme: 09/07/2012 00:11
  • 10.658

Memnuniyetsizlik; bu çılgın çağın bulaşıcı vebası... Kaypakça, elle tutulamayan ama hayatlara sirayet etmiş hal dili...

 
            Sebepleri farklı olsa da herkeste bir oflama-puflama. Burun kıvırma, kıvranma. Çoktandır kafa yorduğum bir mesele bu. İnsanların göz göre göre mutsuzluklarının belgelerini imzaladığını görmek.
 
             Yaşadığı yerden, evinden, eşinden, işinden, ailesinden ve daha pek çok şeyden ve hatta havanın sıcaklığından ya da soğukluğundan memnun ol(a)mayanlar. Sürekli hayıflanan, elindeki yerine gözlerini başka ellerdekine dikmiş MUTSUZLAR!
 
            Hiç doymayan, hiç yetinmeyen, hiç bitmeyen bir halin içinde debelenirken ve ölesiye birbirini tüketirken memnuniyetsizliklerle aslında tükenenin bir yandan da kendi hayatı olduğunu fark etmeyen biçare yürüyüş bu...
 
            Şükür, tevekkül, kanaat, rıza, rızık, nasip, kader ve sadelik ...Bu kelimelerin hayatlardan taşınıp gitmesinin bıraktığı boşluğu dolduran kocaman bir memnuniyetsizlik.
 
            Gerçek ile kurguyu ayırt edememenin verdiği takatsizlik. Özentinin şişirilmiş egolarla birleşip insanı yok edişi. Hayıflanmayı yaşamak sanan bir bünyenin sanrılarına inanmaya başlaması... Kesintisiz bir mutsuzluk. Faturasını kendilerini memnun edemeyenlere ödettiklerine inandıkları büyük bir yanılgı...
 
            Heyhat! Neredeyse insan olmanın insanlardan uzak durmaktan geçtiği garip günlerdeyiz. Zira insanın insanı bu kadar zehirlediği hiç görülmemiştir...
 
                                                               
 
                İnsan aklının sahip olduğu bünyeyi hırpaladığı haller vardır. Aklın duygularla dansı... Duyguların insanlar üzerindeki yaptırımı ağır oluyor bazen ve anladıklarından korkuyor insan... Susuyor.
 
                                                              
 
                Tüm yaşanılmış parçalanmışlıkların bir bütünüyüz aslında. Bir pazılın parçaları gibi. Kafa karıştırıcı yorucu bir serüven insanı anlamak. Ve bir parçasını kaybettiğinizde asla bitmeyecek bir resim... Gözden kaçırdıklarımız gibi mesela. İnsana ve hayata dair... Başkalarının göremediklerini görenler kıymetlidir.
                                                         
                                                           
                Hayal ile hakikat arasına sıkışmak. Aklın, kalbi sınadığı çetin hal(sizlik).
 
                                                           
                Her gün ölümü tembihliyorum kendime; yaşamaya katlanabilmek için.
 
 
LAL
 
Sabah kendi olarak kalkıyor, mahmurluğunu atar atmaz resmi elbisesini giyiniyor temizlenip, ütülenmiş, dinlendirilmiş... Etiketlerini takıyor, belki de hiç çıkarmadan yatıyor kim bilir. Yanında taşıyabileceği kadar acı alıp çıkıyor evden. Sonra acıtabildiği kadar canı acıtıp geri dönüyor... Kötülük, vücut bulmuş besbelli yoksa bu kadar rahat dolaşamaz insanlar arasında.

En zarif ve naif haliyle resmigeçit yaparken kötülük; avuç içleri patlarcasına alkışlayan insan! Sana diyorum.

Yazarın Yazıları