A. Raif ÖZTÜRK
  • 18/09/2017 Son günceleme: 18/09/2017 19:38
  • 5.135

Herhangi bir yolculuk yapacağımız zaman, o günkü programımızı uçağımızın, gemimizin veya trenimizin kalkış saatine göre odaklanarak yaparız. Yarım saat bile gecikmiş olsak, maksadımıza da maksudumuza da ulaşamayız. Trafik yoğunluğundan istifade eden su satıcıları bile, trafik akarken hiçbir iş yapamazlar ve trafiğin durmasını beklerler.

Meselâ; 1970-1994 yılları arasında İstanbul’umuz kerbelâ gibiydi. Şehir şebeke suyu o yıllarda sadece geceleri 2-3 saat akıyordu. O da başlangıçta çamur gibi akıyor, büyük leğenlerde biriktirip suyun durulmasını bekliyorduk. Sonra çamuru dibe çökmüş olan suyun, duru kısmını alıp kaynatarak kullanıyorduk. Yani geceleri saatimizi kurup, o suyun geldiği zamanda uyanık olmazsak, o gün susuz kalırdık. Ya da mahalleye gelen su tankerlerinin geliş saatlerinden bir saat erken kuyruğa geçmezsek, yine de susuz kalıyorduk. Ben o kerbelâ yıllarında defalarca, büfeden 15 adet küçük şişe su alıp, banyo yaptığımı hatırlıyorum. 1994’de Bugünkü Cumhurbaşkanımız İstanbul Belediye başkanı olduktan sonra, 8 ay içinde çok şükür bugünkü bereketli suyumuza kavuştuk. Hem de tertemiz olarak.

Girizgâhıma bir örnek daha ekleyerek, esas konumuza gireceğim:

Balıkçılar büyük nehirlerde serpme ağlarını atarlarken,tam balık sürülerinin geçtiği zaman atarlar. Erken de atsalar, geç te atsalar ağları de emekleri de boşa çıkar. Demek ki her şey vaktinde ve saatinde değerlendirilmelidir.

Bu konuyu niçin seçtim? Bazı önemli köşe yazılarımı twitterde paylaştığımda, bazen 7-8 tıklama oluyor. Bazen de 300-400’e ulaşıyor. Bunun sebebini o işlerle ilgili uzman dostuma sorduğumda, aynı yukarıdaki girizgâhta arz ettiğim zamanlama hatası yaptığımı söyledi. Meselâ; Pazar gününün en verimli saatleri bu konuda 10-13 arası ve 20-22 arası olduğu gibi, iş saatlerinde bu verimli saatlerin 07:00-07:30 arası ve 20:30-22:30 arası olduğunu vurguladı. Bu saatlerin dışında yaptığım paylaşımların verimsiz olacağını açıkladı. Yani her şey vaktinde ve saatinde değerlendirilmeliydi. Bu örnekleri siz kendi âleminizde çoğaltabilirsiniz.

Bu teknik bilgileri aldıktan sonra benim zihnim, daha başka ve çok çok daha önemli gaflet ve ihmallerimize kaydı. Şöyle ki:

Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Muhammed-ülEmînin SAV; "Namazın ilk vaktinde Allah'ın rızası vardır. Son vaktinde de affı vardır. Siz vakt-i evvelinde kılınız."“Namaz vakti nerede girerse, hemen orada kıl! Çünkü fazilet, vaktin evvelindedir."“Namazlarınız en önemli vakitlere tahsis edildi, onun için vakt-i evvelinde kılınız.” “Vakti- evvel, namazın en önemli kabul şartıdır.”..buyurduğunu hatırladım. (Bkz.:Tirmizî, Salât 127, (172).)

Ayrıca; büyük İslâm âlimlerinin namaz vakitlerine gösterdikleri hassasiyetin sebebini de daha iyi anladım.Meselâ;Bediüzzaman Hz.’nin idamla yargılandığı bir duruşma sırasında bile, hâkimler heyetinden namaz için müsaade istediğini, “HAYIR, mahkeme olunuyorsun!”cevabı alınca da heybesinden seccadesini çıkarıp, hemen oracıkta namaza duruşunun sebebini daha iyi idrak ettim. Karlı ve soğuk bir havada arabasıyla bir yere giderken, namaz vaktine 10 Dk. Kala arabasını durdurup, dışarıya çıkarak seccadesini sermesinin ve İlâhî randevuyu vaktinden önce beklemeye başlamasının hikmetini daha iyi idrak ettim.

Demek ki girizgâhta da örneklerle arz edildiği gibi; her şey vaktinde ve saatinde değerlendirilmeliymiş...

  • Peki, madem namazınvakt-i evveli bu kadar çok önemli, “vakt-i evvel” ne demek ve namaz vakitlerimizin vakt-i evveli ne zaman?

Vakt-i evvel; Allah cc ve Resulünün tarifleri doğrultusunda, ‘ümmetin en büyük çoğunluğunun, o vaktin namazına durduğu zaman dilimidir’. Bu zaman diliminde Yüce Rabbimizin Rahmeti coştuğu için, kılınan namazın reddedilme ihtimali çok azdır.

SABAH NAMAZI için: Güneş doğmasına 30-40 dakika kala kılınan namazdır.

ÖĞLE NAMAZI için: Diyanet takvimlerine göre okunan öğle namazından sonra, ilk 30 dakika içinde kılınanıdır.

İKİNDİ NAMAZI için: Ezan okunuş vakti ile ilk 30 dakika içindedir.

AKŞAM NAMAZI için: Ezan okunuş vakti ile ilk 15 dakika içindedir.

YATSI NAMAZI için: Ezan okunuş vakti ile ilk 30-40 dakika içindedir. Hatta yatsı namazına eklenmiş olan VİTR namazının sıhhati, geciktirilmeyi gerektirdiği için, yatsı namazı (uyku bastırıp mayişme ihtimali yok ise) sadece bu namaz için biraz tolerans vardır.

Aslında erkekler için en makbul namaz, camide ve cemaatle kılınandır. Bakara sûresi 43. Âyetteki; “..Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte rükû edin emri, cemaatle namazı veya vakt-i evveli işaret etmiyor mu?...“Dosdoğru” ifadesine göre namaz ise aşk ile kılınır. O âşıklar ki O Sevgilinin karşısında, edebinden dolayı ayakta duramayıp önce rükûa eğilir. Sonra dasaygıyla yere yığılırken secdeye kapanarak O’nun karşısında mahviyetini anlar ve secdede ulvî tarzda îlânı aşk eder. Tahiyatta da kendisini, o Sevgiliyle diz dize yakînhisseder...

Bu açıklamalardan herkes için “Vakt-i evveli geçirmek mekruhtur” anlamı çıkarılmasın. Zaruret halinde, kerahet vaktine kadar kılınan namazlar da caizdir, fakat vakti evvelinde kılınan namazlarda, randevuya tam itaatten dolayı bol bol mükâfatlar vardır.

Öğle vaktine 30 dakika kala, güneş batmasına 45 dakika kala, yani kerahet vakitlerinde nafile kılınması mekruhtur. Bu iki vakte ek olarak güneş doğuşundan sonra 45 dakika geçinceye kadar nafile namazı kılmak ise yasaklanmıştır…

Yukarıda arz edilen girizgâhtaki dünyevi menfaatler için, bu zamanlamalara ve randevulara azamî hassasiyet gösterdiğimiz halde, “Vaktinde kılınan sabah namazının sadece sünneti, dünya ve içindekilerden hayırlıdır” müjdesine rağmen, vakte riâyetinihmal edilmesi, acaba ne ile izah edilebilir? Gerçekten düşünmek lâzım...

Yazarın Yazıları